beşiktaş sevinçli, fenerbahçe ve galatasaray üzngündü. bugüne kadar, mithatpaşa'da oynanan pek çok karşılaşmada üç büyükleri böylesine alakadar eden hiç bir müsabaka olmamıştı. birinin sevindiğine, diğer ikisinin üzüldüğü pek ender görülen bir vak'a idi.
fenerbahçe, iyi girdiği yarışı devam ettiremedi. halbuki, takım teşkili de hatâlı idi... avni ve ergun gibi iki ağır insaydı hücum hattına almak, buna mukabil atletik ve fizik kabiliyetleri çok üstün olan elemanları müdafaaya yerleştirmek daha başlangıçta, beraberliğe rıza göstermek oluyordu.
düşünülenin ilk devrede meyve verdiği inkâr edilmez. plâstik forvet netice alacak, çelik müdafaa ise verdiği iki gedikle son dakikada, avuçlarının içine konan galibiyet kuşunu kaçıracaktı.
şampiyonlukta iddialı beşiktaş'a gelince, sarı - lacivertliler karşısında büyük bir üstünlük sağlayamadıklarını söyleyebiliriz. hırçın girdikleri maçla, zaman zaman da lüzumsuz sertliğe kaçtılar. futbol, biraz da sert oynanır. bu doğru. ama sertlik demek, hiç bir zaman tekme atmak mânasına gelmez.
maçın avusturyalı hakemi ise bizce, büyük çapta müsabaka idare edecek değer ve kabiliyette değildi. hani, israilli hakemi dahi arattığını söylemek pek hatalı olmayacaktır.