galatasaray: turgay şeren, naci erdem, doğan sel, candemir berkman, mustafa yürür, erol boralı, turan doğangün, metin oktay, tarık kutver, ahmet berman, yılmaz gökdel
teknik direktör: gündüz kılıç
beşiktaş: necmi mutlu, fehmi sağınoğlu, yavuz çoker, kaya köstepen, muhittin kıpçak, yüksel özbek, yusuf tunaoğlu, güven önüt, ahmet özacar, mustafa güven, sanlı sarıalioğlu
siyah - beyazlı takımda sakat bulunan güven'e yer verilmediği takdirde ahmet santrfor, rahmi de solaçık oynayacaktır.
uzun bir süreden beri bu maça hazırlanan iki takım da birbirinden çekinmektedir.
takımlar...o...g...b...m...a...y...p...kp
beşiktaş...6...5...1...0...16...3...11...1 g. saray...6...3...3...0...12...5...9...3 f. bahçe...4...4...0...0...15...1...8...0
ne diyorlar?
her iki kulübün teknik yöneticileri maç hakkında sorulan suallere verdikleri cevaplara daha önceki konuşmalarından fazla bir şey ilâve etmemişlerdir.
beşiktaş antrenörü spajiç, «sakatlar beni düşündürüyor. takımın moral ve fizik kondisyonu çok iyi» derken, gündüz kılıç «beşiktaş daha şanslı, maçtan sonra bol bol konuşuruz» demekle yetinmiştir.
peşpeşe 4-4 ler: galatasaray'la beşiktaş 1940 da üst üste oynadıkları iki maçta da 4-4 berabere kalmışlardı. 11 mayıs 1940 daki maçta beşiktaş 4-1 galip durumda iken, galatasaraylılar 4-4 beraberliği sağlamıştı. bir ay sonraki (16 haziran 1940‘daki http://macanilari.com/16....iktas-193919404751--.html) maçta ise, bu defa galatasaray 4-1 galip durumda iken, beşiktaşlılar 4-4 beraberliğe ulaşmıştı.
5-4 lük maçlar:30 nisan 1949’daki maçta galatasaray 4-2 galip duruma geçtikten sonra beşiktaşlılar gene 4-4 beraberliği sağlamışlar, fakat son dakika musa'nın attığı golle galatasaray sahadan 5-4 galip çıkmıştı. altı yıl sonra (6 kasım 1955'de) ise, gene galatasaray 4-2 galip duruma yükselmişken, beşiktaşlılar üstüste üç gol atarak maçı 5-4 kazanmışlardı. galibiyet golünü, maçın bitmesine yarım dakika kala ercan atmıştı.
golcüler: iki takımın birbiriyle yaptığı maçlarda en çok gol atan futbolcu, şimdi beşiktaş kulübü başkanı olan hakkı yeten'dir. yeten. galatasaray kalesine 29 gol atmıştır. ikincilik gene beşiktaşlı şeref görkey'de, üçüncülük ise galatasaray'ın bugünkü antrenörü gündüz kılıç’tadır. görkey galatasaray kalesine 26, kılıç da beşiktaş kalesine 21 gol atmışlardır. bir maçta en çok gol atan oyuncular da, gene gündüz kılıç ve hakkı yeten’dir. gündüz kılıç, bir beşiktaş maçında 5 hakkı yeten de bir galatasaray maçında 3 gol kaydetmişlerdir.
galatasaraylılar gitti. beşiktaşlılar gitti sessizleşiverdi kampımız. dün sabah, kimin sesiydi. çıkartamadım ama, kalanlardan birinin söylediği şarkıya gülesim geldi:«herkes gitti
yalnız kaldık...» iki günde biribirimizle öyle anlaşmış, biribirimize öyle kaynaşmıştık ki... şimdi gidenlerin, bir an evvel dönmelerini beklemekten başka çaremiz kalmadı..
hazır büyük maçtan lâfı açmışken, devam edelim. milli takım kampında en çok konuşulan konu bu. galatasaraylı ve beşiktaşlılar gidinceye kadar konuşmalar daha heyecanlı oluyor, aralarında bahse giren lere rastlanıyordu. simdi tarafsızlar görüşlerini bildiriyor.
10 futbolcu arasında «galatasaray mı, yoksa beşiktaş mı?»sorusuna 1 futbolcu galatasaray cevabını verdi 9'unun tahmini maçın berabere biteceği şeklinde fenerbahçeliler tabii maçın beraberlikle bitmesini isterler, diyecek oldum. itiraz ettiler; «hayır, hayır. maç berabere biterese, kampa daha neşeli ve zinde dönerler. kaybeden tarafın oyuncusunda neş'e mi kalır yani?..» düşündüm de doğru gibi geldi bana.
futbolcuların hepsi beşiktaş - galatasaray maçını görmek istiyor. imkân olsaydı, istanbul’a gider, dönerdik. olmadığına göre radyonun başına oturup, maçın havasını yaşamaya çalışacağız. çocukları büyük maç kadar, cumhuriyet bayramının da heyecanlandırdığını hatırlatayım. bugünkü geçit törenine gitmek istiyoruz. her halde, dâvetiye buluruz.
tunus maçına 4. büyük maça 1 gün var milli takım kampından beşiktaşlı ve galatasaraylılara selâm ve başarı dilekleri gönderiyoruz. bugün kendileri için, pazar günü de hepimiz için oynaaycaklar...
mithatpaşa'yı dolduran 41.673 futbolsever, kalitesiz ve zevksiz bir oyun seyretti
g. saray beşiktaş'ı yendi
sarı-krımızılılara 2 puanı getiren golü turan attı
necmi tanyolaç
galatasaray maçı kazandı... evet.
beşiktaş bu oyunla, bu takımla kazanamazdı.. evet.
golü o ana kadar ayağına top değmeyen turan attı... evet.
iki takım da, yıldızlardan çok, acemi havasındaki oyuncularla doluydu... evet.
maç o tesadüf golü olmasaydı, berabere biterdi... evet.
işte yılın en büyük maçından, işte yılın dev futbol gösteisinden (!) üç, beş çizgicik!.
bunun dışında ne vardı, dünkü maçta? seyirciler konuşsun bırakalım. aralarında, eski beşiktaş - galatasaray maçlarını görenler varsa, anlatsınlar gençlere. 5, 10 sene evvel seyrettikleri futbol, buna benziyor muydu? siz seyirciler, ne gördünüz bu oyunda? hangi futbolcu, hangi hareketiyle sizi ayağa kaldırabildi? naci hariç, hangisinde bir milli maçta oynayacak klâs ve güçlülük vardı? futbolu bizden başka tarzda oynayan memleketlerde, takımlar maçın ilk yarısındaki futbol komedisini yaratabilseler, hiç çakası yok, tribünlerin üzerinde şu dövizleri görürdünüz:paramızı geri isteriz.. siz de gidin geldiğiniz yerlere!..
adama, böyle futbol oynarsa, çıkar o formayı üzerinden denilen yerler de vardı, futbol ülkelerinde ve biz, futbol dünyamızın küçücük penceresinden, iki dev (!) takımın maçını seyretmeye devam edecektik çâresiz...
bir kaç not daha
galatasaray, rüzgârlı kaleye düşmüştü ilk devrede. başında eski kalecilerimizin moda haline getirdiği keplerden birini taşıyan turgay ilk yarıda hiç yorulmadı, denilebilirdi. necmi de öyle. iki takım da sahanın ortasında gariplikler içerisinde bocalıyor ve beşiktaş rüzgârlı kaleye tam 15. dakikada sanlı'nın ortasıyla ilk akını yapabiliyordu. ama yusuf, ayağının ucuna gelen fırsatı harcayacaktı tabii. bir de maçın başında mikro’nun ayağından çıkan bir kaç ortanın yarattığı karışıklık vardı ki? güven'i -beşiktaşın çalışkan tek adamı güven‘i - canla, başla tâkipeden naci'de bitiyordu bunlar. sonrası. galatasaray parlayacak ve 20. dakikada yavuz'u geçen tarık, yine kaybedecekti pozisyonu.
ikinci devreye hızla başladı beşiktaş. canlanmıştı siyah - beyazlılar. taraftarlar da coşmuş, gelecek golü bekliyordu. ama, gelmeyecekti beklenen gol. beşiktaş, çabuk sivrilmiş as'lariyle, yusuf'ları sanlıları, hattâ kocamış ahmet'leriyle bu maçı galibiyete götürecek futbolü oynayamıyordu. mustafa bile, sahada sıfırlar çizmeye devam ediyor ve bütün yük, her topu alışında naci ile cebelleşen güven'in omuzlarına biniyordu. tabii güven'in kudreti de, bu kendinde olmayan forvete bir şey veremeyecekti. mamafih galatasaray'ın korkaklığı yüzünden beşiktaş ilk 10 dakikayı rakip kale önünde geçirdi. ve güven yeni bir saldırıya hazırlanırken, bir âni atak maçın kaderini tâyin ediverdi. tam 58. dakikasıydı oyunun. metin, topu seyreden necimi'nin üzerinden kafa ile aşırdı. turan kale önündeydi. davrandı. patlattı şutunu, beklerden biri çeldi. aynı anda, turan sol ayağını kaldırarak, topu beşiktaş ağlarına gömdü adetâ.. turan golü atmış necmi ise golü hazırlamıştı. bu iş burada bitiyordu. maç biterken
beşiktaş'ta iki adam kalmıştı sahada. biri yavuz, diğeri fehmi... onlar için «beşiktaş’ın beki değil» denmişti zamanında. ikisi de g. sarayın beşiktaş’a yüklendiği anlarda, düşe, kalka, ama iyi niyetle formalarının hakkını verdiler. bu iş burada bitiyor ve galatasaray büyük maçı iki puanla kazanıp, gidiyordu.
beşiktaş antrenörü "g. saray kâğıt gibi takım" dedi ve mağlûbiyette 2 futbolcu hariç, takımını çok hatalı buldu
necati karakaya
turgay, ahmet, tarık ile maç sonrası, koridorda kavga eden iki beşiktaş taraftarının hezeyanlı hali, siyah - beyazlı soyunma odasında devam ediyordu...
ağızlarına geleni söyleyen bu iki beşiktaşlı taraftar, birden kendilerinden çok daha yüksek bir sesle susuverdiler. bu ses, antrenör spajiç'e aitti: «susun be..» diye bağırdıktan sonra, muntazma bir türkçe ile oturduktan sıralarda başları önüne eğik, beşiktaşlı futbolculara hitap etti: «sen necmi» dedi. «utanmıyor musun o topu öyle tutmağa? madem çıktın, tam çık. topu al. çıktıktan sonra niye tutmuyorsun? bir top geldi, o da gol oldu. hepiniz, hepiniz kabahatli. galatasaray defans takımı, kâğıt gibi takım. fakat kaç fırsat kaçırdınız..»
umumi kaptan faruk sağnak ise şöyle konuşuyordu: «iyi bir maç olmadı. biz iki fırsat yakaladık. değerlendirmedik. galatasaray için bir fırsat iki puanı almağa kâfi geldi.»
galatasaray soyunma odası memnun insanlar ile dolup taşıyordu. bu arada konuşan menecer - antrenör gündüz kılıç, müsabakanın kritiğini şöyle yapıyordu: «iki taraf için de kritik bir maçtı. beşiktaş maçı galibiyeti doğrudan doğruya, çocuklarımızın azminin neticesidir. bu azme ileride eksiklerimizi gidermek arzusunu da katarsak, daha iyi futbol oynayarak daha iyi neticeler alırız.»
turan ise attığı golü şöyle anlatıyordu: «bütün maç boyunca ileri fırlayıp bir gol atmak arzum içindeydim. bu sebeple metinin aşırttığı topa çok iyi tâkip ettim. necminin durmasından istifade ederek, onu ve yavuz'u ekarte ile boş kaleye sol bir şut attım. bu, bize iki puanı getiren gol oldu.»
birçokları, maçtan evvelki beyanatlarımda beşiktaşı bizden iyi görüşümü bir gevşetme taktiği olarak gördü belki de. halbuki ben kanaatimde tamamiyle samimi idim. maçtan sonra bile bu inancım sarsılmış değildir. ancak kondisyonumuzun başabaş haline geldiğini görerek sevindim. bu şekilde galatasaray'ın tecrübeli oyuncuları sahada biraz daha fazla söz sahibi oldular. diyebilirim ki, bu maçı daha çok galatasaray müdafaası kazandı. forvet henüz istenilen güveni bulmuş değildir. eğer galatasaray ileri oyuncuları daha sâkin ve telâşsız olsalardı, oyun tarzınza göre daha çok pozisyona girmeleri gerekirdi. beşiktaş ise, tüm halinde daha âhenkli idi. fakat çok iyi kapanan arka dört adamımız önünde tesirsiz kaldılar. ve kontrataklarda da hayli boşluklar verdiler. maçın hakemi son derece dürüst ve bilgili bir idare tarzı gösterdi. iki onbir de maçın kritikliğine rağmen aslâ sportmenlikten uzaklaşmadılar.
lig'in puanlı heyecanına ve o ölçüde iyi futbol’e susamış onbinlerce sporsever, ilk 45 dakika sonunda, çölde serap gürmüşçesine mahzundu. sahanın orasından burasına koşuşan futbolcular, günlerdir devam eden «kaçak güreş» havası içinde, ortaya hiçbir şey koyamamışlardı. yöneticilerinin, hocalarının «favori» görünmekten kaçtıkları gibi, onlar da şimdi gerçekten «favori» olmadıklarını ispat yarışında gibiydiler. futbol'den kaçıyor, toptan kaçıyor, rakipten kaçıyor hattâ hattâ pozisyona girmekten, gol atmaktan bile kaçıyorlardı. sade suya lâpa’dan farksız ilk devre, hak ettiği sonuçla, sıfıra sıfır kapandı.
ikinci 45 dakika ise, hiç olmazsa, heyecan temposu yönünden hayli yüksek ve hareketli geçti. seyircilerin çoğunluğu da, ödedikleri bilet parasını, bu devredeki heyecanın hatırına helâl ettiler. yoksa dün «futbol» olarak uğranılan hayal kırıklığı, hani maçı bedava seyretmenin bile angarya sayılacağı kadar fazlaydı. tek tek güzel hareketler, oynanan futbolün kalitesini keçi boynuzu yiyerek tatlılanmağa çalışmaktan öteye geçirmiyordu.
beşiktaş, kendi şansını bir bakıma kendi yok etti. yusuf’un, başlarda kale ağzından semaya yükselttiği fırsat, belki de maçın düğümü olabilirdi. güven'in ıskaladığı top da, belki siyah - beyazlı lara iki puan getirebilirdi. ama turan'ın, gerçekten serinkanlı davranarak attığı gol, oyunun kaderini değiştirdi. galiba bu maçtan hatırda kalacak olan da, turan'ın akıllı golünden başkası değildi. ve «iyi oynayan kazandı» diyemesek de, «kazanan, iyi oynayandır» diyen ingiliz sözüne hak vermekten başka hükmünüz olamazdı.
«favori sizsiniz, bizsiniz» edebiyatı ile tam bir hafta gazeteler oyalandı durdu. iki tarafın teknik elemanları da sözde taktik icâbı karşı tarafı favori ilân ettiler. esasında bu favorilik ikramı ne bir nezâketin, ne de bir taktirin ifâdesi değil, meğer hakikatin tâ kendisi imiş. bunca yıldır maç seyrederiz mithatpaşa'da böylesine ismi büyüğe çıkan takımların sahada yok olduklarına şâhit olmadık desek yeridir. mevsim icâbı olacak hem galatasaray, hem de beşiktaş yaprak gibi döküldüler. bu hüzün verici manzara karşısında türk futboluna ve onda heyecan arayan vefakâr taraftarlara acıdık doğrusu.
yusuf'lara, sanlılara bel bağlamış, bir zavallı beşiktaş. eski şöhretlere bel bağlamış bir zavallı galatasaray sizlere sorabilir iniyiz dünkü oyunla ortaya futbol diye bir şey koyabildiniz mi? bu kadar dökülmek, bu derece acz içinde kalmak için kampa, hocaya, antrenmana lüzum var mı?
biliyoruz yüksek sesle olmasa bile içinizden «var» diyecekler çıkacaktır. bizim de onlara söyliyeceğimiz söz şudur: «siz de varolun.»
kurul, kararlarını maçların filmlerini oynatarak veriyor, hissî hareket eden hakemi cezalandırıyor
merkez ceza heyeti, maçların filmlerini seyrederek, karar vermektedir.
başkan aydın saraçoğlu, bu usulle suçlu gösterilen bazı sporcuların ceza almadığını ifâde ile konuşmasına şöyle devam etmiştir: «meselâ, beşiktaş - galatasaray maçında, filmini getirterek seyrettik. tarık'ın sanlı'ya tekme attığını gördük. turgay da suçlular arasında gösteriliyordu. ancak, filmde turgay'ın hakeme yardımcı olduğunu gördük re ceza vermedik.
bizde kararlar aleni verilir. tıpkı mahkeme gibi, isteyen gelip duruşmaları dinleyebilir. ayrıca hissi hareket eden hakemleri de cezalandırıyoruz.»
merkez ceza heyeti son toplantısında izmirsporlu ergün’e 45 gün, istanbulsporlu yalçın'a 20 gün, yeşildirekli kemal’e 45 gün müsabakadan men cezası vermiştir.