şampiyon namzetlerini hizaya getiren maçta fenerbahçe, galibiyet kaçırdı
maçın 69 uncu dakikasında 2-0, 87 nci dakikasında ise 2-1 önde olan sarı - lâcivertliler güvenin golüne mani olamadılar: 2-2
necmi tanyolaç
gözlerim iki futbolcuyu aradı dün gece sahada; fenerbahçe'de lefter'i, beşiktaş'ta birol'u... tecrübeli ve yaşça ileri olmanın yokluğu fenerbahçe için eksiklikti...
delikanlı olnaın yokluğu ise beşiktaş'ın eksikliği... bu hareketli, bu canlı, bu hızlı maçın sahada olmadıkları halde, gönüllerde arzulanan adamlarıydı bunlar....
«lefter olsa» diyorduk, «kurnazca atılmış iki golün sağladığı 2-0'lık skoru, zekası ve lasıyla bağlar, bu alınmış maçın verilmemesi için, didinir, çırpınır, genç arkadaşları kadar çabuk vazgeçmezdi 2 puandan.»
birol'un idaresindeki beşiktaş'ı da, bu derece kötü, bu derece endişeli bir hava içerisinde göremeyeceğimiz muhakkaktı. «birol olsa» diyorduk; «beşiktaş'ı bu dağınıklıktan kurtarır, derler, toparlar, şampiyonluğu kaybedecek duruma düşmekten kurtarırdı...»
belki, bu futbolculara çektiğimiz özlem yüzünden, dün geceki kadar maçının çocuklarını gücendiriyorduk. ne yaparsınız ki; oyunun çizdiği grafik, iki büyük takımın da oyun içerisinde birer kumandana ihtiyacı olduğunu gösteriyordu. gerçi, fenerbahçe - beşiktaş maçının iyi adamları birer birer kendilerini gösteriyordu sahada... basri gibi, şeref gibi, özcan gibi... beşiktaş'ın da vardı çalışanları tabii: güven gibi, rahmi gibi... ama, ama, hiç biri çıkıp oyun içerisinde birer idareci olamadılar.
fırtına gibi oyun...
bu sebeple iki takım da oyunun sonun düşünmeden, hırsla birbirlerine girmişlerdi. oyun sür'atle gelişiyor, iki kale önünde f. bahöe - beşiktaş maçları için alışılmış son nefes cereyan ediyordu. henüz 2. dk da güven'in uzaktan gelen topu yere indirişini alkışlarken, bir güzel fırsatı kalabalıkta harcayışına kızıyorduk.
mamafih, fırtınanın daha çok fenerbahçe yarı sahasından koğtuğunu söylemek gerekecekti.. nedim, ileride tek başına beşiktaş defansıyla uğraşırken, böyle bir maça konulmasını hata saydığımız ergun ve mikro mustafa'dan bir sayı bekliyorduk. geriye boylu adam olarak selim kalıyordu ki; o da gerilerde top kovalayan adanı oluvermişti.
sarı - lâcivertlilerin üstünlüğü 30. dakikaya kadar daha çok bir zorlama halinde geçti beşiktaş, durgun ve karmakarışıktı bu devre içerisinde... 30. dk. fenerbahçe bir frikik kazandı. osman'ın ceza atışını yaptığı yer beşiktaş kalesine 20, 25 metre uzaklıktaydı. top havalandı ve kalabalıkta basri'nin sıçradığını gördük. alnı ile topu beşiktaş filelerinin dibine indiriverdi. basri hazırlanışı güzel, yere indirilişi hârikaydı topun. 1-0'lık öne geçiş. sarı - lâcivertli takıma devre sonuna kadar süren yeni bir üstünlük sağladı. , fakat, artık baskı halini alan bu yükleniş karşısında kötü oynayan beşiktaş'ı da ikinci golü yemekten biraz da şansı kurtaracaktı....
2. yarıda 3 gol atılacaktı...
oyunun ikinci yarısında ise tam 3 gol atılacaktı. 60. dk. daydık. avni'ye yapılan faut hazırladı ikinciyi. selim, kale önünde diz boyu yükselen topa ayağının dışıyla uzandı... o kadar. ceza vuruşu yapılmış, selim gole gitmişti...
beşiktaş'ı, bu iki farklı durumdan artık mucize kurtarır derken. rahmi''nin 30 metreden patlattığı şutun direkten dönüşü fenerbahçe'ye ilk alarmı verdi. gelgeldim, sarı - lâciverliler oyunu yavaşlatmakta ısrar ediyor ve ilerideki dağıtıcı oyun şeklinden kaçıyorlardı. beşiktaş, yüklendi, yüklendi ve 69. dakikada beraberliğin ucunu yakaladı.. bu defa beşiktaş bir ceza atışı kazanmış, güven kale önünde yükselerek, kafayla topu kaleye bırakmıştı...
ilk devrede, hattâ ikinci devrenin bir parçasında iyi oynayan fenerbahçe, bu korkak düzenden çıkmazsa, ikinciyi de yiyecekti ve öyle oldu. maçın bitmesine 3 dakika kala sabahattin'in bir frikiğine güven fırladı, aşırdı topu, hâzım, çok kötü çıkmıştı topa. basri, son hamleyi yapmak istedi. ama, topun kurtarılacağı zamanı hazım geçirmişti. topun arkasından bir yığın beşiktaşlı futbolcu da fenerbahçe kalesinin içinde bayramlaştılar: 2-2...