2012-13 sezonunun ilk maçında gençlerbirliği, göğüs ve sırt reklamsız forması ile sahaya çıkarken, antalyaspor, göğüs reklamsız ve "aksa" sırt reklamlı forma ile oynadı.
maçtan bir gün önce rafi abi ile konuşup yer ve saati kararlaştırmıştık. maç günü geldiğinde de tanıl abi ve bir arkadaşını da ekibe kattık ve beş kişi maça vardık. ben, zeynep, rafi abi, tanıl abi ve tanıl abi,nin arkadaşı kağan.
maç için birden bir sürü telefon alarak ilk defa gelecek bir çok dosttan haberim oldu ve heyecanım da arttı. hatta eski müdürüm bile bir arkadaşı ile maça geliverdi.
maçta rafi abi bizimle oturmayı reddetti ve en arkada ayakta volta atarak maçı seyredebileceğini. başka türlü heyecanını yatıştıramayacağını söyledi. biz de iyi dedik. dile kolay en son izlediği maçtan bu yana 25 yıl geçmiş bir gençlerbirliği sevdalısı. bir çok yaşantıonu ülkesinden de takımından da ayrı koymuş.
maçın başlangıcı ile c blokta bir gerginlik baş gösteriverdi. hemen önümüzde duran kara kızıl grubunun üzerinde sadece "karakızıl" yazan pankartını emniyet indirmek istiyordu. bir yandan da bir kaç özel güvenlik ve polis tribün içerisinde sanki birilerini arıyordu. sonradan öğrenildi ki bir emniyet amiri karşıdan karakızıl'ı kürdistan diye okumuş ve pankartın kaldırılmasını emretmişti. bir akıllı da çıkıp amirim orada öyle yazmıyor dememişti. neyse ki grubun direnci ve okuma yazma bilen bir kaç memurun aklı selim tutumuyla sanırım sorun çözüldü. hoş bizim tribün daha önce kürdistan bayrağı diye yanılmıyorsam gana bayrağına müdahalele eden güvenlikçiler de görmüştü.
maçın ilk devresinde (aslında tamamında) çok güzel bir futbol izlediğimizi ifade etmek zor. maçla ilgili öne çıkanları hakemin kötülüğü ve maçı bir sıfır geriden gelip son on dakikada üç bir almamız. oktay maçın adamı oldu zec ile beraber. bir de hocanın oyuncu değiştirme tercihlerini tebrik etmek gerekiyor sanırım.
maçın bitişi ile birlikte birisinin beni öptüğünü farkettim. rafi abi yukarıdan inmiş sarılarak bizi öpmeye başlamıştı. sonrasında takım sahada rafi abi tribünde ankara havasını eksik etmedi.
maçın bitişi ile birlikte tanıl abi'nin ifadesi ile "kazanan takım bozulmaz" diyerek aynı ekip yola koyulduk. önce rafi abiyi otele, sonra da kendimizi eve attık.
maçtaki diğer özel notlar ise dirim'in maçta oluşu, sevgili çınar'ın varlığı ve nedim'in askerde oluşu idi. sanırım tribün bu sene biraz daha farklı bir çizgide ilerleyecek.
bu maç için uzun uzadiye yazacak bir şey yok aslında ama duygularımı ne kadar kısa cümlelerle anlatabilirim bilemedim. rafi abi, dünyanın bir ucundan memleketine gelmişti, uzun yıllar sonra takımını izleyeceği için kalbi duracak gibiydi, öyle ki maç sırasında c bloğun en üstünde sigara içip voltaladı, oturamadı bile, benim gibi bir çok insanın nasıl, iyi mi diye sürekli geri dönüp ona bakmaktan boynu tutuldu... bayram tatili olmasına ve ankara’nın neredeyse tamamının boşalmış olmasına rağmen tribün oldukça kalabalıktı. ilk yarı golsüz bitti, 2. yarı başladıktan sanırım 20 dakika kadar sonra antalya gol attı ve yıkıldık! tam tabiri bu olmalı... aklımda fikrimde sadece rafi abi vardı, bu maçı her ne olursa olsun almalydık, hiç bir şey için değilse bile rafi abinin hatrına, bunca yıl sonra 19 mayıs’dan boynu bükük çıkamazdı ya! hiç umutsuzluğa düşmedim ama bu kadarını ben bile hayal etmedim :) önce beraberlik golü oktay’la geldi, sonrasında takıma birşey oldu, maç öylesine hızlandı ki, son 10 dakika yerimizde duramadık, sonrasını zec tamamladı zaten, ikinci gol...aklımdan geçen, amman haaa! gol yemeyelimdi,geçen sezonki 4-2'lik beşiktaş maçında da aynı şeyleri hissetmiştim, derken 90+3’de 3. gol...ve bitiş düdüğü...beşiktaş maçı da böyle bitmişti :) sonra birden birinin bana sarıldığını farkettim, eşim ural olmalıydı, ben rafi abiyi arıyordum çünkü yukarılarda, yanlış yerde aramışım, bana sarılan, yüzündeki ifadenin gülümsemeyi çoktan aştığı, yüksek sesle kahkahalar atan rafi abiydi :) bitiş düdüğünden sonra takım ile tribün arasında olağanüstü bir iletişim yaşandı, üstüne çalan ankara havasında takım sahada, biz tribünde oynadık, ankara bebesi rafi abi de tabi ki....
bu maç, dünyada aklıma gelmeyecek bir maç oldu. çünkü dünyanın diğer bir ucunda avustralya’da ancak maçlardan 1 gün sonra maç neticelerini öğrenerek, neredeyiz, düşer miyiz, kalır mıyız hesabını çok yapmadan, zaman zaman korkarak da olsa takip ediyordum. bir laf var, “gözden uzak olan gönülden de ırak olur” diye, biraz da öyle. 25 senedir gençlerbirliği maçı seyretmeden yılları tükettik, derken bu senenin mayıs ayında bir gazete röportajı, bir köşe yazısı derken dünyam bir anda değişti. allak bullak oldum. hakikatli genç gençlerbirliği taraftarlarından tanıdım. eski arkadaşlarımdan, eski futbolcularımızdan, beni göklere çıkaran yüzlerce mail ve telefonlar aldım. yerimde duramaz oldum. resmen yüzlerce taraftar, eş-dost beni türkiye’ye çağırıyorlardı. iyi güzeldi de ben de sağlık sorunları var.
2007 yılında gelmeye kalktım. doktor, “riske giremem, seni de gönderemem” demişti ama “bu sefer gitmem lazım, bu kadar yazının bu kadar davetin üstüne, ben türkiye’ye gitmezsem bu insanlara hem borçlu hem de suçlu olurum” dedim. zaten benim büyük oğlanla damat yazılanları okuyorlar, “gitmezsen çok ayıp olur” diye beni canlandırıyorlardı. bilet işi tamam ama doktorları nasıl kandıracağız ama son 2 senedir aile doktorum türkiye’li önce ona durumu anlattım, o da uzman doktorlarla konuştu. 1 tanesi tatil ona iyi gelir diye desteklemiş ve günlük olarak içtiğim 13 ilacı bana zimmetleyerek 3 aylık çıkış iznini verdi ve zıplamaya başladım, canlandım. memleketi, arkadaşları, gençlerbirliği’ni ve sadece yazışmalardan tanıdığım genç gençlerbirlikli güzel insanları göreceğim derken haziran ayının ortasında 3 aylık memleket turu başladı.
ankara’ya indim, o güzel insanlar, genç hayırlı taraftarlar beni karşıladı. 15 gün ankara’da kaldım. tesislere gittim, transfer çalışmaları vardı. “takım bu sene daha iyi olacak” diyorlar derken ben önce bodrum’a, oradan alanya’ya gittim. tabi orada da arkadaşlar var. ağustos’un başında fikstür çekildi. ilk maç antalya ile. o anda ben de alanya’dayım. arkadaşların hepsi, “antalyaspor şöyle transfer yaptı, böyle transfer yaptı. 3 atarız 2 sileriz” diyorlar. gazetelerde hep antalyaspor haberleri, “ulan” dedim. “25 senedir maç heyecanı yaşamıyorum. bu maçı nasıl atlatacağız.”
maçların başlamasına daha 20 gün var. ben başladım alanya’nın 40 derece sıcağında titremeye. ankara’ya telefon açıyorum, “takım nasıl”, “sen merak etme iyiyiz” diyorlar. ben canlanıyorum ama antalyalılar beraberliğe bile dudak büküyorlar. neyse günler geçti. maçtan 2 gün önce son idmana gittim. takım zımba gibi. 1-2 uğur denemesi derken geldi çattı maç günü. ben tir tir titriyorum. 19 mayıs’a girdik. sanki bütün gözler benim üzerimde. “hay allah’ım” diyorum. bu ne heyecan. kalbim dışarı çıkacak gibi. maratonun sağ üst köşesinde kendime volta atacak yeri buluyorum. sigara 2 paket zaten girerken çakmağı da kaptırmadık derken maç başladı.
iki takım da birbirini yokluyor. antalya belli ki bizden çok korkuyor. bizim sahaya gelmiyor. bizim kanat adamlarını kıstırıyorlar ama nasıl olsa bir tane atarız derken ilk devre 0-0 bitiyor. arada kıymetli insanlarla tanışıyoruz. maçı konuşuyoruz. “inşallah bir tane atarız gerisi gelir” diyoruz. neyse ikinci yarı başladı. daha iyi oynuyoruz. golü atacak gibiyiz derken 66. dakikada gol yiyoruz. ve olduğum yere düşmemek için sırtımı duvara yaslıyorum ve herkes bana mı bakıyor acaba diye sağı solu kesiyorum. tabii bakanlar var, acıyanlar da. hemen hissediyorum. ve kendi kendime “gelmez olaydım, ben şimdi millete ne derim? avustralya’ya nasıl diğerim allah’ım yardım et, canımı al, maçı bize bırak” diyorum. “ulan” diyorum, “işimiz allah’a kaldı. rezil olduk.” ve kıvranıyorum, deli dana gibi de dolanıyorum.
bu arada fuat hoca 2 oyuncu değiştirdi ve hemen ardından bizim takım gitti yerine dünyanın en iyi takımı geldi derken 81. dakikada oktay maçı 1-1 yaptı. uçuyorum, kardeşlerim de benim üzerime derken 2 dakika sonra zec durumu 2-1 yapınca beni tutana aşk olsun! zıpır zıpır zıplıyorum. derken son dakikada zec bir tane daha atınca, “aman allah’ım bu maç bitmesin” diyorum ve başlıyorum taraftarların arasına girip tezahürat yapmaya. allah’ım bu ne büyük zevk, bu ne büyük keyif! ve maç bitiyor. ardından futbolcular sahada, biz tribünlerde ankara havası oynuyoruz.
sonradan öğreniyoruz ki, ilhan abim de kendi kendine oynamış…
victory this evening was certainly deserved but there is no way that i can say that we were brilliant, or even that it was a comfortable win. what was brilliant about it was the way the crowd got behind the team when we were down, the way the team never gave up, and, probably most important, the way gencler look like being a truly united team. the scenes after the final whistle were great to behold. fuat capa is really looking like the kind of coach who can really weld together disparate personalities. all augers well.
genclerbirligi 3 - 1 antalyaspor
it's the middle of august. it is summer. this is the time for swimming, cricket, complaining about water cuts. it is not the time for football. so it was that i grabbed little oz kanka and reluctantly headed off to the beer bus where we were joined by a new kanka, matt, and his old man bruce. oguz showed up a bit later and we all reluctantly had a beer or two.
having got our chewing gum to mask any signs we may have partaken in some amber fluid we were shocked when entering the stadium when the boys in blue indicated that we had a problem in the boot of oguz's car. in between various scuba diving equipment were a couple of bottles of spirits.
i had no idea that an airport style "no liquids" policy was in place at the 19 mayis car park (let me repeat, this is at the entrance of the car park, not the stadium itself). oguz tried to reason with our police friend but it was clear that reason would never enter the head of one of ankara's finest.
the conversation (this is approximate because a: it was in turkish and i only understood part of it and b: i've made most of it up, not too much though).
us: "the booze will be staying in the boot." copper: "sorry you can't have alcohol in a car" us: "we aren't taking it into the stadium." copper: "sorry you can't have alcohol in a car" us: "so what can we do with it?" copper: "you can leave and park outside the car park" us: "but we are in the car park because we want to park the car" copper: "sorry you can't have alcohol in a car" us: "can we leave the booze with you and get it after the match?" copper: "no. but you can leave it in the rubbish bin conveniently positioned right next to me. you can then take it after the match."
booze was then placed in the bin and off to the match we went.
got in just in time for the national anthem and was pleasantly surprised to see that despite most of ankara being away for the bayram and the rest listening in to the closing stages of the third test between england and south africa we had a decent crowd. maraton was pretty full... well it wasn't as empty as i was expecting and the young kids from the genclerbirligi school were out in force at the kapalı section.
a cagey start and it wasn't long before antalya looked like scoring. in the end a cross hit the crossbar but it was a little bit disturbing. a couple more attacks but gencler didn't seem too rattled. in the crowd though we were getting a bit restless. first home match of the season... attack you buggers!
then came a very weird decision against our keeper ramazan. a foul for having thrown the ball whilst being outside the area. it certainly didn't look like he was outside the area, but in the end tita sent the free kick out.
we started to put the pressure on but there wasn't much happening and then it seemed certain we had a penalty with the antalya goalkeeper taking zec out. it looked certain to me but it wasn't given. yet again i went back to biting my nails. i look forward to seeing the replays of that one.
half time and ... er... not the best football, but i guess we were slightly ahead.
us fans were still in good voice and it was clear that the gencler players were trying but it was antalya which scored first in the 60-something minute after azo clearly fouled one of their players. the free kick was well taken and met by the head of someone-or-other and antalya were one up. how many bloody times have i felt this kick to the guts?
with not that much time on the clock gencler go for it, and obviously antalya tried to slow down play.
azofeifa took a corner which went straight to an unmarked oktay and then in. the crowd goes up. this is a match we can win. a full 81 minutes gone and all is on.
just two minutes later with the crowd roaring them on oktay got a lovely pass in the box through to zec who had to merely tap it in. in the lead now and all is good.
90th minute and an amazing four minutes of extra time was added. god knows why so many.
hursut almost got another after bamboozling his opponent but managing to send the shot just wide and then, deep into extra time, zec takes control of the ball just outside the box, aims, shoots, then does a somersault after seeing the goal awarded. in the stands, we are all hugging each other.
and that was that. we had won and the team came over to the stands dancing the halay.
after the match our coach fuat capa told reporters:
"we did our work, us on the field, our supporters in the stands," capa said. i'd like to thank our fans who came despite it being the bayram. from the first minute they gave us great help."
one down, 33 matches to go. no one, i repeat no one, can stop us from finishing ninth this year.
oh yes, checked out the rubbish bin after the match and... the booze was still there. time for a quick snifter.
update it seems that this year digiturk have finally woken up to the idea that if you don't want your match highlights put up on youtube, you had better put them up at least on your own website. so, here are the highlights
spor toto süper lig'in 1. haftasında gençlerbirliği, medical park antalyaspor'u 3-1 mağlup etti. ankara 19 mayıs stadı'nda oynanan karşılaşmada medical park antalyaspor'un golünü 66. dakikada uğur inceman kaydederken, gençlerbirliği'nin gollerini 81. dakikada oktay delibalta ile 83 ve 90+1. dakikalarda zec attı.
maçtan dakikalar 3. dakikada gelişen medical park antalyaspor atağında emrah'ın sağ taraftan yaptığı ortada kaleye yönelen top üst direkten döndü. gençlerbirliği savunması, tehlike büyümeden meşin yuvarlağı uzaklaştırdı. 21. dakikada diarra'nın pasıyla sol çaprazdan ceza alanına giren ısaac'in vuruşunda, kaleci ramazan gole izin vermedi. 27. dakikada tita'nın kullandığı serbest vuruşta, top az farkla üstten auta gitti. karşılaşmanın ilk yarısı, 0-0 berabere tamamlandı. 61. dakikada tosic'in ceza alanı dışından yaptığı vuruşta, top kaleci ndjock'da kaldı. 66. dakikada tita'nın kullandığı serbest vuruşta ceza alanı içinde iyi yükselen uğur, yaptığı kafa vuruşuyla meşin yuvarlağı ağlarla buluşturdu: 0-1. 71. dakikada oktay'ın sol taraftan pasında ceza alanı içinde topla buluşan zec'in vuruşunda, meşin yuvarlak az farkla yandan auta gitti. 78. dakikada hurşut'un sağ taraftan ortasında artun'un kafayla yaptığı vuruşta, top kaleci ndjock'un ellerinde kaldı. 81. dakikada azofeifa'nın sol taraftan kullandığı korner atışında ceza alanı içinde iyi yükselen oktay'ın kafayla yaptığı vuruşta, meşin yuvarlak filelere gitti: 1-1. 83. dakikada sol taraftan ceza alanına giren oktay'ın ortasında altıpas içinde uygun durumda topla buluşan zec, takımını öne geçiren golü kaydetti: 2-1. 90+1. dakikada ceza alanı dışında topla buluşan zec, yaptığı düzgün ve sert vuruşla farkı 2'ye çıkaran golü attı: 3-1. karşılaşma, gençlerbirliği'nin 3-1 üstünlüğüyle sona erdi.
stat: 19 mayıs hakemler: mete kalkavan, alpaslan dedeş, ceyhun sesigüzel gençlerbirliği: ramazan, cem (dk. 46 mehmet sedef), kulusic, aykut, tosic, azofeifa, mehmet kara, hurşut, zec, jimmy (dk. 69 oktay), lekic (dk. 69 artun) medical park antalyaspor: ndjock, ali, zizic, deniz, minev, emrah (dk. 80 janda), uğur, ibrahim (dk. 87 koray), diarra (dk. 84 mehmet eren), tita, ısaac goller: dk. 81 oktay, dk. 83 ve dk. 90+1 zec (gençlerbirliği), dk. 66 uğur (medical park antalyaspor) sarı kartlar: dk. 22 cem, dk. 87 mehmet kara, dk. 88 kulusic (gençlerbirliği), dk. 59 minev, dk. 62 diarra (medical park antalyaspor)