evvelce fenerbahçe ile galatasaray arasında devam edegelen liderlik mücadelesine, milli ligin ikinci yarısında beşiktaşın da katılması, artık imkân dahiline girmiştir. şöyle ki:
takımlar..o..g..b..m..a..y..p..kp (kaypı puan) ------------------------------------------------------------ f. bahçe..17..10..6..1..32..14..26..8 g. saray..17..10..5..2..35..12..25..9 beşiktaş..17..9..5..3..28..17..23..11
bu duruma göre, beşiktaş bugün fenerbahçeyi, hattaya da galatasarayı yendiği takdirde, g. sarayla arasındaki puan farkını kapatacak, f. bahçeden de sadece bir puan geri olacaktır. tabıi galatasarayın bugün ankarada, fenerbahçenin haftaya kasımpaşayla yapacakları maçlar da, puan cetveline tesir edebilecek huviyettedir.
öte yanda fenerbahçenin bugün kazanması, buna mukabil galatasarayın haftaya beşiktaşa yenilmesi, sarı – lâcivertlileri gene farklı duruma yükseltecektir. yahut aksi olursa, galatasaray yeniden bir puan farkla liderliği alacaktır.
bu maçtan sonra f.bahçe yönetimi antrenör szekelly'nin görevine bir süre ara verdirmiş, kasımpaşa maçına takımı eski futbolculardan naci bastoncu çalıştırmıştır.
dün çok güzel bir oyundan sonra fenerbahçe’yi 3 – 1 mağlûp eden
beşiktaş şampiyonluğa ortak oldu
baştan sona kadar sahada bâriz bir hâkimiyet kuran siyah-beyaz’lıların üç golünü de ahmet attı
galipler maçtan sonra omuzlarda taşındı
gûya dün mithatpaşa stadında f. bahçenin kaderi değişecekti… bir galibiyet f. bahçenin şampiyonluktaki iddiasını iade edecek, bir galibiyet yaraları sarmaya kâfi gelecekti…
sarı – lâcivertli itaraııarıarın duşüncesi idi bu… beşiktaş karşısında elde edilecek iki puanla her şeyin hal yoluna gireceğini saumışlarsı. ve galiba fenerbahçenin beşiktaşla yapacağı maça «kader maçı» denilmesinin sebebi de buydu. sarı – lâciverdin taraftarları hazırlıklı gelmişlerdi mithatpaşaya… galatasarayın yaraladığı arslanın rakibini parçalayacağından o kadar ümidliydiler ki… zafer marşları söyleyecek, kazandık, ama herşeyi kazandık diye bağıracaklardı…
bir de beşiktaş takımı vardı madalyonun ters tarafında. milli lige talihsiz bir giriş yapmış, rapid maçlarının moral şokunu atlamadan kazanabileceklerinin hemen hepsini bir çırpıda vermişti… görünüşte, şampiyonlukta iddiası olmayan takımdı beşiktaş… zoru zoruna maçlar aldığını görüyorduk. büyük maç teranesi devam ettirilirken beşiktaş cephesinde olan bitenlerden haberimiz olmamış meğer. doğrusunu isterseniz dün mithatpaşa stadında fenerbahçe değil, beşiktaş bir kader maçı oynadı. şampiyonluğun kaderine fenerbahçe karşısında elde edilen 3-1 lik zaferle beşiktaş da ortak oluyor ve milli lig mücadelesini ezeli rakipler arasında bir mücadele olmaktan öteye götürüyordu…
fenerbahçe kaybetti… bu kaybedişin aslında hiçbir fevkalâdeliği yoktu ve olamazdı… kazansaydı da nihayet galatasaray karşısındaki silinişin taraftarlarda yarattığı hüzün geçecekti. ama dikkatli gözler fenerbahçedeki çöküntünün bir maçta alınacak iki puanla önlenemeyeceğini farkedeceklerdi.böylece fenerbahçe milli ligin sondan bir evvelki büyük maçlarından birini daha kaybederek tatile giriyordu. bu tatil devresinde fenerbahçenin yapılacak çok işi, düzeltilecek çok tarafı vardır. hâsılı; fenerbahçe ikinci devreye kadar ya kendini toparlayacak, ya da kendini talihine devredecektir. ama, bu takım üzerinde mutlaka ve mutlaka bir idarecilik kuvvetinin tesiri olması lâzımdır. fenerbahçe bir operasyon geçirecektir. fenerbahçe yeni baştan ele alınacaktır. fenerbahçe takım bünyesini takviye edecek ve normal mücadele gücüne sahip olacaktır. bunlar yapılmadığı takdirde?.. işte o zaman fenerbahçenin kader maçları başlayacaktır. diyebiliriz.
büyük maç mı?
…ve fenerbahçenin kader maçıdır denilen maça beşiktaş başladı. sarı – lâcivertlilerin deniz tarafındaki kalesi gazhaneden kopan bir fırtına ile ilk sarsıntıyı geçirdiği zaman henuz oyunun 3. dakikası doluyordu. şenol sol haftan uzatılan topu özcanın önüne kadar götürmüş ve ofsayda girerek akını yarıda bırakmıştı. mamafih fenerbahçenin karşı taarruzu için aradan fazla zaman geçmiş sayılmazdı. can daldı, sebahattine takıldı. fauldü hareket. can topu çok uzaklara gönderdi.
fenerbahçeyi maçın başında geçen hafta hezimete uğrayan takımdan farklı görüyorduk. müdafaa aksamakla beraber, hücum hattında can ve lefter’in istekli hareketlerle bir şeyler yapmak arzusunda oldukları dikkati çekiyordu. dak. 10: can, tuncay’dan kaçtı ve lefter’e uzattı. lefter –şöyle böyle, dört maçtır görülmeyen– mükemmel bir vuruş yaptı. topa vurduğu yerle kale arasında tahminen 30, 35 metre mesafe vardı. necmi yerinden fırladı ve köşede bu tehlikeyi durdurdu. derken lefter bir düzgün şütle tekrar şansını denedi.
beşiktaş doğanı geride, boş sahada çalıştırıyor… iki yanhaf –tuncay ve kaya– sahaya ve rakiplerine ısınmaya başladılar.
dak. 18: doğanın frikiki… özcan sert vuruşu kesti, ama top henüz tehlikeli sahadan uzaklaşmış değildi. şenol atağa hazırlanırken lefter –evet lefter bile geriye yardım ediyordu– müdahale etti.
fırtına başlıyor
ilk devredeki hareketler kaliteli bir maç seyretmediğimizi gösteriyordu. tek dikkati çeken nokta, iki takımın da sinirsiz, hattâ aşırı derece sâkin çalıştığıydı.
kafat, bir ikinci devre başladı ki.. beşiktaş fırtınalaşmıştı adetâ. birden fenerbahçe kalesini sarmış, kaleyi zaptedilmesi lüzumlu bir hedef halinde bombardımana başlamıştı. bir 30 saniyelik zaman geçti.. bu, oyunun en can alıcı, en şahane tarafıydı. fenerbahçe kalesini siyah-beyazlı forvetler demir gibi şütlerle uzaktan, yakından dövüyor.. ahmet, doğan, şenol ve erdoğan’ın birer değil, ikişer defa tekrarladıkları şütler fenerbahçe kalesi önünde bir oyuncudan diğerine çarpıp kurtuluyordu. elhak, fenerbahçe kalesi bir kasırga atlatmış ve siyah-beyazlılar şahlanmışlardı…
goller başlıyor
beşiktaş sür’atini arttırmış, bilhassa şenol ve ahmet vasıtasıyla karşı kaleyi zorluyordu. böyle bir hücum temposu altında fenerbahçe beklenmeyen bir anda oyunun ilk golünü kazandı. 61. dakikadaydık. can’ın pasını hilmi kaptı ve kaçtı, şütünü çekti. necmi atladı. topun kaleye girişini önlemişti. elinden kaçırmıştı topu. yüksel yetişti ve rahatça sayıyı kaydetti. beşiktaş’ı gol bozmamıştı. bastırıyor ve beraberliği arıyorlardı.
64. dakikada şenol şeref’le naci’den kurtulup ceza sahasına girerken çelmelediler. hakem gerçeker hâdiseyi yakından takip ediyor ve avantaj kaidesinin tabii bir icabını yerine getiriyordu. şenol pozisyonu kaybettiği anda penaltıyı gösterdi. ahmet penaltıyı iyi kullandı ve beşiktaş ın beraberliğini temin etti. fenerbahçe bilhassa geri hatlarda ezilmeğe başlamıştı. nitekim 68. dakikada avni’nin «eğlencelik kabilinden» lûzumsuz yere sebebiyet verdiği korner fenerbahçe’ye ağıra maloldu. korneri şenol çekmiş, kale önünde bulunan ahmet de kafa ile ou topu fenerbahçe kalesine göndermişti. çok seri bir şekilde yan direğe vurup ağları bulan bu golde eski iyi günlerindeki ozcan’ın hatâsını bulmak zordu.
beşiktaş 2-1 galip duruma geçmiş, fenerbahçe ise mağlûbiyete alışık takım hüviyetini takınmıştı. bu «alışkanlık» beşiktaş’ın işine yarayacaktı tabü. tam 71 . dakika: ıleri çıkan doğan her hangi bir müdahaleye maruz kalmadan golü hazırlayıverdi. kafa ile önüne düşen topu ahmet sert ve yerden bir şütle bir kere daha sarı-lâcivertli kaleye atarken maç bitmiş sayılırdı. zirâ, fenerbahçe iki gol farkını kapayacak halde değildi. takım dağılmış, siyah-beyazlı futbolcuların «üç»ü kâfi gorür şekildeki hareketlerini seyre başlamıştı.
beşiktaş hakkı olan neticeyi sağlamış bir ekip olarak taraftarlarının omuzlarında sahayı terkederken, fenerbahçe tribününde tam bir matem vardı.. sahadaki takım gibi mağlûbiyete alışabilseler, bu derece üzülmeyeceklerdi…
favori kim? fenerbahçe. kazanan kim? beşiktaş. neden böyle oluyor? evdeki hesabın çarşıya uymamasından…
ne hikmetse herkes fenerbahçeden bir fevkalâdelik bekliyor. sahaya çıkacak, rakibini çözüp dağıtacak tesbih tanesi dizer gibi goller atacak… nerde bu bolluk? karşı taraf elini kolunu bağlıyacak «buyurun, meydan sizin, at sizin» mi diyecek.
şöhretler varmış, her biri «maazallah diyelim» çalım atınca, rakibinin belini kırarmış… kurşun gibi şutlar atar, müdafaada kapanır, hücumda şemsiye gibi sahanın her tarafında dağılırmış… ispanyada beyaz şimşekler: real madrid… türkiyede küçük şeytanlar: fenerbahçe… hikâye bunların hepsi…
atarmış, yaparnış, çözermiş, dağıtırmış… lâf bunların hepsi… herşey sahada paylaşılıyor. matlup olan yaldızlı lâf söylemek değil; aksiyondur. iştir, iş… milli lig mevsimi başladı, talih beşiktaşa yaver olmadı. bir dökülme, bir bocalama, bir sarsılma devresi geçirdi. siyah – beyazlılar… baba hakkıları, şerefleri, kemalleri, farukları, hâsılı eski şöhretleri üzgün… fakat hiç birisi tevazuun dışına çıkıp büyük lâf sallamadılar: yeneceğiz, kazanacağız gibi…
hamasi edebiyattan ince örnekler vermediler. sustular, beklediler. kendi yaralarını kendileri sardılar ve dün sahada fırtınalasarak bir ağızdan haykırdılar: biz de varız!... evvelce bu söze oek çok kimse mütebessim bir sekilde dudak bükebilirdi. şimdi ise «haa… sahi siz de varmışsınız» diyorlar.
böylece beşiktaş puan cetvelindeki normal yerine fırlayıverdi. yani her şeye rağmen atbaşı giden iki ezeli rakibin hizasına geldi.. siz asıl şimdiden sonraki fırtınaları seyredin.
bu maç bizce geçen haftakinden çok farklıydı. çünkü fenerbahçe bu defa yenilirken öyle yumuşak bir lokma gibi gitmedi. ve beşiktaş, sarı-lâcivertli takımın üzerinden öyle silindir gibi geçmedi. dün fenerbahçe’de geçen haftakinin aksine bir mücadele hırsı vardı. yenildiler. çünkü beşiktaş daha iyi oynadı işte o kadar…
şimdi karakartallar cehennemi puan yarışında hakikaten söz sahibi olmak için büyük küçük bütün maçlarına dikkat etmek zorundalar.
fenerbahçe’ye gelince, eğer ismail ve şeref defansta tek başlarına mücadeleye mahkûm bırakılacaklarsa ve eğer o «mükemmel futbolcular» dan kurulu forvetin form tutması için bir şeyler yapılamayacaksa kaleye ister şükrü’yü, ister özcan’ı, isterseniz zamora’yı koyunuz «muhteşem fenerbahçe» bu sezon o cehennem yarışına dayanamaz…
büyük firmalar yıl sonunda hesaplarını tasfiye eder, alacaklarını alır, borçlarını verirler. fenerbahçe de iki haftadır hesap tasfiyesiyle meşgul: kapısına dayanan alacaklıları hiç boş çevirmiyor. dün de 6-2’ nin hesabını, yüzde elli iskonto ile ödedi.
dünkü maç çok sakin geçti, belki de fenerbahçeli’lerin, geçen haftaki elektrikli maçta cereyana çarpılıp hâlâ kendilerine gelemeyişlerindendi.
fenerbahçe’nin bir golüne beşiktaş üç misli ile cevap verdi. küçük ahmet’in golleri, yüksel ve hilmi’nin cezası gibi postayla gelmediğinden fenerbahçe’ye çabuk ulaştı.
bâzı fenerbahçeli’lerin zaman zaman ayaklarından çok çeneleri yoruldu dün… hakemle konuşacaklarına topla koşuşsalardı, her halde maçtan sonra bu kadar susmazlardı.
fenerbahçe’de dün can da vardı. ergun da vardı. filmi de vardı yüksel de vardı. lefter de vardı. ne bileyim herkes vardı işte … yağ da vardı, un da vardı, şeker de vardı ama, taraftarlarına ağız tadı ile yiyecekleri bir helva sunamadılar. herşey vardı da, sadece helvayı pişirecek ateşi unutmuşlardı.
fenerbahçe kalesi iki haftadır kızılay aş ocağına döndü: kim geçse bu kaleye, yiyecek bir şeyler bulabiliyor.
büyük maçın sonucunu küçük ahmet’in golleri tâyin etti. ve ahmet’in attığı gollerle top fenerbahçe kalesine teker meker girerken, hep meşhur tekerlemeyi hatırladık: «aferin oğlum ahmet, sen bu işe devam et:»
0-1 fenerbahçe beşiktaş’ın hakim oynadığı bir sırada golünü atmıştı. 61. dakikada can’ın pasından faydalanan hilmi topu necmi’nin kalesine doldurmuştu. necmi atlamış, şütü önlemiş, fakat topa sahip olamamıştı. ileri düşen bu topu yüksel beşiktaş kalesine atmış ve sarı – lâcivertliler 1 – 0 galip duruma yükselmişti.
1-1 fenerbahçe 61. dakikada yüksel’in attığı golle 1-0 öne geçmiş, fakat bu avantajı ancak 3 dakika müddetle muhafaza edebilmişti. şenol’un bir akın sırasında ceza sahası içinde çelmelenmesi penaltıya sebebiyet vermişti. günün yıldızı küçük ahmet penaltıdan beşiktaş’ın beraberliğini temin ediyor.
2-1 beşiktaş beraberliği temin ettikten sonra hızını arttırmış ve 68. dakikada – yani ilkinden 4 dakika sonra – galibiyeti sağlamıştı. avni’nin sebepsiz yere yaptığı korneri şenol sol taraftan çekmiş ahmet mükemmel bir kafa vuruşuyla takımının ikinci golünü atmıştı.
3-1 ve beşiktaş artık zafere gidiyordu. fenerbahçe çözülmüş, mağlûbiyete razı olmuştu. tam 71. dakika dolarken doğan’ın kafa ile hazırladığı bir pozisyonu ahmet sert bir vuruşla rakip kaleye atıyor ve günün kahramanı oluyordu.
takımlar..o..g..b..m..a..y..p..kp (kayıp puan) -------------------------------------------------- 1. g. saray..18..11..5..2..37..12..27..9 2. f. bahçe..18..10..6..2..33..17..26..10 3. g. birliği..19..11..4..4..30..18..26..12 4. beşiktaş..18..10..5..3..31..18..25..11 5. beykoz..18..8..8..2..26..13..24..12 6. k. güm...18..7..6..5..26..20..20..16 7. d. spor..19..6..8..5..22..24..20..16 8. iz. spor..17..6..7..4..18..15..19..15 9. a. ordu..17..5..8..4..21..18..18..16 10. a. gücü..19..6..6..7..25..25..18..20 11. altay..19..5..8..6..15..20..18..20 12. ist. spor..19..6..5..8..22..28..17..21 13. ş. hilâl..19..3..10..6..17..26..16..22 14. k. yaka..19..4..6..9..18..24..14..24 15. k. paşa..17..3..7..7..10..14..13..21 16. vefa..16..4..5..7..13..24..13..19 17. feriköy..18..5..5..9..10..21..13..23 18. ptt..19..3..7..9..14..26..13..25 19. göztepe..16..3..6..7..20..26..12..20 20. a.d. spor..19..2..6..11..14..31..10..28
not1: feriköy’ün galibiyeti gazetede 5 olarak gözükmektedir. fakat doğrusu 4 olacaktır. not2: demirspor’un kayıp puanı da 16 değilde 18 olmalıydı.
beykoz – k. gümrük 1 beşiktaş – vefa 1 ist. spor – vefa 1 f. bahçe – beşiktaş 2 d. paşa–süleymaniye 0 anadolu – b. beyi 2 taksim – adalet 1 demirspor – feriköy 2 a. gücü – g. saray 1 a. gücü – feriköy 2 d. spor – g. saray 2 altındağ – h. tepe 1 izmirspor – altay 1
spor-totonun 18 inci hafta kuponlarının ilk değerlendirilmesi dün yapılmış ve 13 bilene rastlanmamıştır. diğer neticeleri doğru olarak tahmin edenlerin kazandıkları ikramiye miktarı şöyledir:
12 bilen 16 kişi: 20.083 er lira 11 bilen 184 kişi: 1746 şar lira 10 bilen 1665 kişi: 192 şer lira
ikinci değerlendirmeye bu sabah başlanacaktır.
not: haberde 18. hafta diyor ama bu bilgi 17. haftayla ilgili olduğu için buraya yazdım.
bu maçtan 3 gün sonra beşiktaşlı k. ahmet’le yapılan milliyet gazetesinde çıkan röportajdan;
ahmet hem giyiniyor, hem de suallere cevap veriyordu: «fenerbahçe maçında attığım üç golden beni fazla heyecanlandıranı penaltıdan atılanı oldu. hakem penaltı noktasını göstermisti. vuruşa hazırlanacağım sırada avni’nin «sen penaltı falan atamazsın» diye konuştuğunu duydum. ve hızla topun bulunduğu noktaya yaklaşıp, çaktım…»