sarı - lâcivert'liler ilk yarıyı yaşar'ın golüyle 1-0 bitirmelerine rağmen yılmaz ve ksaboğlu'nun gollerine boyun eğdiler
halit kıvanç
fenerbahçe’nin, anderlecht önünde ne yapacağını görmek için brüksel uçağına binmeden önce, istanbulspor önünde biç bir şey yapamadığını gördük.
sarı - lâcivertliler, kazandıkları bir maçı, bu sonuca boyun eğmiş görünen rakiplerine, on dakika içinde kolayca verdiler.
sanki istanbulspor geçen ligde fenerbahçeyi yenen tek takım değilmiş gibi, genç bir istidadı deneme işine böyle zorlu bir maçta kalkmışlardı. ve karaya oturmalarında da, bu aşırı cesaretin payı büyük oldu. körpe bir gence bunca çetin rakip karşısında şans vermek, aslında onun şansını tamamen kırmaktan başka fayda sağlamazdı. sağlamadı da... tabii uçan puanların bütün günahını tecrübesiz bir varol’a yüklemek, insafsızlık olurdu. meselâ 80 dakikayı pekâlâ götürmüş bir sağlam ercan’ın, lüzumsuz bir top kaptırması, sonucu değiştiren penaltıyı yaratması, unutulamazdı. aslında fenerbahçe takımı bütünüyle suçluydu yenilgiden... oyuna sönük girmiş, yaşar'ın 34. dakikada fevkalâde bir şutla attığı golden sonra da kurduğu üstünlüğü sayı ile değerlendirememişti. üstelik istanbulspor bu maçta, geçen oyunlarındaki kadar canlı da değildi. fenerbahçe ikinci, üçüncü gollerini atabilir, hem de rahatça atabilirdi. ama atamadı... bu, biraz da 1-0'lık galibiyete kesin inanmış olmanın kusuruydu.
nasıl oldu? niçin oldu? ne zaman oldu? anlaşılamadı... soldan salih'in ortasını, ileri gelen yılmaz, şâhâne bir vole ile ağlara gönderiverdi. sonuna 10 dakika kalmış maç, 1-1 bitecekti galiba... hayır hayır, pek de beklenmeyen bir beraberlik golü, sarı - siyahlılara galibiyet kapısını da açmıştı. işte ercan, topu kaptırdığı halûk'u ceza sahasında çelmeleyince... penaltı!.. ve kasaboğlu’nun ustaca vurusu... hâzım, topu filelerden çıkarırken, maçın bitimine sadece 2 dakika vardı. istanbulspor'un 2-1 lik galibiyetini değiştiremeyecek 2 dakika... brüksel'de ise... önde koca 90 dakika, karşıda da koskoca anderlecht bekliyordu.