g.birliği'nden 'f.bahçe muhtırasına' cevap 23/11/2012 sporx.com
gençlerbirliği, eskişehirspor-fenerbahçe maçının ardından hakem fırat aydınus'la ilgili olarak yapılan açıklamalara cevap verdi.
gençlerbirliği kulübü'nden, fenerbahçe'nin, eskişehirspor maçın ardından basında ''muhtıra'' olarak adlandırılan hakem fırat aydınus'a ilişkin açıklamalarına, ''son haftalarda bazı istisnai olaylardan dolayı haklarında yersiz yorumlar yapılan hakemlerimiz de bu ailenin asli bir parçasıdır. hakemleri ve onların 90 dakika içerisinde aldıkları kararları başka süreçlerle ilişkilendirmek olsa olsa kocaman bir paranoyadır'' değerlendirmesi yapıldı.
başkent kulübünden yapılan yazılı açıklamada, kırmızı-siyahlı kulübün, kurulduğu günden bu yana centilmenlik kavramını disiplinle beraber başarının formülü olarak kabul eden bir spor kulübü olduğu, ''kendisini kimsenin üzerinde görmediği, yarıştığı her spor kulübünü eşiti kabul ettiği, futbol dünyasına ilişkin alınacak kararlarda sadece kendi çıkarlarını değil bütün futbol ailesinin çıkarlarını savunduğu'' belirtildi.
"hakemlerimiz de bu ailenin asli bir parçasıdır"
açıklamada, ''son haftalarda bazı istisnai olaylardan dolayı haklarında yersiz yorumlar yapılan hakemlerimiz de bu ailenin asli bir parçasıdır. hakemleri ve onların 90 dakika içerisinde aldıkları kararları başka süreçlerle ilişkilendirmek olsa olsa kocaman bir paranoyadır'' denildi.
''geçtiğimiz haftaya futbol camiası olarak bu tür bir yaklaşıma örnek gösterilecek, hakem hatalarının tek mağduruymuşçasına yapılan bir açıklamayı okuyarak başladık. söz konusu metnin tartışılması gereken üslubu bir yana gündeme getirdiği hakem kararlarıyla ilgili bir açıklama yapmayı yerinde görüyoruz'' denilen basın duyurusunda, gençlerbirliği'nin ankara'da oynadığı son 3 maçta yaşadıkları hatırlatıldı. kırmızı-siyahlı kulübün, centilmenliğinin geçen yıl aldığı ödülle tescillenmiş bir camia olduğu, bu karşılaşmalarda yaşanılan haksızlıkları sadece kötü bir tesadüf olarak değerlendirmeyi uygun gördüğü kaydedildi.
"galatasaray kulübesinden hakemlere yönelik beddualar..."
başkent temsilcisinin galatasaray, sanica boru elazığspor ve sivasspor karşılaşmalarında yaşadıklarının ''standartların uygulandığı konusunda şüpheye düşürecek kadar çelişkili'' olduğu ifade edilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
''ilk maçta galatasaray kulübesinden hakemlere yönelik beddualar tribünlerden bile fark edilirken muhataplarınca duymamazlıktan gelinmiştir. ikinci maçta kulübeden hakeme itiraz etti diye genel menajerimiz cem onuk sahadan çıkarılmış sonrasında da üç hafta sürecek bir hak mahrumiyetiyle cezalandırılmıştır. sivasspor maçında, sivasspor kulübesinin oyuncularımıza yönelik tahrik edici davranışları görmezden gelindiği gibi iki oyuncumuzun sarı kart görmesiyle çıkan olayların müsebbibi rakip takım teknik yardımcıları cezasız bırakılmıştır. bu karşılaşmalarda verilen, verilmeyen penaltılar, gösterilen kırmızı kartlar kadar öne çıkmayan ama oyunun ahengini bozan birçok hatalı karar da her üç maçın sonucunu etkilemiştir. gerek elazığspor, gerek sivasspor karşılaşmalarında hakemlerimiz performanslarıyla oyunun gerçek kahramanları olan futbolcuların önüne geçmiş, iki maçtan da akılda kalan ne yazık ki adaş olan bu iki hakemimizin isimleri olmuştur. bu tesadüften yola çıkarak bütün hüseyinlerin bize karşı olduğunu iddia etmek ne kadar doğruysa, karşılaştığı anlık hataların uzun bir sürecin sonunda ortaya çıkan planların parçası olduğunu düşünmek de o kadar doğrudur.''
"hakem hatalarından, kulüplerimizin onları hedef alan açıklamaları da sorumludur"
son haftalarda yoğunlaşan hakem hatalarının kişisel ve anlık olduğundan kuşku duyulmadığı, aksi yönde bir düşüncenin artık türk futbolunu dünyanın en önemli futbol organizasyonlarında temsil eden hakemleri zan altında bırakacağı bildirilen duyuruda, ''üst düzey turnuvalarda ortaya koydukları performansla yeteneklerini ispatlayan türk hakemlerinin süper lig'deki performanslarından en az onlar kadar, kulüplerimizin onları hedef alan açıklamaları da sorumludur. hakem hataları da futboldaki diğer bütün hatalar gibi oyunun içinde alınan anlık kararlar sonucudur. bu hataların başkalarınca yazılmış senaryoların parçası olduğu iddiası açıkçası hakemleri etkileme amacını taşımaktadır'' ifadeleriyle kamuoyunun dikkati çekildi.
açıklamada, ayrıca gençlerbirliği'nin yıllar boyunca kendine özgü duruşuyla kazandığı centilmenlik payesinden vazgeçmeyeceği, bu payenin gereğinin rakiplere saygı duymak kadar haksızlığa ve nobranlığa karşı suskun kalmamak olduğu vurgulanarak, ''bu açıklamaya bizi mecbur kılan sessizliği her gerek gördüğümüzde bozacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın'' ifadeleri kullanıldı.
karşılaşmanın 13. dakikasında atağa kalkan fenerbahçe, rakip savunmayı az adamla yakaladı. sarı-lacivertlilerin brezilyalı yıldızı cristian'ın şutu ceza sahası içindeki gençlerbirliği savunmacısından geri dönerken fenerbahçeli futbolcular ve tribüdeki seyirciler "penaltı" itirazlarında bulundu. ancak hakem yunus yıldırım devam kararı verirken bu karar hem tribünlerden hem de saha içindeki fenerbahçeli futbolculardan tepkiyle karşılandı.
hakem yunus yıldırım bu sezon fenerbahçe'nin 2 maçını daha yönetirken o karşılaşmalarda sarı lacivertliler sivasspor'la 0-0, bursaspor'la da 1-1 berabere kaldı.
iyi başladık, kötü bitirdik: 1-4 25/11/2012 gencler.org
süper lig'in 13. haftasında fenerbahçe'ye konuk olan ekibimiz, akut'un golü ile öne geçmesine rağmen sahadan 4-1'lik skorla yenik ayrıldı ve haftayı puansız kapattı.
::maçtan dakikalar::
8. dakikada soldan azofeifa'nın kullandığı korner atışında, ceza alanı içinde jimmy durmaz'ın kafa vuruşunda kaleci volkan demirel topu üstten kornere attı.
13. dakikada kuyt'ın indirdiği topla ceza alanı içinde buluşan meireles'in sağ çaprazdan şutunda, meşin yuvarlak üstten auta çıktı.
16. dakikada ceza alanı dışından serbest atış kullanan cristian'ın kaleye gönderdiği top üstten auta gitti.
20. dakikada azofeifa'nın ceza alanı dışında sol çaprazdan kullandığı serbest atışta, ceza alanı içinde ön direkte topa ayak koyan aykut demir, meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 1-0.
40. dakikada kuyt ile paslaşarak soldan ceza alanına giren stoch'un sert şutunda, top üstten auta çıktı.
44. dakikada kuyt'ın pasıyla sağdan ceza alanına giren sow, sağ çaprazda kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda ileri çıkan ramazan köse'nin üzerinden topu aşırtarak ağlara gönderdi ve eşitliği sağladı: 1-1.
karşılaşmanın ilk yarısı 1-1 berabere sona erdi.
48. dakikada meireles'in pasıyla sağdan ceza alanına giren sow, müsait durumda kötü bir vuruşla topu auta attı.
51. dakikada mehmet topal'ın ceza alanı dışından sert şutunda, kaleci ramazan köse iki hamlede meşin yuvarlağı kontrol etti.
53. dakikada sağdan cristian'ın kullandığı korner atışında, ceza alanı içinde iyi yükselen yobo'nun kafa vuruşunda, altı pasta zec topu uzaklaştırdı.
56. dakikada soldan cristian'ın ortasında, kuyt'un kafayla indirdiği topa penaltı noktası üzerinde iki savunma oyuncusunun arasında sow'un yaptığı rövaşata vuruşta, kaleci ramazan köse son anda dokunarak topu üstten kornere attı.
63. dakikada fenerbahçe'nin kazandığı serbest atışı bekletmeden kullanan sow, topu meireles'e gönderdi. portekizli futbolcunun ceza alanı dışında kaleye uzak mesafeden yerden vuruşunda, meşin yuvarlak direğin dibinden filelere gitti: 2-1.
66. dakikada soldan ceza alanına giren stoch'un pasında, ceza alanı içinde sow'un vuruşu sonrası top az farkla yandan auta çıktı.
73. dakikada cristian'ın pasıyla ceza alanı içinde topla buluşan stoch'un vuruşunda, kaleci ramazan köse'den dönen topu savunma uzaklaştırdı.
aynı dakikada soldan ceza alanına giren cristian'ın pasında, penaltı noktasına yakın bir noktada topla buluşan kuyt'ın vuruşunda, yan direğe çarpan top ağlara gitti: 3-1.
78. dakikada soldan ceza alanına giren hasan ali kaldırım'ın yerden ortasında, ceza alanı içinde sezer öztürk düzgün bir vuruşla meşin yuvarlağı filelerle buluşturdu ve farkı 3'e çıkardı: 4-1.
90. dakikada soldan hasan ali kaldırım'ın ortasında, ceza alanı içinde kuyt'ın kafa vuruşunda top üstten auta çıktı.
fenerbahçe, karşılaşmadan 4-1'lik galibiyetle ayrıldı.
çapa: "ilk yarı gayet iyi oynadık.." 25/11/2012 ajansspor.com
gençlerbirliği teknik direktörü fuat çapa, fenerbahçe karşısında ilk yarı iyi oynadıklarını söyledi.
çapa'nın açıklamalarından ajansspor tarafından derlenenler şu şekilde: "maçın ilk yarısı gayet iyi oynadık. oyun beklediğimiz gibi geçti, öne de geçtik. geçen hafta verilmeyen penaltı sonrası yediğimiz bir gol vardı. bugün de verilmeyen korner sonrası skor 1-1'e geldi. ilk yarıyı önde kapatabilsek maçın şekli farklı olacaktı. ikinci, üçüncü gol çok basit gollerdi, bu golleri yememiz lazım. 50-55 dakika istediğimiz gibi oynadık ama sonrası fenerbahçe golleri bulunca oyundan koptuk. bugün ders alacağımız çok şey var. önce kupa maçı, sonra da trabzonspor maçına konsantre olmamız lazım."
ilk yarının son anlarında fenerbahçenin sol kanatında yaşanan bir pozisyona en son gökhan gönül dokundu ve top kornere gitti. hatta pozisyonun arından gökhan "korneri hızlı kullansın" diye topu gençlerli futbolcuyu attı. ama orta hakem yan hakeme de danışarak avuta karar verdi. bu pozisyonun dönüşünde skor 1-1 oldu...
mehmet sefed'in eline çarpan pozisyonda ise, şut önce sedef'in bacağına ardından da yere çarpıp sekti. oyuncu önüne dönmeye çalışırken de koluna çarptı. kişisel görüşüm oyuncunun topun geldiğini bile görmediği yönünde. çünkü top arkasındaydı. bu yüzden penaltı ağır bir karar olurdu.
karşılaşma öncesi bütün futbolcuları tribüne çağırarak sevgi gösterilerinde bulunan taraftarların gözdesi, bekir irtegün oldu. olympique marsilya karşısında fenerbahçe'nin tek golünü atan bekir'i “marsilya fatihi” ve “avrupa fatihi” şeklinde tezahüratlarla tribünlere çağıran taraftarlar, sarı-lacivertli oyuncuya sevgi gösterisinde bulundu.
fenerbahçe'nin maçtaki ikinci golünü atan meireles, süper lig'de ilk golünü kaydetti.
sarı-lacivertlilerin bu sezon ligdeki en skorer ismi olan sow, başkent temsilcisine karşı skor üreterek 7. golüne imzasını attı. kuyt ligde 4. golüne, sezer öztürk ise 2. golüne ulaştı.
bu arada gençlerbirliği'nin savunma oyuncusu aykut demir, fenerbahçe'ye attığı golle bu sezon ligde 4. golünü kaydetti.
salı günü evime hırsız girdi. lcd, playstation, 3 kazak, bir pantolon, 1 hırka ve çantamı çaldı. o günden beri genel olarak canım sıkkın. bu maçtan önce de hem tadım yoktu, hem de herhangi bir iştahım. sadece maç öncesinde kadromuza baktığımda jimmy ve hurşut'un aynı anda oynaması hoşuma gitmişti.
maça her iki takım da hiç beklemediğim şekilde, rölanti ile başladı. genelde orta sahada top dolaştırıyorlardı. pozisyonsuz geçen ilk 20 dakikanın ardından bir serbest vuruşta azo, öne ortalıyor ve aykut uçarak ayağı ile dokunuyor ve golümüzü atıyorduk. hiç beklemediğim gol bir anda mutlu olmamı sağladı. ural'a dönüp “çak” yaptım! ardından fenerbahçe baskı kurmaya çalışsa da pozisyona giremiyordu. biz ise daha sakin bir şekilde topu ayağımızda tutup oyunu yönlendirmeye çalışıyorduk.
maçın ilk dakikasından itibaren fenerbahçe seyircisinden, oyuncusuna ve teknik adamlarına kadar herkesin "hakemle oynaması" son derece sinir bozucu idi. mesela hasan ali kaldırım'ın azo'ya bariz bir şekilde dalıp ardından azo'nun üzerine yürümesi, bekir'in ve oyuncuların sürekli hakeme koşması, stoch'un bir pozisyonda gençlerbirlikli topçuya kasti olarak çift dalması/makas yapması ve kart bile almadığı halde bir de hakeme kendisine faul yapıldığı yönünde itirazda bulunması, aykut kocaman'ın hakemin her kararının ardından 4. hakemle konuşması, seyircinin haklı-haksız, net-flu her kararda hakemi ıslıklaması derken maçta gram zevk kalmadı. her pozisyonda itiraz, her pozisyonda alevere-dalavere derken maç rezil bir hal aldı!
maçın 44. dakikasında ikili mücadele sonucunda top gökhan gönül'den kornere gitti. hatta bu oyuncu "hızlı kullansın" diye topu gençlerli oyuncuya attı. o da alıp köşe direğine doğru hareket ederken orta hakem yan hakeme danışarak aut kararı verdi. dönen topta sow'u unuttuk ve golü de yedik. golden sonra aykut kocaman yine/hala 4. hakeme itiraz ediyordu...
ilk devre 1-1 bitti.
ikinci yarı bariz bir baskı yemeye başladık. sürekli sedef'in kanadı olan sağımızdan geliyorlar ve kısa pas yaparak etkili olmaya başlıyorlardı. "bu baskı gol getirir" derken. bir kontrada zec'in kötü vuruşu ile önemli bir şansı harcıyorduk.
bir pozisyonda, fenerbahçe'nin sağ kanadında top taca çıktı. atışı hızlı kullanmak için jimmy topu kaptı. ama gönül, jimmy'nin elindeki topu almak için şarz yaptı, ardından da bariz bir şekilde itti ve jimmy reklam panosuna tosladı. önce afallayan oyuncu kalkıp topu almak istedi ama gönül bu sefer de topla jimmy'i itekledi.
63'de azo'nun faulü ve akabinde fenerbahçelilerin faulü hızlı kullanmaları ile meireless'in köşeye-yerden-zayıf vuruşunda top tıngr mıngır kalemize gitti. doğrusu gol yenecek şut değildi ama yedik! fenerbahçe 2-1 öne geçtikten sonra daha kontrollü oynamaya başlarken biz afallıyorduk. 10 dakika sonra sağa inip kısa paslarla kolay bir gol daha yedik. ve ardından zaten bizim için maç koptu. kalan dakikalarda neredeyse hiçbir şey yapamadık. bol bol sağ kanattan gelmelerine ve ceza alanı içinde paslaşmalarına izin verdik! bunlardan biri daha gol oldu ve skor 4-1’e geldi!
bu arada maçı anlatan 2 spikerin sürekli fenerbahçe'yi övmesi ve özellikle sezer hakkında dakikalarca bilgi vermesi, övüp durmasına sinirlerim bozuldu. "sezer artık fenerbahçe'nin değişmez oyuncusu olacağını gösterdi", "sezer 100. maçına çıktı golünü attı", "sezer nefis bir gol attı", "sezer çok iyi oynuyor..." adamların anlattığı sezer’in benim izlediğim, 59. dakikada oyuna giren sezer mi yoksa, başka biri mi olduğunu düşünmeye başladım.
spikerlerin fenerbahçe'ye yaptıkları methiyeler ise her geçen dakika doz arttırarak devam etti. övgüler bir süre sonra öyle bir hal almaya başladı ki, taca çıkan top bile "fenerbahçe'nin büyüklüğü" ile açıklanır hala gelmeye başladı... bundan sonra fb-bjk ve gs ile oynayacağımız deplasman maçlarını lig tv'de izlersem sesi kapatmaya karar verdim!
maçın son anlarında azo, baroni'ye faul yaptı. baroni yerde azo'nun kasıklarına tekme salladı. azo çok sinirlendi ve yerdeki baroniye doğru yönelirken semih arkadan gelip azo'ya saldırdı. ikili birbirine girdi ve hakem ikisine de sarı verirken baroni'yi unuttu!
uzun lafın kısası, skor 2-1 olana kadar (fenerliler tarafından sürekli ateşlenen) aşırı/gereksiz derecede gergin ve futboldan çok çok uzakta bir maç oldu! öne geçtiklerinde ise bizim gardımız "*nedensiz" bir şekilde düştü. sağ kanadımızı tamamen fener'e verdik ve kolayca paslaşmalarını ve farkı açmalarını sağladık. kısacası 2-1'den sonra çok ama çok kötüydük!
*nedensiz: nedensizliğin bir nedeni vardı elbette! oyuncuları saha içinde adeta dövülen ve sürekli hakemle oynayarak sindirilen bir takımın oyuncuları, yenik duruma düştükten sonra kafalarında galip gelmek için en ufak bir inanç/düşünce kalması beklenemezdi, öyle de oldu!
dünya üzerinde sadece fenerbahçe, beşiktaş ve galatasaray'lıların lig+kupa maçları yüzünden dönem dönem 3 günde bir maç yaptıklarına inandığım maç oldu! karşılaşma öncesinde, içinde ve sonunda sürekli fenerbahçe'nin kupa yorgunu olduğundan bahsedildi durdu! mesela ispanya'da barcelona için ya da ingiltere'de united için "adamlar yorgun tabi!" cümleleri kuruluyor mudur ki?
ve haliyle akabinde aldıkları galibiyet için "bu yüzden" daha büyük puntolu methiyeler ve mağlubiyetler için "bu yüzden" daha büyük puntolu bahaneler yazılıyor mudur?
fenerbahçe'ye 4-1 yenilen gençlerbirliği'nin futbolcusu jimmy yakup durmaz, 1-1'den sonra oyundan düştüklerini ve farklı mağlup olduklarını söyledi.
jimmy durmaz, maçtan sonra düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, maça iyi başladıklarını kaydederek, ''1-0 öne geçtik, farkı arttırmak için şanslar yakaladık. ancak 1-1'den sonra oyundan düştük ve oyunun kontrolünü fenerbahçe aldı. sonuçta farklı yenildik'' diye konuştu.
taç atışı sırasında kendisini iten gökhan gönül'ün maçtan sonra özür dilediğinin belirtilmesi üzerine jimmy durmaz, ''gökhan ile bir pozisyon yaşadık, ancak futbol bu. oyun içinde bir şeyler yaşanıyor. gökhan soyunma odasına da geldi ve özür diledi. kesinlikle ona kırgın değilim. olayı unuttum'' şeklinde konuştu.
lekic ise kötü oynadıklarını vurgulayarak, ''zor bir müsabakaydı, kötü oynadık. maça iyi başlamıştık ve 1-0 öne geçtik. ancak 44. dakikada golü yedik. ondan sonra oyunun kontrolü tamamen fenerbahçe'ye geçti. bilmiyorum ne oldu, sonra 4-1 kaybettik. bu maçı unutmamız lazım. önümüzde trabzonspor maçı var'' ifadelerini kullandı.
fenerbahçe'nin sezon başında transfer ettiği raul meireles süper lig'de ilk golünü gençlerbirliği maçında kaydetti. bu sezon 7 lig maçında 1 gol atan meireles, uefa avrupa ligi'nde ise 4 maçta 1 gol kaydetti. meireles, fenerbahçe forması altında attığı 2 golü de ceza sahası dışından kaydetti.
hasan ali 23 maçta 22 kez oynadı fenerbahçe'nin sezon başında transfer ettiği savunma oyuncusu hasan ali kaldırım bu sezon takımının oynadığı 23 resmi maçın 22 tanesinde forma giydi. hasan ali 22 maçta 1941 dakika sahada kalıp fenerbahçe'nin bu sezon en çok oynayan futbolcusu oldu. hasan ali bu sezon sadece 1.hafta oynanan s.b.elazığspor maçında görev yapmadı.
sar-lacivertli futbolculara sevgi gösterilerinde bulunan taraftarların gözdesi, bekir irtegün oldu. olympique marsilya karşısında fenerbahçe'nin tek golünü atan bekir'i ''marsilya fatihi'' ve ''avrupa fatihi'' şeklinde tezahüratlarla tribünlere çağıran taraftarlar, sarı-lacivertli oyuncuya sevgi gösterisinde bulundu.
moussa sow bu sezon süper lig'de oynadığı 12 maçta 7 gol kaydetti. sow'un süper lig'de attığı son 3 golde pası kuyt verdi. orduspor, eskişehirspor ve gençlerbirliği maçlarında sow'un gollerinde asist yapan kuyt toplamda 5 gol pası ile bu alanda fenerbahçe'nin en başarılı oyuncusu oldu.
sow, fenerbahçe'nin en çok şut atan ismi fenerbahçe'nin bu sezon süper lig'de en golcü oyuncusu olan sow aynı zamanda fenerbahçe'nin kaleyi en çok deneyen oyuncusu oldu. sow oynadığı 12 maçta 27 kez şut atarken 13 kez kaleyi buldu. sow bu sezon %48 isabet yüzdesi yakalarken 7 gol kaydetti.
saracoğlu'nda durdurulamıyor fenerbahçe'nin golcü oyuncusu moussa sow şükrü saraçoğlu stadında oynadığı son 4 lig maçında da gol attı. moussa sow 3-0 kazanılan beşiktaş maçında 1 gol, 3-1 kaybedilen m.p.antalyaspor maçında 1 gol, 2-1 kazanılan orduspor maçında 1 gol ve 4-1 kazanılan gençlerbirliği maçında 1 gol attı. moussa sow son 10 resmi 7 gol kaydetti.
galibiyete susamış 50.000 taraftar, yanlış bir karar verildiği için hafta boyu tehditkar söylemlerle hakemi saflarına dahil etmeye çalışmış bir kulüp, sezon başı transfer harcamalarında yaklaşık 10 katlık, sahaya çıkan ilk 11'lerde ise 5 katlık bir maliyet farkının bulunduğu kadrolar, ideal dizilişimizde yer alan üç oyuncudan yoksun olma durumu, kuvvetle muhtemel geçen sezon yaşadığı hezimetin travmatik çağrışımlarını hala hisseden bir oyuncu topluluğu. tüm bu aleyhte haller ve veriler ışığında girişilecek bir analizde, hem skor hem de oyun bağlamında, beklentilerin sınırlı olduğu, olması gerektiği bir müsabakaydı fenerbahçe maçı.
ancak, yukarda sıralanan tüm olumsuz şartları bertaraf eder bir şekilde, maçın ilk bölümünde, rakibe diş gösteren, toplayken daha becerikli olan takım bizdik. en uçta rakip sahaya yerleşme ve topu ön alanda tutma fırsatı yaratacak güçlü bir forvetimiz olmadığından, oyun stratejisinin kilit noktalarından topu telaş etmeden, ihtiyatlı bir şekilde kullanma noktasında son derece bilinçli ve başarılıydık. azofeifa'nın bu sezon hakkını vererek yaptığı tek iş olan duran top yaratılarından birinde de "ne iş olsa yaparımcı" aykut'la adil olan skora ulaştık. 44 dakika boyunca bu şartlar dahilinde ne, ne kadar uygulanabilirse biz hepsini yerine getirdik. ilk yarının bitmesi için saniye sayarken, curri'nin 10'lu yaşların başında altyapıda öğretilen bir savunma tekniği olan "oyalama hareketi" yapmak yerine, rakibin üzerine hamle yapması ilk yarı boyunca ilmek ilmek işlenmiş emeğimizin de heba olmasına yol açtı. fuat çapa, bu golü verilmeyen bir kornere bağlamakta, fakat bu pozisyon özelinde odaklanılması gereken asıl nokta curri'nin amatörlüğüdür.
sow'un attığı golün ardından psikolojik üstünlüğü ele geçiren fenerbahçe, ikinci yarının başlamasıyla oyun üstünlüğünü de ele geçirdi. ikinci yarının ilk 10 dakikası boyunca üst üste üç pası dahi yapamaz bir çaresizlik içindeydik. topu kullanamayınca takım halinde geriye çekilmek zorunda kalıyorduk ve tehlikenin an be an yaklaştığı aşikardı. o karamsar ilk 10 dakikadan sonraysa inanılmaz bir hamle geldi fuat hoca'dan.
22 eylül 2012 tarihinde, saat 21:40 sularında ne yapıyordunuz, ne haldeydiniz hatırlıyor musunuz? ben hatırlıyorum. mersin deplasmanında ardı ardına gelen korkakça kararların sonuncu ayağı olan jimmy'nin yerine curri'nin girmesiyle fuat hoca'ya dair tüm inancım ve saygım büyük bir erozyona uğruyor, yerle bir oluyordu. şimdi o tarihten kadıköy'deki maçın 55.dakikasına saralım filmi. spiker tarafından oktay'ın oyuna girmek için hazırlık yaptığı bilgisi geliyor ve birkaç dakika içinde oktay oyuna girerken, oyundan çıkan ismin özgür olduğunu görüyoruz. mersin maçındaki o değişiklik nasıl ki benim nazarımda fuat hoca'ya dair her şeyi mahvettiyse, o dakikalarda verilen bu karar da tüm o inanç ve saygının küllerinden yeniden doğmasını sağladı. o değişiklikten sonra yenileceğimiz ya da ne kadar farklı yenileceğimiz bahis konusu bile olamazdı artık. nedenlerini açıklayacağım, fakat öncesinde en gereksiz olan ayrıntıyı aradan çıkaralım. evet, biz raul meireles'in attığı ikinci golü tamamıyla bu değişikliğin bir yansıması olarak yedik. oyuna devam eden bir özgür'ün varlığı o bölgeyi kapatacak ve o şutun o kadar rahat çıkmasını engelleyecekti.
gelelim mevzunun takdire şayan kısmına. böylesine aleyhte koşullar altında bir önliberoyu çıkarıp, yerine ofansif bir oyuncu alıyorsanız bu tek bir anlama gelir: "ben bu maçı kazanmak istiyorum". fuat hoca, oyun bu seyirde devam ettiği takdirde gol yememizin çok olası göründüğünü tespit etti ve bunu takımı geride bekleyen pasif halinden kurtaracak, ilk yarıda olduğu gibi öne taşıyacak ve orada kalabalıklaştıracak bir tercihle çözümlenebileceğini düşündü. azofeifa'nın merkeze geçmesiyle daha rahat top çıkarma, dolayısıyla topu ayakta tutabilme fırsatını yaratma, oktay'ın sürpriz koşuları ve deliciğiyle de fenerbahçe savunmasının dengesini bozma fikri bu değişikliğin altında yatan taktiksel hamlelerdi kanısındayım. direkt bu hamlenin sonucu diye nitelemek ne kadar sağlıklı olur bilinmez, fakat oktay girdikten sonraki 5 dakika boyunca yeniden topa sahip olup oyunu dengeledik ve hatta oktay'la bir gol fırsatının ucundan döndük.bu paragraf oktay-özgür değişikliğinin bu maçla sınırlı kalan taktiksel arkaplanıydı, ancak ondan çok daha önemli olan bir başka nokta daha var.
benim şu ana dek edindiğim izlenimde fuat hoca, önümüzdeki uzun yıllar boyunca burada kalmak isteyen, sadece bireysel olarak değil, kulüple birlikte büyümeyi amaçlayan bir teknik adam. dolayısıyla gerçekleştirdiği her hamlenin büyük resmi gören düşünsel bir altyapısı da mevcut -yanlış olsa da mersin maçındaki curri-jimmy değişikliği dahil olmak üzere-. bu kadar uzun vadeli düşünüyorsanız, misal 5 sene sonra meyvelerini toplamak istediğiniz zihniyetin bugünden ekimine başlanması gerektiğini de bilirsiniz. fuat hoca o değişikliği yaparken ben 5 sene sonra buraya geldiğimde kazanmak için geleceğim fikrini, başta kendisi olmak üzere futbolculara, yönetime, biz taraftarlara; herkese bas bas bağırarak anlatma derdindeydi. nasıl ki gençlerbirliği dendiğinde bazı değerleri öne çıkarıyoruz, o değerlerin sahaya yansıyan görüntüsünde de tek bir kişide dahi şüphe uyandırmayacak bir "mücadele azmi" ve -kazanılsın/kaybedilsin- sonuca endeksli olmayan "ofansif bir oyun yapısı" var. oktay bir başka hücum elemanının yerine dahil edilebilir, maç boyunca gol yememenin planları yapılabilir, maç 1-1'e düğümlenebilir veya şanslıysak tesadüfi bir galibiyet elde edilebilirdi, daha önce manisa'da, mersin'de, karabük'te yapıldığı gibi. ancak günü kurtarma derdine düşmeyip, bu cesaret gösterisini sergilemekle bir karakter başyapıtı sundu fuat hoca.
genel bir perspektifin ardından, kısa bir bölümde de, oyuncu bazında bir iki kelam edelim. bu maç için şüphesiz ki doğru tercihti, fakat önümüzdeki maçlar için konuşursak eğer; tüm emekçiliği ve çabasını takdir etmekle birlikte -keza ilk yarı bittiğinde ikinci en çok koşan oyuncumuz olan özgür'den 400 metre fazla koşmuş, tüm oyuncular arasından 6000 metrenin üzerinde koşan tek oyuncu olmuştu- artık buluştuğu her iki toptan birini kaybeden, toplu oyunda bir yük haline gelmeye başlayan cem can veya takımı yönlendirmesi gerekirken, ligin başlangıcından beri sinik bir görüntü çizen ve üçüncü bölgede takımın verimsiz olmasının baş sorumlularından olan azofeifa'nın yerine, geçtiğimiz günlerde izlediğimiz antremanın yıldızı olarak beliren mehmet kara'nın formayı alması gerektiği, bir gerekliliğin ötesinde bu iki isme göre formayı daha çok hakettiği düşüncesindeyim.
mersin maçını "korkma hocam, biz varız" başlığı altında yorumlamıştık. fuat hoca korkmadığını gösterdi, şimdi problemin ikinci aşaması bizim varlığımızı göstermemizde düğümleniyor. bu yenilgiye "yine fenerbahçe'den fark yedik" pesimizmi etrafında değil, "kazanmayı denedik" fikri etrafında yaklaşmamız, atmamız gereken ilk adım olarak karşımızda duruyor. bunun dışında trabzonspor maçının pazartesi olduğunu düşünürsek, tatil olan cumartesi günü gerçekleştirilecek kalabalık bir antrenman ziyareti veya benzeri bir başka organizasyon takıma verilecek moral açısından gayet değerli olabilir. sonuç olarak, biz pazar günü sadece bir maç kaybettik, fakat önümüzdeki seneleri kazanma, bir yapıyı yerleştirme yolunda büyük bir adım atmış olabiliriz, tabi bu adıma sadık kalacak, onu uygulamak için bu kararlığı sürdürmeye devam edeceksek.
bir, iki, üç, daha fazla hakem... tanıl bora 28/11/2012 radikal.com.tr
'hakem hatalarını konuşmak', ayrı bir 'spor' dalı. hakemlerin donanım ve alayişleriyle beraber, üzerlerindeki baskı da artıyor. hakemsizliği özlerken...
ea sports fıfa socer 13 konsol oyununun yeni versiyonunda, oyunculara sesle komut verme kabiliyeti yanında, hakeme laf atma ‘seçeneği’ de yer almış. elinde joystick’le sayıp sövene doğrudan kart çıkmıyor ama sataşmaya uğrayan hakem, tercih haklarını hafif tertip onun takımı aleyhine kullanmak üzere ayarlanmış! (gal aksanı dahil, ingilizce küfürleri algılayabiliyormuş sadece.)
gerçekçilik peşindeyseler, oyunun türkiye sürümünü başka bir mantıkla tasarlamalılar. ‘bizim’ için üretecekleri sürümde, hakemin joystick’i, kendisine bağırıp çağıranlar lehine bükülecek şekilde ayarlanmalı. fenerbahçe’nin ve aykut kocaman’ın kesintisiz hakem feveranı mesela, gökhan gönül’ün jimmy durmaz’ı panolara ittirmesi gibi ayan beyan bir vakanın bile ‘görülmemesini’ sağlıyorsa, bize yakışacak oyun versiyonu da bu şekil olmalı.
önceki hafta eses-fener maçındaki hatasından ötürü hakaret ve tehditlere uğrayan fırat aydınus’un hakemliği bırakmayı düşünecek noktaya geldiği söylendi. geçen sezon bundesliga’da düdük çalan babak rafati’yi intihar girişimine sürükleyen depresyonda, hakemler üzerindeki muazzam baskının payı olduğu tartışılmıştı.
geçende berlinli alt küme hakemleri, artan hakaret ve fiili saldırıları protesto için eylem yaptılar. 22 ekim’de bütün berlin amatör küme maçlarının 10. dakikasında oyunu 5 dakikalığına durdurup, takımları orta yuvarlağa davet edip dertlerini anlattılar, “hakemler üstündeki baskılara son!” dediler. fıfa kokartı arefesindeki üst düzey bir hakem de bu kampanyaya destek için 13 sene sonra tekrar bir amatör maç yönetmeye talip oldu. yine geçen ay, isviçre’nin 12 üst düzey hakeminden 4’ü mesleği bırakacaklarını açıkladı. gerekçeleri: stres, ‘nankörlük’, onursuzlaştırıcı muamele ve aldıkları ücretin bunları çekmeye değmemesi idi. içlerinden biri, “biz hakemleri, herkesin istediği gibi dibine işediği bir ağaca benzetiyorum” demiş.
meslek içi kontrol de yoğunlaşıyor. bazı avrupa federasyonları, üst düzey hakemlere her sezon başında bir form doldurtup, aldıkları trafik ve vergi cezalarından iktisadi durumlarına kadar, kişisel bilgilerini izlemeye almaya hazırlanıyorlar. ingiltere futbol federasyonu, bazı hakemlerin ırkçı laflar sarf ettiklerine dair şikâyetler üzerine, maç esnasında kulaklık-mikrofon tesisatı üzerinden yaptıkları konuşmaları kaydedip gerektiğinde ‘dinlemeye almayı’ düşündüğünü açıkladı.
hakemsiz futbol mümkün mü?
bu arada hakemlerin teknik donanımları ve ‘örgütsellikleri’ gitgide gelişiyor. tff’nin de hevesli olduğu 6 hakem uygulaması yerleşik hale gelmek üzere. iki sene önce fıfa reisi sepp blatter, “neden 10 hakem olmasın?” derken şaka yapmıyordu. bu gidişle birkaç yıl sonra hakemler üçüncü bir takım olarak çıkarlar seremoniye!
avrupa’da bazı eski hakemler, radikal özerklik önerileri ortaya atıyorlar. federasyonlardan bağımsız örgütlenmeyi ve onlara sözleşmeyle hakemlik hizmeti satmayı savunanlar var. zamanın ruhu…
hakemlerin bu kadar ‘önemli’ hale gelmesi, bir arıza değil mi? fikret doğan, taraf’taki bir iki yazısında, çocukluğun hakemsiz futboluna dönüş ütopyası kurmuştu. hakem bir oyun bozan, ona bakılırsa. kızıyoruz ama oyunu ona muhtaç ettiğimiz için aslında kendimize dönüp bakmalıyız.
11 freunde dergisi, 90 sene öncesinden bir gazete ilanı yayımlamıştı. hakem hatasına şahit arıyorlar: “1 mayıs 1922 tarihinde spielvereinigung ile dresdner sg 1893 arasında oynanan kupa müsabakasında, hakem bay raue tarafından verilen ve spielvereinigung’un 2. golüne sebebiyet veren korner kararı öncesinde topun aut çizgisini geçmediğine şahitlik edecek gönüllüler aranıyor. lütfen kulübe müracaat…” ironi değil, samimi bir ‘hakikat arayışı’. gönüllülerin şahitliğinin yeteceği bir oyunu özlemekten ben de vazgeçemiyorum...