büyükşehir bld.: eduardo carvalho, metin depe (dk. 67 tevfik köse), ekrem ekşioğlu, rızvan şahin, kamil zayatte, mahmut tekdemir, efe inanç, edin visca (dk. 55 turgay bahadır), francisco lima madureira, samuel holmen, pierre webo
ilk 11 değeri : 26.800.000 eur
yedekler: oğuzhan bahadır, can arat, geraldes, gökhan süzen, taner yalçın
teknik direktör: carlos carvalhal
gençlerbirliği: ramazan köse, dusko tosic, aykut demir, ante kulusic, serkan kurtuluş, cem can, randall azofeifa (dk. 85 mehmet sedef), radosav petrovic (dk. 64 özgür ileri), hurşut meriç, ermin zec, artun akçakın (dk. 46 jimmy durmaz)
ilk 11 değeri : 18.800.000 eur
yedekler: ferhat kaplan, debatik curri, mehmet kara, ekigho ehiosun
teknik direktör: fuat çapa
gol: (0-1) dk. 54 aykut demir -a: cem can- (0-2) dk. 60 hurşut meriç -a: zec-
sarı kart: dk. 16 mahmut tekdemir, dk. 89 francisco lima madureira, dk. 90 kamil zayatte (büyükşehir bld.) dk. 20 ermin zec, dk. 41 radosav petrovic, dk. 43 jimmy durmaz, dk. 90 hurşut meriç (gençlerbirliği)
bu sezon ilk kez tanıl abinin evindeki “deplasman tribünümüzü” kurduk. bu sefer tanıl abi (aka “baba” tevfik kutluay) ve benim dışımda erdem (aka “rüzgarın oğlu” zeynel soyuer) de vardı. maç öncesi 45 dakikalık hoş-beş ve genel futbol muhabbetleri dışında, çekimlerine ve hazırlıklarına devam ettiğimiz “dövüşenler de vardı bu havalar: 70-82 düşüş yılları” belgeseli hakkında bol bol muhabbet ettik.
“gerçek” deplasman tribününde yer alan akşit abi ve ural’dan (aka hugo sanchez) tribün hakkında bilgi aldık. bu arada ekrana ural’ın istanbul’a taşıdığı ve tellere astıkları “alkaralar” pankartı geliyordu. spiker de “gençlerbirliği’nin alkaralar taraftar grubu da tribünlerdeki yerlerini almışlar”diyordu…
oturuş planımızı yaptık. üçlü koltuğun sağında ben solunda ise tanıl abi ve üçlünün solundaki tekliye erdem oturdu. maç başladığında beklediğimizden “saldırgan” bir gençlerbirliği vardı sahada. özellikle sol kanattan tosic’in bindirmeleri ile peş peşe yakalanan pozisyonlar maçtaki beklentilerimizi yükseltiyordu. dakikalar ilerledikçe maça denge geldi. petrovic’in ortaya koyduğu oyun orta’da oynayan azo’yu geçen hafta olduğu gibi bu hafta da rahatlatıyordu ve azo daha özgür hareket ediyordu. ayrıca 3 haftadır takımda yer alan cem can da takımın savunma güvenliğini ve ileri çıkışlardaki desteği yine arttırıyordu. her iki takım da uzaktan şutlar çekmeye başladı derken ilk yarı 0-0 sona erdi.
ikinci yarının ilk dakikalarında istanbul bb yüklendi ama saman alevi misali söndüler. 54’de bir serbest vuruş kazandık. ben üçlünün sağındaki tekliye geçtim. bu arada içimden “hadi gol zamanı” diyordum. cem can’ın kullandığı bir serbest vuruş barajdan döndü, cem can tekrar aldı ve oldukça yukarıya doğru topu ceza alanına ortaladı. bu arada en arkada kalan rızvan ofsayta düşürmek için koşsa da yetişemedi ve top bir anda aykut’un önünde kaldı. o da temiz bir vuruşla takımımızı öne geçirdi. bizim tribün gol sesleri ve “çak” hareketleri ile inledi…
bir süre sonra üçlüdeki yerime geri geçtim. “hadi bir gol daha rahatlayalım” diyorduk ki kontratakta zec’in kafa ile hurşut’a çıkarttığı topu onun da kalecinin üstünden nefis bir aşırtması ile fark ikiye çıktı ve bizler salonu bir kere daha gol ve çak sesleri ile inlettik.
skor 2-0 iken istanbul bb'nin ceza alanındaki bir pozisyonda top önce aykutun dizine ardından açık durumda olan koluna çarptı ama hakem devam kararı verdi.
bundan sonra çok da bir şey olmadı. gençler biraz geri çekildi ve rolantide maçı devam ettirdi. bu sezon ilk deplasman galibiyetimizi aldık ama bu sezon ilk kez deplasman rakibe baskı kurarak ve galibiyeti düşünerek oynamak bizi daha çok mutlu etti.
maçın ardından bundan sonraki maçlarda erdem’in aynı teklide oturup takımı kontrol etmesini. benim ise önce üçlünün sağında başlayıp, gol istediğimiz zamanlarda tekliye geçmemiz konusunda hemfikir olduk ve mutlu mesut evlere dağıldık.
4. dakikada rızvan şahin'den topu kapan azofeifa'nın sol taraftan ceza alanına girer girmez çektiği şutta top az farkla üstten auta çıktı.
9. dakikada istanbul büyükşehir belediyespor adına kazanılan serbest vuruşu kullanan visca'nın ortasına kale sahası üzerindeki ekrem ekşioğlu'nun kafa vuruşunda top üstten auta gitti.
12. dakikada ceza alanı dışında topla buluşan doka'nın yaklaşık 25 metreden sert şutunda kaleci ramazan köse yatarak topu uzaklaştırdı.
13. dakikada sağ kanattan ekrem ekşioğlu'nu çalımlayarak ceza alanına giren hurşut meriç'in plasesinde kaleci carvalho'yu da geçen top, üst kale direğinden oyun alanına döndü.
32. dakikada azofeifa'nın defansın arkasına gönderdiği topla sol kanatta buluşan zec, seri hareketlerle ceza alanına girdi, ancak kaleci carvalho, karşı karşıya pozisyonda zamanında çıkarak topa müdahale etti. kalan dakikalarda iki takım adına da önemli bir pozisyon olmadı ve mücadelenin ilk yarısı golsüz tamamlandı.
49. dakikada ceza alanı dışında buluştuğu topla sol çaprazdan kaleye yönelen doka'nın yerden şutunda meşin yuvarlak kaleci ramazan'da kaldı.
54. dakikada konuk ekip gençlerbirliği öne geçti. zec'in sol taraftan kullandığı serbest vuruşta top barajdan döndü. zec, dönen topu tekrar ceza alanına gönderdi. savunmadan seken topu kale alanı üzerinde önünde bulan aykut, müsait durumda ağlara gönderdi: 0-1.
60. dakikada gençlerbirliği farkı 2'ye çıkardı. savunmadan uzun topla çıkan gençlerbirliği'nde zec, kafa ile topu defansın arkasına indirdi. ceza alanında kaleciyle karşı karşıya kalan hurşut, aşırtma vuruşla takımının ikinci golünü kaydetti.
85. dakikada hurşut, sağda zayatte'yi çalımlayarak topu arka direğe ortaladı. zec, kaleci carvalho'yu geçen topa müsait durumda istediği vuruşu yapamayınca meşin yuvarlak direğin üzerinden auta çıktı. müsabakada kalan dakikalarda başka gol olmayınca gençlerbirliği sahadan 2-0 galip ayrıldı.
istanbul büyükşehir belediyespor teknik direktörü carlos carvalhal, 2-0 kaybettikleri gençlerbirliği maçında, iyi bir oyun ortaya koyamadıklarını belirterek, milli maç arasında kendi seviyelerine ulaşmayı hedeflediklerini söyledi.
carvalhal, maçtan sonra düzenlenen basın toplantısında, yedikleri ilk golün takıma ağır bir darbe olduğunu kaydederek, ''ikinci golden sonra oyuna dönmeyi başardık. rakip kaleye gitmeye başladık. sahada aklımızdan çok kalbimizle oynamaya çalıştık. oyunumuz takımdaki oyuncuların ayağına bakıyor. fakat bu oyunculardan normal seviyelerinin altında oyun izledik'' diye konuştu.
ligde milli maç arasına girileceğini hatırlatan portekizli çalıştırıcı, ''ligin durması kendimizi toparlamak için yardımcı olacak. bu arada kendi seviyemize dönmeye çalışacağız'' ifadesini kullandı.
kendi sahalarında kazanamadıklarının hatırlatılması üzerine carvalhal, ''rakiplerin taktiklerine karşı nasıl davranmamız gerektiğini bulmamız lazım'' dedi.
turuncu-lacivertli takımın kaptanı ekrem ekşioğlu ise son dönemde aldıkları kötü sonuçların gençlerbirliği maçını daha da önemli kıldığını anlatarak, ''evimizde maç kazanamıyoruz. takım halinde iyi defans yapıyoruz ama pozisyon üretme konusunda belli bir süredir sıkıntı yaşıyoruz. umarım milli maç arasında bu eksikliğimizi gideririz. bu süreçte yapabileceğimizin en iyisini yapacağız'' şeklinde konuştu.
futbolculardan efe inanç, birbirine benzer iki takımın mücadele ettiğinin altını çizerek, ''maçın gidişatında gol atanın kazanabileceği bir mücadeleydi. duran top sonrası bir gol yedik. ikinci golden sonra dirençleri de arttı. milli takım arasının da girmesi, toparlanmamız açısından önemli. bundan sonra öz eleştirimizi yapıp maçlara daha hazır çıkacağız. gençlerbirliği'ni tebrik ediyorum.''
"galibiyet bize moral oldu" 6 ekim 2012 20:00 ntv spor ve ajanslar
istanbul büyükşehir belediyespor maçından sonra maçı değerlendiren gençlerbirliği teknik direktörü fuat çapa, galibiyetin kendilerine moral olduğunu söyledi.
gençlerbirliği teknik direktörü fuat çapa, iki takım için de önemli bir maç olduğunu ifade ederek, aldıkları galibiyetin kendilerine moral olduğunu ifade etti.
ligde geçen hafta sahaya sürdüğü 11 kişilik kadro ile maça başlamalarının kendileri açısından sevindirici olduğunu belirten çapa, ''bu zamana kadar bunu yapamadığımız için beklenen oyunu sahaya yansıtamamıştık. her ne kadar hava şartları iyi görünse de rüzgar ve zeminin kaygan olması oyunu etkiledi. bu galibiyet milli maçlar öncesi bizim için iyi bir moral oldu. iyi bir şekilde galatasaray maçına hazırlanarak iyi futbol oynayıp yolumuza devam etmek istiyoruz'' şeklinde konuştu.
"iyi bir oyunla kazandık"
kırmızı-siyahlı ekibin kalecisi ramazan şahin, milli maç arasına girmeden aldıkları 3 puanın önemli olduğunu vurgulayarak, istanbul büyükşehir belediyespor karşısında iyi bir oyunla kazandıkları için mutlu olduklarını dile getirdi.
gençlerbirliği'nin savunma oyuncusu serkan kurtuluş da zor bir maç olacağını tahmin ettiklerini ve hafta arasında buna göre hazırlandıklarını ifade ederek, ''iyi bir takımla karşılaştık. takım olarak iyi savunma yaptığımızı düşünüyorum. çok iyi oynadığımız söylenemez ama çok iyi mücadele ettik'' dedi.
istanbul büyükşehir belediyespor'un kalesinde gördüğü ikinci golden sonra maçın hakemi koray gençerler'e itirazlarını sürdüren turuncu-lacivertli takımın yardımcı antrenörü zafer turan, hakem gençerler tarafından tribüne gönderildi.
tanıl bora’nın kaleminden: olimpiyat’ta ankara rüzgarı 06 eki 2012 genclerbirligi.org.tr
tanıl bora bizler için ibb maçını kaleme aldı.
gençlerbirliği, geçen sezon en stratejik yenilgisini deplasmanda istanbul büyükşehir belediyespor’dan almıştı; süper final avrupa grubuna katılmayı son anda kaçırmıştı o 1-0’lık yenilgiyle. geçen seneden kalan oyuncuların da, istanbul olimpiyat stadının hazin ıssızlığını şenlendiren yaklaşık yirmi beş kişilik alkara taraftar grubunun da hafızasında duruyor olmalıydı o maç.
rüzgâr muhalefetine rağmen topa sahip olma ısrarıyla başladı gençlerbirliği. sol kanat mekik gibi işliyordu, tosiç ilk on beş dakikada üç sıkı bindirme yaptı. petroviç’in orta sahadaki azimkâr duruşu ve dikine oynayışı dikkat çekiyordu. 15. dakikaya yaklaşırken iki şık pozisyon vardı: önce tosiç’in soldan altı pasa paralel ortasına artun kaydı ama vuramadı, sonra hurşut’un sağdan ceza alanına harmanlayarak girdikten sonra vurduğu şut üst direkten döndü. sağdan gelişen tek akındı bu.
sonra belediye oyunu dengeledi, gelmeye başladı. örgütlü bir pozisyon yaratamasalar da, bir kornerde, iki uzak vuruşta hafif tertip heyecan yarattılar. ramazan sakindi ve doğru yerlerde duruyordu. gençler de durmadı. 32. dakikada azofeifa’nın kaçırdığı zec soldan ceza alanına girip altı pasta topun dibine vurup ayağına yatan kaleci eduardo’nun üzerinden aşırttı ama eduardo çeldi bunu.
ikinci yarıya belediye atak başladı ama gençlerbirliği istifini bozmayıp yine gitmeye başladı. 54. dakikada ceza alanının sol çaprazından kullanılan serbest vuruş barajdan döndü, herkes sağa sola dağıldı, cem can ceza alanına şandelledi, rızvan’ın ofsaytı bozmasıyla topla bomboş buluşan aykut, serin bir plaseyle yerden köşeye gönderdi. golünü bir perendeyle kutladı aykut.
geriye düşen her ev sahibi gibi, belediye bir hışım yüklendi. öne geçen her memleket takımı gibi, gençler büzüldü. hızlı kontra fırsatlarının tam ağzına layık olduğunu bilerek… nitekim 60. dakikada, belediye maaile yüklenirken, jimmy durmaz sol kanattan topu uzun ileri açtı, ermin zec refakatindeki iki rakip oyuncunun arasından topu kafayla ceza alanına doğru hurşut’a indirdi, o karşısına dikilen kalecinin üzerinden tam doğru açıyla aşırttı: 2-0.
sonra belediye ümitsizce yüklendi. kuru kalabalıkla geldiler. on beş metrelik iki tehlikeli olabilecek şut savurdular, yukarıdan dışarı gitti. bu arada jimmy topsuz bir anda rızvan’ı ittirip lüzumsuz bir sarı kart gördü. 2. goldeki kontraların benzerleri beklenirdi ondan, pek girişimde bulunamadı. 81’de ceza alanı içinde sıfıra inen belediye görevlisinin ortalayıp aykut’un açık koluna çarpan topun hakkı penaltı olabilirdi, hakem korner verdi. peşinden 85. dakikada orta yuvarlakta rakip savunmanın bir pas arızasını değerlendiren hurşut araya girip yarı sahayı kat etti, kamil zayatte’i geçip arka direğe yerden kesti, top yere yatan kaleciyi ve savunmacıyı geçti, zec kayarak vurdu ama dışarı. oysa iki haftadır çalışkanlığı ve servisçiliğiyle çok iş gören zec’e bu gol iyi gelecekti.
gol yemeden kazanılmış üst üste ikinci galibiyetle, lige verilen araya mesut girdiler. 8. haftadaki rakipleri galatasaray’ı ankara’da hevesle bekleyecekler.
profesyonel futbol disiplin kurulu'nun 11.10.2012 tarih ve 17 sayılı toplantısında almış olduğu karar aşağıda belirtilmiştir.
- istanbul bbsk antrenörü zafer turan'ın, 06.10.2012 tarihinde oynanan istanbul bbsk - gençlerbirliği spor toto süper lig müsabakasında, sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle takdiren 1 resmi müsabakada soyunma odası ve yedek kulübesine giriş yasağı cezası ve 10.000.-tl para cezası ile cezalandırılmasına,
karaltıdan şeffaflığa 7 ekim 2012 özhan yüksel klasspor
dört gol attığınız, gol yemediğiniz bir maçın ardından sohbetin memnuniyetler üzerinde dönmesi gerekir, birkaç ufak tefek problem haricinde herkesi tatmin etmiş keyifli bir maç sonu kritiği yapılır. ancak dünkü skorun sefası ve rehavetini bir kenara bırakıp, maçı o şekliyle değerlendirmek daha sağlıklı bir çıkarım yapmamızın yolunu açacaktır. buna katılmayanlar, hatta böylesine bir skordan sonra dahi getireceğim eleştiriler sonrası beni kötü niyetli olmakla itham edenler olacaktır. tüm bunlara rağmen oyunu görmezden gelip, skor tabelasına bakarak yaşanacak tatmin duygusu şu anda içine düşeceğimiz en aldatıcı durum olur.
en baştan kabul etmemiz gerekir ki gençlerbirliği bir kez daha kötü oynadı. kötü oynamasının sebeplerine geçmeden önce üzerinde basa basa durmamız gereken konu, gençlerbirliği'nin iyi oynamasının istenmemesi. maddi zorluk gibi, yetersiz kadro gibi, idari engeller gibi gerekçelere sahipse bir kulüp, iyi oyna(ya)mamak kabul edilebilir, gayet anlaşılabilir bir durumdur. fakat her ögenin, 10 yıllık bir periyodun ardından, bu kadar yerli yerinde olduğu bir organizasyonda güzel futbola değer vermemek, kötü oynamayı bilinçli bir seçime dönüştürmek kabul edilemeyecek kadar kahredici bir yanlış.
bu büyük yanlışın üç temel kaynağı olabilir. en düşük ihtimalli failden, en olası faile doğru yol alırsak ilk sırada başkan ilhan cavcav ve yönetimini sayabiliriz. ilhan cavcav'ın sadece bir başkan olarak kalmayı sevmeyip, saha içinde de -zamanı geldiğini düşündüğü zaman- aktif bir kimliğe büründüğünü biliyoruz. lakin henüz sezon başındayken, ve takım 4 maçta çok da başarısız addedemeyeceğimiz 5 puanı toplamışken, bu kadar erkenden fuat çapa'yı yönlendirmeye girişileceğine inanmıyorum.
ikinci unsurumuz futbolcular olabilir. hurşut'un kafası kesilmiş tavuk hallerine dönmesi, lekiç'in yarattığı hayalkırıklığı, azofeifa'nın geçen seneye nazaran pasifleşmesi gibi bireysel anlamda birkaç sıkıntıdan muzdarip gençlerbirliği. ancak bu birkaç bireysel sıkıntıyı bir kenara koyarsak, ersun yanal'lı dönemden beridir kalite ve derinlik konusunda en yüksek standartlara sahip oyuncu topluluğu var fuat çapa'nın elinde. daha da ötesi bu oyuncu topluluğu orduspor maçının ikinci yarısı olsun, eskişehirspor maçında oynanan 25 dakikalık oyun olsun ne kadar büyük bir potansiyel ihtiva ettiğinin sinyallerini verdi.
benim bu kötü futbolun sorumlusu olarak gördüğüm isim teknik direktör fuat çapa. bunu anlamak kayserispor maçını 90 dakika izlediyseniz ve ardından fuat çapa'nın maç sonu değerlendirmesi okuduysanız/dinlediyseniz o kadar kolay bir hale geliyor ki. fuat hoca sanki başka bir maçtan bahsedercesine ilk gole kadar oyun hakimiyetinin bizde olduğunu, golü bulduktan sonra da oyunun iki yönünü birden iyi oynamaya başladığımızı ve oyunun genelinde de kolektif bir oyun sergilemiş futbolcu topluluğunun sahada bulunduğunu belirtiyor.
ya ben c blok'un en tepesinde maçları izlediğim için gözlerim beni yanıltıyor ve bambaşka bir maç izlememe neden oluyor ya da fuat hoca maç oynanırken sarı formalıları kendi takımı sandı ve golleri kendi oyuncularının attığını da kulübedekiler sevinince idrak etti.
bir ihtimal fuat çapa inanmak istediğine inanıyor, diğer ihtimalse tek emeli olan skoru elde ettiği için oyunu da skora göre yorumluyor. fuat hoca'nın çarpıtmalarını bir kenara koyup, maçta neler olduğunu kısaca hatırlarsak; maç kayserispor'un -çok üstün olmasa da- hakimiyetinde başladı, hakeza pozisyonlara giren taraf da kayserispor'du. bir ölü topta kazanılan golden sonra gençlerbirliği yine kendi yarı sahasına gömüldü, topa sahip olma konusunda hiçbir istek ve bilinç göstermeyerek, kontraataklarla pozisyon kovaladı. biz bunları yaparken de her türlü doğruyu uygulumaya çalışan bir kayserispor vardı.
gençlerbirliği kenardan gelen direktifler sonucunda her geçen gün toptan daha da korkar bir takıma dönüşüyor. oyunun kontrolü rakibe veriliyor ve geride birikecek kalabalıkla gol yememenin hesapları yapılıyor. hücum seçenekleri ise kenar adamlarının yaratıcılıkları ile defans arkasına yapılacak koşulardan ibaret. herhangi bir organizasyon üretme namına sahada en ufak bir belirti yok. tüm bunların sonucu olarak sezona güzel futbol ve ofansif bir kimlik altında hazırlanan takım, her geçen gün darkafalılığa daha da teslim oluyor.
fuat hoca'nın biz o stadı dolduran insanlara -en azından futbol seyretmeye gelenlerine- keyifli bir doksan dakika izletmek amacında olması gerektiğini, bunun da skor değil, teknik direktörün takımına aşıladığı zihniyet ve takımın buna olan niyeti etrafında şekilleneceğini hatırlatmamız şart gözüküyor. eğer sezonun geri kalanında da oynamaktan çok oynatmamaya yönelik bir plan izlenecekse-lig çok üst sıralarda bitirilecek olsa dahi- benim gibi pek çok insanın hem fuat hoca'yı, hem bu takımı hem de bu yılı çok büyük bir kayıp olarak göreceğini şimdiden rahatlıkla söyleyebilirim.
bir önceki deplasmanda annemin ufak bir ameliyatı ve mersin maçı denk gelmişti ve her ikisi için de mersin’e gitmiş ve hem maçımı izlemiş hem de anneim işlerini halletmiştim. mersin dönüşü gelen bir telefon ibb maçı hafta sonu beni istanbul’da bir eğitime davet ediyordu. ben de hiç düşünmeden tamam deyiverdim.
maç günü eğitimdeki bir sorumlu arkadaşa öğleden sonra biraz erken çıkacağımı söylediğimde başta pek sıcak bakmasa da sonra “tamam git ama en azından kimseye söyleme” diyerek izini kaptım. fakat işler istanbul’da hiç beklendiği gibi gitmiyordu ne yazık ki. stad ve eğitim yeri arasındaki mesafeyi almam araba ile epey zor oldu. navigasyon ve tabelalara rağmen. istanbul’da trafik kuralları tam ters işliyor. tırlar en solda. bizse bulduğumuz ufak boşluklarda ilerliyorduk.
stada vyaklaştığımda birden kırmızı siyahlı bir arkadaş görüverdim. daha epeyce mesafe vardı ve arkadaşımızı görüverdim. yanına durduğumda bir baktım ki adem. onu alıp stada vardığımızda içerde pek fazla kimse olmadığını öğrendik. yanımıza alkaralar pankartımızı ve bedavaya sokmak için bir kaç çocuğu alıp içeri girdik. maç saatine kadar toplam elli kişi kadar oluverdik.
ilk defa gittiğim bir stad istanbul olimpiyat. daha önce epey namını duymuş olsam da gerek ulaşımı, gerekse de yapısı gerçekten ayrıca anlatılmalı. koskocaman bir alan. oyuncuları bizim bulubduğumuz yerden bile görmek o kadar zordu ki bizim üzerimizdeki kattan stad doluyken insanlar maçı nasıl seyrediyor merak ettim. iyi tarafından bakarsak da sesi absorbe edecek hiç bir şey olmadığından biraz diyafram ile oyuncularla iletişim çok zor da değil.
maçı güzel bir oyunla iki sıfır aldık ama çile o saatten sonra artarak devam etti. stad çıkışı eve varmak ayrı bir çile olarak bizi bekliyordu. işin tek iyi tarafı da en azından bu eziyeti galip gelip çekmek. yoksa sanırım eve varmadan pes ederdik.
maçtan sonraki gün eğitime gittiğimde bir gün önce izin aldığın arkadaşla karşılaştığımızda değişik bir sitem ile karşılaştım. “tamam gittin ama bari facebook’a fotoğraf eklemeseydin”.
i was playing and then umpiring out at kecioren on saturday afternoon, so i didn't get to see the match. spine thankfully kept me informed by text messages.
the stream:
ht 0-0
one nil up now 54th
two nil. lovely goal from hursut
two nil win ft
two matches six scored none conceded.
indeed. i can't say much about the match but you can check out hursut's brilliant goal at the lig tv website.
going along nicely now and good to hit some decent form ahead of friday night's match against galatasaray. we certainly aren't favourites for that one... but you never know.
2012-2013 sezonunun 7. haftasında istanbul büyükşehir belediyespor ile deplasmanda karşılaşacaktık. aynı gün okulda veli toplantım vardı. annem, babam ve kardeşim toplantıya gitmişlerdi. bense evde televizyon karşısında maçın başlamasını bekliyordum. maçın başlamasıyla veli toplantısında olan babama sms yoluyla canlı anlatım yapıyordum. ilk yarıda hurşut meriç'in direkten dönen şutunu ve azofeifa'nın rakipten söktüğü topu kaleye yollaması aklımda kalmıştı. ikinci yarıda barajdan dönen topun tekrar cem can'a gelmesi ardından ceza sahasına gönderilen ortanın aykut tarafından kaleye gönderilmesi ve filelerle buluşması sonucunda öne geçmiştik. gol sevincimi yaşadıktan sonra telefonu kapıp babama kısa mesaj çektim. koltuktaki yerimi yeni almıştım ki ilk golden sadece 6 dakika sonra ikinci gol geldi. tosic'in attığı uzun pası zec kafasıyla hurşutun önüne bırakıyor, hurşut ise kendisine doğru gelen kalecnin üzerinden topu filelere bırakıyordu. tekrar elime aldığım telefonla babama müjdeli haberi verdim. olumlu geçen bir veli toplantısı ve galibiyetle dönülen bir deplasman beni hayli mutlu etmişti.