gençlerbirliği, ilk kez 21 misan'da oynadığı bir resmi maçı kazandı. işin ilginç yanı, daha önce aynı gün 3 kez oynadıkları ve yenildikleri fenerbahçe'yi yendiler...
hem 22 nisan’daki doğum günümü, hem de 23 nisan tatilini düşünerek, ural, zeynep, pınar, yüce, özge ve 2 aylık idil bebekle birlikte 2 gece, 3 günlük amasra, cide ve safranbolu gezisine çıktık.
gezinin 2. gecesi ankara'da fenerbahçe ile oynayacağımız lig maçını izlemek için pınar ve ural ile birlikte amasra'da güzel bir puba gittik. 2 katlı mekânın en üst katında 2 tane "loca" vardı. içeride bir televizyon, masa ve onu çevreleyen u şeklinde koltuklar vardı. sadece bize aitti ve oldukça güzeldi yani!
kadrolar ekrana geldiğinde son haftalarda kötü performans çizen hurşut ve jimmy'nin yedek olduğunu gördük. ama en büyük sürpriz defansın göbeğinde 19 yaşındaki ahmet yılmaz çalık'ın görev alması idi. rakipteki tecrübeli forvetleri düşününce aklımızda bir soru işareti oluşuyordu. çünkü ahmet daha önce sadece geçen yıl sonunda, "gazozuna" düzenlenen spor toto kupası'nda 3 maç görev almıştı ve bu sezon ilk kez kırmızı-siyahlı formayı giyecekti. ama bir yandan da curri’nin sakatlığı ve ante’nin cezası nedeniyle sahada yer alması gerekiyordu.
aklımızdaki bir soru işareti de, maçtan birkaç gün önce gündeme gelen ve 2 sezondur gençlerbirliği'nin başında yer alan fuat çapa'nın gönderileceği yönündeki haberlerin verdiği tatsız havanın takımı nasıl etkileyeceği idi.
başlama düdüğü ile birlikte gençlerbirlikliler saldırmaya başladılar. 3. dakikada tosic'in uzaktan şutunu volkan kolay kurtardı. 5. dakikada kazanılan konseri azo kullandı ve aykut, topu kafasıyla filelere mıhladı! pınar ve ural ile havalara fırladık! ama benim açımdan sevinç kısa sürdü. çünkü aklımdan "acaba bir ayar gelir mi?" sorusu geçiyordu. sonuçta son 13 yıldır takip ettiğim, fenerbahçe, galatasaray ve beşiktaş karşısında öne geçtikten sonra defalarca yaşadıklarımızdan dolayı tedirgindim...
ural ise, "gol erken geldi!" diye kaygılanıyordu. çünkü son oynadığımız karabük, elazığ, gaziantep ve sivasspor maçlarında da benzer şekilde erken gol bulmuş ama ardından takım "saçma bir şekilde" geriye yaslanarak baskı ve akabinde gol yememizi sağlamıştı.
ama bu sefer topu ayağımızda daha çok tutuyor ve duran toplar dışında çok fazla yaslanmamaya çabalıyorduk. ama zaman geçtikçe baskı artmaya ve geride kalmaya başladık. ama fenerlilerin atakları genelde avutla sonuçlanıyordu. sadece ramazan'ın beşiklerinden kaçırdığı ve son anda uçarak çizgi üzerinde kontrol ettiği topta "eyvah!" dedik. bir önceki hafta nefis bir maç çıkartan ramazan'ın kendi kalesine tokatladığı ve berabere kaldığımız sivas maçını da düşünerek ural, pozisyondan sonra, "gol olsaydı bu sefer ramazanı kimse kurtaramazdı!" diyordu.
ilk yarının sonlarına doğru tomic'in sağdan yaptığı ortaya gökhan'ın itmesine rağmen vleminckx'in nefis kafası ile skor 2-0'a geliyor ve derin bir nefes alıyorduk!
ilk yarı tamamlandıktan sonra, son haftalarda devre arasında fenerbahçe başkanı aziz yıldırım'ın soyunma odasına giderek hakemi tehdit etmelerine gönderme yapmak için "aziz yıldırım ankara'da mı?" diye bir twit attım. bu işin esprisiydi ama ne yalan söyleyeyim 2-0'a rağmen için hala “çekilebilecek bir ayar nedeniyle” tam olarak rahat değildi...
ikinci yarının ilk dakikalarında önce kuyt'un çaprazdan şutunu ramazan çok iyi çıkartıyor ardından da tosic'in şutunu volkan son anda uzaklaştırıyordu. geriye yaslanmıyorduk ve topu ayakta tutarak paslaşmaya ve ileri çıkmaya çalışıyorduk. maçın başından beri egemen ve gökhan gönül çok sert oynuyorlardı. egemen 56'da tomic'e oldukça sert girdi. tomic sedye ile çıkartıldı ve yerine jimmy girdi. biz bu pozisyonun normal bir sakatlık olduğunu düşünüyorduk ama bir gün sonra tomic'in ambulansla apar topar hastaneye götürüldüğünü ve elmacık kemiğinin kırıldığı öğrenecektim. oysa maçı anlatanlar bu konuda en ufak bir bilgi bile vermediler! unutmadan, faulden sonra maçın taçla devam ettiğini de belirtmem gerek!
sonrasında sarı-lacivertliler oyuna sow ve mehmet topuz'u aldılar. ama tam olarak baskı kuramıyorlar ve etkili olamıyorlardı. biz ise özellikle sağ kanattan jimmy ile peş peşe 2 kez 3'e 2 pozisyona girecekken jimmy'nin artistlik hareket yapma isteği yüzünden topu kaptırışını izliyorduk. ikincisinden sonra masaya vurup öyle bir bağırdım ki, pınar dönüp, "sakin ya!" dedi. "ama görmüyor musun?" diye sesimi azaltıp tepkimi anlatmaya çalıştım ama bir yandan da utanmıştım...
bu arada gökhan’ın topu aldığında gençler tribünlerinin ıslıkladığını fark ettim. bir gün sonra orcan'dan maçın başından sonuna kadar gökhan'ın, istanbul'da oynanan maçta jimmy'i topsuz alanda tabelalara itmesine bir tepki olarak ıslıklandığını ve bir ara gökhan'ın tribüne dönüp cinsel organını avuçlayarak hareket çektiğini öğrenecektim...
bir pozisyonda azo, fenerlilerin bulunduğu saatli kale arkasının kapalı ile birleştiği köşeden kullanacağı korner öncesinde kafasına isabet eden su şişesi nedeniyle yere düştü. biz televizyon karşısında “yuh! ya” diye bağırıp çağırırken, tekrarlarda kale arkasında bulunan bazı fenerlilerin azo'ya "kalksana" diye tepki gösterdiklerini görüyorduk!
geri kalan kısımda çok da bir şey olmadı ve 2-0 kazanarak hesabı ödemeye gittik. maçın başında nasıl bir performans göstereceğini düşündüğümüz 94’lü ahmet süper bir oyun çıkartmıştı ve tüm takım oldukça dikkatli ve güzel oynamıştı.
hesabı ödedikten sonra gülüp eğlenerek kaldığımız pansiyona doğru ilerledik. kapı açılırken ben "kırmızıııı" diye bağırdım ama karşılığında "sessiz! idil uyuyor"u duydum. "öfff" diyerek odaya geçtiğimde zeynep, idil'i uyutmuştu ve başında duruyordu. her kelimemden sonra "sessiz!" diyordu. oysa 2-0 kazanmıştık ve benim anlatacak o kadar çok şeyim vardı ki!
tam bu sırada içeri pınar girdi ve lambayı kapattı. ben, "yahu konuşamıyoruz bir de uyuyalım mı ya abartmayın!" diye tepki gösterecekken özge, elinde mumları yanan pasta ile odaya girdiğini gördüm…
2-0 başkent temsilcisinin üstünlüğüyle sonuçlanan gençlerbirliği - fenerbahçe maçında sakatlanan nemanja tomic'in elmacık kemiğinin kırıldığı açıklandı.
spor toto süper lig'in 30. haftasında oynanan ve 2-0 başkent temsilcisinin üstünlüğüyle sonuçlanan gençlerbirliği - fenerbahçe maçında sakatlanan nemanja tomic'te kötü haber geldi.
mücadelenin 2. yarısında sakatlanıp yerini jimmy durmaz'a bırakan sırp futbolcunun elmacık kemiğinde kırık olduğu açıklandı. haberi resmi twitter adresi aracılığıyla duyuran ankara temsilcisi, "devre arası transferimiz tomic'in dünkü mücadelede elmacık kemiğinin kırıldığını üzülerek duyuruyoruz. kendisine acil şifalar dileriz" şeklinde duyurdu.
oyunucunun sahalardan ne kadar uzak kalacağıyla ilgili bir detay ise henüz bildirilmedi.
fenerbahce's rehearsal before benfica match goes a bit pear shaped
genclerbirligi's performance last night was fantastic to watch. they played with skill and urgency and desperation in defence. it was all great stuff but also highlighted what could have been. in the last few weeks gencler have gone ahead early and then played like rubbish. last night, they went ahead early and kept on pressing. the result: a famous victory.
genclerbirligi 2 - 0 fenerbahce
a couple of lovely drinks in the warm sunshine before an amble stroll off to the stadium. well, it was a bit cold actually and due to weird transport arrangements the amble stroll was more of a rushed flee. robin and erasmus dan were there as was mark and me and little oz and his mate tanner. oguz then came and picked us up but instead of coming to the match himself he left his son onur with us. and why didn't he come in? a little matter of the 100tl tickets might have had something to do with it. his loss.
we also had kindred spirits in other parts of the stadium with everyone pulling all sorts of scams to get tickets to the biggest match of the year for genclerbirligi. for fenerbahce it was probably bigger. they needed to win last night to stay in the hunt for the league title. mathematically they still have a chance, ie they're stuffed.
in the stadium with plenty of time to spare but still we couldn't get our usual spot. it wasn't too bad though. off we go and boy the fener fans were loud. a sunday night kick-off and they still manage to completely fill the saatli stand, and then some of gecekondu and then some, not that many really, were as always in with us in maraton.
for them this was going to be a walk in the park. the headlines in some of the paper's and the lig tv website before the match were "fener's rehearsal before benfica match". you can't get much more contemptuous then that.
the fener fans were loud and we had hardly even had a chant before azofeifa took a corner, it swung in and bang, aykut run in, headed it and ... time for us to start shouting and being contemptuous.
five minutes in and ahead. wow!
fenerbahce of course were going to come back. for the next 30 minutes or so it was just wave after wave after wave of attacks. only thanks to some great work from the backs, aykut, ahmet calik, cem can and tosic as well as some good saves from ramazan, and i guess some good dollops of lady luck, were we able to keep them out. it would take me forever to describe all the shots and saves and near misses but one in particular stood out. kuyt smashed it at goal, ramazan sort of stopped it but it then dribbled under his legs towards the line before he was able to pounce on it, just a few inches away from disaster.
somehow or other fener couldn't score and you could sense the frustration rising from not just the fener fans but from the players as well. ie the perfect time to put the knife in!
azo on the left gets the ball somewhere near the half-way line; gencler attackers are running through fast. azo passes to tomic on the right who controls the ball near the box, takes just enough time to settle himself and then sends in a perfect cross onto the head of bjorn. this was brilliant.
so a summary of gencler's first half goal defended like hell goal
second half and it was all over the place, and i mean that in the best possible way. fenerbahce of course came at us full on and again our defence was brilliant. this half though the fener attacks opened up our chances for counter attacking.
there were no goals but it was great football to watch. left-back tosic in particular was having a belter of a game. as was ramazan.
the same can't be said for jimmy durmaz. he came on for an injured tomic with about 30 minutes to go and went into the right-wing position. it was exactly when gencler were making most of their counterattacking moves and jimmy just wasn't in the groove. his passes were all wrong, open men were being ignored and it was all a bit annoying.
if the scores had been equal or us behind i think the gencler crowd would have started saying a thing or two but as we were ahead it didn't seem to matter so much. it was thus with great surprise that in the 82nd minute jimmy was replaced. he wasn't a happy chap, taking off his shirt and going straight to the showers.
as they watched the league finish for them the fener fans started the usual abuse and we could only reply by wishing benfica well on thursday.
profesyonel futbol disiplin kurulu'nun 25.04.2013 tarih ve 77 sayılı toplantısında almış olduğu kararlar aşağıda belirtilmiştir.
- fenerbahçe a.ş.'nin, 21.04.2013 tarihinde oynanan gençlerbirliği - fenerbahçe a.ş. spor toto süper lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 10.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
ankara'da gece yarısı özhan yüksel 23/04/2013 klasspor.com
amerikan sineması'nın nev-i şahsına münhasır yönetmenlerinden woody allen'ın, "paris'te gece yarısı (midnight in paris) adlı filminde, tıkanma sürecine girmiş yazar adayı gil'in seyahat nedeniyle geldiği paris'te kahramanları hemingway, picasso, dali gibi efsaneler eşliğinde yaşadığı sürreal geceleri film kahramanıyla birlikte solur, birlikte adımlar, o büyülü zamanı birlikte tüketiriz. aynı göz kamaştırıcılıktaki sürreal esintiler 21 nisan tarihinde ankara 19 mayıs stadı'nı çepeçevre sarmış, mutluluğun rengini kırmızı-siyah olarak "seçmiş" kalplere rüyavarı bir yolculuk bahşetmişti. tek fark bu sefer kahramanlar sanat ve düşünce dünyasının tarihine geçmiş isimler değil; aykut, ramazan, tosiç, özgür gibi kahramanlardı, gençlerbirliklilerin yüreğine mutluluğu işleyecek olan isimlerdi.
fenerbahçe'nin maça defans bloğunu hemen hemen ortasahaya kadar çıkararak, yoğun bir baskı üzerinden erken bir gol bularak işleri kolaylama arzusu bize hücum edilecek ıssız ve bomboş bir yarı saha bıraktı. keza ilk 5 dakika içerisinde final pasını aktaramadığımız için heba olan üç net atak girişimine sahiptik. takımın bu sezon üzerine en çok koyduğu becerilerden olan duran toptan skor üretme vasfıyla ulus'tan kopan ilk gürültü ankara'nın üzerinde yankılandı. golden sonra hem skor avantajımız nedeniyle hem de petroviç ve azofeifa'nın topa basıp, topu soğukkanlı kullanma fırsatını oluşturamamaları nedeniyle topta mülkiyetin fenerbahçe'de olduğu, ancak bizim de sürekli olarak arkadaki boşluğa göz diktiğimiz ve kanat beklerinin arkasına atacağımız derin toplara bel bağladığımız bir oyun etkileşimi gelişti. galatasaray maçındaki gibi salt-savunmacı ürkekliğin değil; gol yememe amacı bakiyken, diğer taraftan sürekli olarak hücum etme ihtimallerinin de zorlandığı, mourinho ınter'ivari "pozitif bir savunma futbolu"ydu ortaya koyduğumuz. tümüyle devrenin farkın korunarak kapatılmasının beklentisi içindeyken gelen golün sonucunda da, gençlerbirliği tribünleri, mumyalanıp kulüp müzesinde sergilenecek kadar kutsaliyet taşıyan "altın kafa"ya olan hürmeti ve minnetini, "vleminckx" tezahüratı eşliğinde, uhrevi bir tapınma ayiniyle teslim etti.
ikinci yarının ilk çeyreğinde oyun dinamikleri aynı şekilde korunsa da, vakit geçtikçe fenerbahçe direnç kaybeden; bizse özgüven kazanan taraf idik. ramazan'ın kritik kurtarışlarıyla, aykut'un kusursuz oyunu ve müdaheleleriyle, özgür'ün diriliği ve sertliği sayesinde göz kamaştırıcı hücümculara sahip rakibe tek bir pozisyon hariç net gol fırsatı verilmezken; ilk 15 dakikadan sonra tüm etkinliğini yitiren zec'e rağmen tosiç'in tek başına sol kanada muazzam bir işlevsellik katması, azofeifa'nın ikinci yarı temposunu yükseltmesi ve vleminckx'in topu ön alanda tutma çabasıyla skor üretemesek de pozisyon üretme pınarımızı işlemeye devam ettik.
fuat hoca'yı nasıl ki edimlerinde hatalı bulduğumuz zaman kıyasıya eleştiriyorsak, pazar günkü teknik direktör performansından sonra da alkışlamamız şart. sadece 18 yaşında olan ve ilk süper lig maçına çıkan ahmet çalık kumarı, onu maça bu kadar iyi hazırlamış olması neticesinde büyük ikramiyeyi vurmasına sebep oldu. tomiç'in sakatlanmasından sonra, ağır hurşut'tansa, ziegler'in arkasına sarkmaya daha uygun jimmy hamlesi de son derece isabetliydi. ancak en değerlisi jimmy'nin on takım arkadaşını figüran durumuna sokup, kendini sahnenin en önüne atmaya can atan laubali, bencil performansını sineye çekmeyip, cezalandırmış olmasıydı. bu tavır hem henüz ankara'da dahi kendini ispatlayamamışken ağzından istanbul kelimesini bir an olsun düşürmeyen jimmy'ye hem de takım oyununun önceliğini hatırlatması açısından diğer oyunculara verilen yerinde bir mesaj niteliğindeydi. kendimi bu sınıflamanın içinde tanımlamıyorum, fakat kesinkes fuat hoca'nın önümüzdeki sezon gençlerbirliği'ni yönetme yetkisine sahip olmasını istemeyen kesim dahi, pazar gecesini kuvvetle muhtemel bir sorgulama evresiyle kapattı. uzun bir aradan sonra fuat çapa'nın gözü kara, basiretli bir teknik direktör olduğunu/olabileceğini hatırlamaları ya da fuat hoca'nın bu nitelikleri sergileyebileceğini hatırlatması nedeniyle...
bu saha içi güzelliklere tamamlayıcı olarak, tribün de en şatafatlı günlerinden birisini yaşadı. beşiktaş maçından hatırladığımız üzere yönetimin dahi kendi içinde normalleştirdiği rakip seyircinin bizim tribünümüzdeki kitlesel varlığı bertaraf edildi, bünyesinde yetiştiği kulübe karşı el hareketi çekecek kadar umarsızlaşan gökhan gönül'e yoğun bir protesto eyleminde bulunuldu, anlık ama güçlü tezahüratlarla oyuna etki edildi, tribünde küfür etme girişiminde bulunanlar anında bastırıldı ve en güzeli "hepiniz or.... çocuğusunuz" diye inleyen binlere karşı alkışlarla karşı duruldu.
pazar gecesi her anıyla "epik bir gece" olarak anılmayı hakediyor. gençlerbirlikli olma hali başarıya dayanmayan, -mübalağalı bir dille- mazoşist tavrı içselleştirmiş bir durumdan mülhem olsa da, tam da yaşanan bu zorluklar böyle bir gecenin hazzı alınınca çekilir çileye dönüşüyor. sonra da staddan çıkarken yüreğinizden gelen tek bir sese kulak kabartıyorsunuz: iyi ki gençlerbirlikliyim!
gençlerbirliği 2-0 öndeyken 67. dakikada korner kullanmak üzere olan azofeifa'nın kafasına fenerbahçelilerin oturduğu tribünden pet şişe fırlatılmıştı ve azo bir dakika civarı kalkamamıştı.