siyah-beyazlılar ilk yarıda hâkimdi. neticeyi tesir eden golleri kalecile rhatâlı yedi. sahanın oyuncusu ismet'ti.
kahraman bapçum
nereden bakılırsa bakılsın zincirleme sürprizler, beklenmez şeyler maçı oldu bu...
o, maçın başındaki «şimşekleşmiş» beşiktaş sürpriz değil miydi? o çamurda, o ağır topla siyah - beyazlıların her şekilde yerini bulan pasları, coşkun’un, ender'in, yusuf'ın koşu pistinde kayar gibi kaçışları... ve buna karşılık galatasarın, metin'den başka bütün elemanlarıyla, çamurda, nâzenin sallanışları beklenir miydi?
sonra ikinci devredeki baygın beşiktaş!.. erol hariç, tanınmaz hâle gelen şuurlu, becerikli, canlı galatasaray... sarı - kırmızılıların en üstün oldukları sırada kalecilerinin yediği hediye gol... bir dakika içinde koca beşiktaşın 2 farktan beraberliğe düşüşü... necmi gibi «büyük maçlar» çıkartmış tür kalecinin birbiri üstüne yediği üç pis gol...
bir defa beşiktaşın başlangıçta gösterdiği normal üstü gayret elbette yıpratıcı olacaktı. ayrıca ikinci devrede orta sahayı tek başına doldurmayı beceren bir ismet herşeyi degiştiriverecekti. iki farklı duruma çıktıkları zaman maçı hafife almak da beşiktaş için hayırlı sonuçlar vermezdi. talihsiz suat'ın ayağındaki sakatlığın nüksetmesi beşiktaşta takımı ayakta tutacak tecrübe olarak sadece kaya’yı bırakmıştı. o da klâs futbolunu oynayan metin’le en güç, en sert, fakat en centilmence mücadelesine girmiş, ferdi görevini başarmak için çabalıyordu.
beşiktaş’ın ilk hızı
beşiktaş fırtına gibi başlamış ve rakip kaleyi sarıvermişti. buna rağmen ciddi gol pozisyonlarına giremediler uzun zaman. hattâ ilk gol şansını da galatasaray yakaladı: 5 inci dakikada yılmaz'ın ortası kale ağzında erol'u buluyor fakat erol acemice topu eziyordu.. 25 inci dakikada gene beşiktaşın bastırdığı bir sırada turan, topu kaçırıp yerden elini uzatarak çeken necmi'yi mağlûp edemiyordu.
nihayet beşiktaş beklenen golünü devre sonunda attı: 35 inci dakikada daha önce sakatlanıp sağ açığa geçmiş bulunan suat çalımla sokuldu, defansı üstüne çekti ve ortaya yuvarladı. yusuf aldı, ahmet'le paslaşıp geri aldı. ceza sahası içinde karambol, kördüğümü oldu ve yusuf vurdu topa... top erden'in solundan kaleye girdi.
ikinci devrenin başında ender'in gerilerden getirdiği ve verdiği pasla coşkun'un defanstan sıyrıldıktan sonra patlattığı şut direk yerine ağlara gitse kimse hayret etmezdi. çünkü herkes beşiktaşın ilk devredeki hızının tesirindeydi. oysa, oyun değişmişti. şimdi galatasaray oynuyordu. gel gör ki, beşiktaş'ın ikinci golü kaderde yazılıydı: rahminin oldukça uzaktan attığı frikikte kaleci erden ileri doğru plonjon yapıyor ve topu altından kaçırıyordu, iyi top kovalayan coşkun affetmedi, yetişti ve attı golü.
... ve g. saray coştu
aradan iki dakika geçecek, topla kaleye dalan metin tırpanlanıp düşecekti. eğer necmi, metin'in ortadan ve yerden attığı penaltıyı eliyle karşıladığı halde içeri almasa oyun herhalde başka şekilde biterdi. aradan bir dakika geçmeden ismet sürdüğü topu tarık’a geçirdi. tarık daldı, sola kaydı ve vurdu. necmi bu defa da karşıladığı topu elinden ve altından kaçırdı, iki fark bir dakikada sıfıra inmişti, üstünlük gene galatasarayda idi. nihayet 70 inci dakikada yılmazın çizgiye kadar sokulup ortaya aşırdığı topa ters bir giriş yapan kaya'ya çaktı. top beşiktaş kalesinin yan direğine çarparak geri geldi. yetişen tarık üçüncü golü de yolladı içeriye...
nereden bakılırsa bakılsın şaşılacak şeylerle dolu bir maçtı bu...