g. saray'ın beklenmedik mağlûbiyetinden sonra beykoz karşısında korkulu bir 65 dakika geçiren sarı-lâcivertliler maçı açık farkla kazandılar: 5-2
gollerin ikisini sahanın yıldızı hilmi, diğerlerini naci, ergun ve mustafa attı
her şey maratonun 159. dakikasında belli oldu...
… ve her şey futbolda henüz delikanlılık çağını yaşayan şu ufak tefek adamın sağ ayağından çıkacak şüte bağlı görünüyordu.
fenerbahçe - beykoz maçının 69. dakikasına rastlayan bu hâdiseyi elimdeki kağıda acele ile şöyle kaydetmişim: «ismailin sert bir vuruşla müdafaadan çıkardığı top ergunda… hilmi fırladı. arkadaşının kendisine iyi bir pas atacağından emin bir gidişi var. hilmiye verirse, bu kaçış, bu say: arayış mutlaka kalede biter..»
ve devam etmişim: «hilmi, daldı gidiyor. ceza sahasına girdi ve geriden takip eden ismailin sert bir müdahalesine maruz kaldı. hilmi yerde yatıyor. bulgar hakem hızla penaltı noktasına doğru koşuyor.. tribünlerde bir kıyamettir gidiyor…
lefterin bulunmadığı bir fenerbahçe takımında böylesine önem taşıyan bir penaltıyı hangi babayiğit atmaya cesaret eder, derken... ergun alnındaki terleri koluyla silerek «sırat köprüsüne» doğru yaklaştı. sakin bir hali var. ama, sakin görünüşüne rağmen o anda ergunun kalp atışlarının sayısını öğrenmek isterdim. stadta çıt çıkmıyordu. kaleci şükrüye bakıyorum. yere çömelmiş yüzünü ellleriyle kapamış. bir kaç fenerbahçeli oyun cu daha var, onun gibi penaltı atışının heyecanına dayanamayan.. yere iğilmişler... galatasaray tribününe bakıyorum. orada da bir sessizlik. er gun öyle fazla da gerilmedi. hattâ penaltıyı alacağı köşeyi belli etmişti. top «çakk» diye sıtkının sağından beykoz kalesinin köşe gönderine vurdu, aradan da filelere… fenerbahçe bu golle «aslan gibi bir final maçı oynayan» beykozdan şampiyonluğu alıp gidiyordu..
bu goldü işte şampiyonluğun kaderini tâyin eden... fenerbahçe 2-2 beraberlikten 3-2 galip duruma yükselmişti. eee. artık rakibine üçüncü defa beraberlik fırsatını vereceği de şüpheliydi..
«her şey maratonun 159 uncu dakikasında belli oldu» dememizin sebebi, dünkü iki maçı birbirinin devamı saymış olmamızdı. istanbulsporun koca galatasarayı tek golle yere seriverişinden beş dakika sonra başlayacak olan bir fenerbahçe — beykoz maçına, ancak o fırtınanın, o müthiş fırtınanın. o müthiş maraton mücadelesinin ikinci yarısı gözüyle bakılabilirdi. bu sebepledir ki. fenerbahçe — beykoz maçını müstakil bir oyun hüviyeti içerisin de kabul etmiyorduk.
doğrusu dün hiç kimse fenerbahçe - galatasaray maçından evvelki müsabakaların bir final savaşına sahne olacağını tahmin edemezdi... bunun hzırlayıcıları bizlerdik. haftayı «ezeli rakipler pazar günkü dev finale hazırlanıyorlar, f. bahçe, galatasaray birbirleriyle yapacakları büyük maça hazır gibi» alışılmış gözlerle cumartesiye kadar getirmiştik. ama yanılmayan tek bir adam vardı: gündüz kılıç... galatasaray meneveri, fenerbahçe maçı için ne düşünüyorsunuz sualini soran gazetecilere israr la şu cevabı vermişti: «evvelâ istanbulsporu. hele onu bir geçelim.» ve teknik menecerin takımı dün istanbulspora yenilerek sahneden çekiliveriyordu. gerçi bütün ümidler henüz tamamen kaybolmuş değildi. beykoz çetin cevirdi.. ya bir azizlik de o yaparsa?..
beykoz 69. dakikaya kadar fenerbahçenin aceleye gelen şampiyonluğa tam iki defa el koydu. avrupaî bir final maçı seyrediyorduk. şampiyonluk bir gidiyor, bir geliyordu..
fırtınalı dakikalar
final, 5. dakikada mikro'nun korneri ile açılmıştı. kornerden kopan top hilmi'yi buluyor, hilmi'nin nefis şutunu ise direkler durduruyordu. maçın ilk 10 dakikası dolarken kısa bir bilânço: fenerbahçe dikkatli, hesaplı ve hızlı. belli ki, galatasaray'ın âkıbetine uğramak istemiyor. beykoz da öyle kolay yutulur lokma değil hani. diri, dipdiri bir takım. sahada çok erken olmasına rağmen bir futbol var denilebilir..
sayılar başlıyor
oyunun 13. dakikası ergun'un pasını naci ceza sahasının üzerinde yakaladı, yordan'dan aşırdı, önüne düşürdü. sol taraftan yumuşak bir sol'la sıtkı'nın köşesine topu bıraktı adetâ.. fenerbahçe 1-0 öne geçmişti ve allah için ezeli rakibinden iyi futbol oynuyordu...
sonra, maç .birden durgunlaştı. saim'i geride çalıştıran beykoz'da daha şuurlu hareketler görüyoruz. erol ve nusret uzaktan, uzaktan şükrü’yü deniyorlar. hele erol'un şutu bir tutsaydı…
fenerbahçe 20. dakikadan itibaren tekrar toparlandı. kaptan naci ile kadri'nin hilmi'yi ikide bir sahanın neresinde olursa olsun buluşları cidden güzel, dk. 29, ergun'un bir pası kaçırışı... dk. 31. yüksel'in kornerden gelen topa sıçrayıp, kafa şutunu yapıştırışı... devre artık bitiyor ve fenerbahçe ikinci bir gol çıkaramamış olmanın endişesini hissediyordu..
nitekim…
42. dakika: beykoz sağhafı kâmil’in uzattığı topa giren saim’i. şeref şöyle bir savuruverdi. bulgar hakemlerinin hiç şakası yok. şeref’e, emreder gibi topu getirmesini işaret etti. şeref ne bilsin o topun penaltı noktasına konacağını. kendi elceğiziyle koydu.. ıtiraz olacak tabii.. beykoz'un erol'u topu fenerbahçe kalesine indirirken, doğrusu bu ya, ikinci devrede müthiş bir fırtınanın kopacağını tahmin etmek güçtü.. devre 1-1 beraberlikle kapanıyordu. bir nokta daha.. bundan evvelki ile bu maç arasında çok benzerlik var. tam devre sona ererken şirzat ile basri kapıştılar. basri'nin yüzüne bir kafa isabet etmiş. yerde yatıyor, sedye ile çıkıyor. o da şirzat'ın canını acıtmış olmalı.. her neyse. tribünler heyecanla hakemin ikinci devreye çıkışını bekliyor. ya ikisini de birden atarsa? hakem çıktı ve nasihat etti. herkes yerli yerinde. fenerbahçede hilmi forvetin ortasına alınmış, kötü bir gününde olan yüksel ise solaçığa verilmiş..
maçı güzelleştiren adamlar...
ikinci devre hızlı bir tempo ile oynanıyordu. ama. maçı sür'atlendiren adamları da unutmamalıydık. meselâ hilmi.. altında bir cip varmış gibi sahayı dolaşıyor. meselâ kadri. fenerbahçedeki en iyi oyunlarından birini gösteriyor. topu istediği noktaya ulaştırıyor. hattâ, boş sahada olmasına rağmen markajı bile var kadri'nin. ve naci.. beykoz'da erol. saim ve sağaçık yılmaz..
maç her an biraz daha kalite kazanıyor. sür’atli akınların sahayı dolaştığıne şahit oluyoruz. 55. dakikaya geldiğimiz bir sırada mikro'nun ortasını yakalıyan hilmi yordan'ın yanından yıldırım gibi sıyrıldı, güç pozisyondan fenerbahçe'ye galibiyet golünü kazandırdı: 2-1. hâlâ hayret ediyorum. topu alışı, kaçışı ve kaleye gönderişi arasında kaç saniye fark var diye?
fakat, beykoz bırakmıyacaktı ki. hilmi istediği kadar hızlı olsun, kadri istediği yere pas atsın, naci gemisinin kaptanı olsun.. beykoz bırakmak niyetinde gözükmüyordu fenerbahçe'yi…
tekrar beraberlik
57. dakikada fenerbahçe kalesi büyük bir tehlike atlatıyordu. erol'un saim'den gelen topu ceza sahası dışından bomba gibi bir şutla kaleye gönderişi için mükemmel, topun yan direğe çarpıp, şükrü’nün eline dokunuşu için de talihsizlik demek icabedecekti..
beş dakika sonra beykoz hakkı olan beraberlik golünü temin ediyordu. yılmaz dalmış. ismail'i geçmiş ortalamış. saim bu topu ceza sahasının üzerinde yakalamıştı. bir kupa finali seyrettiğimiz muhakkak. top şükrü’nün kendini köşeye bırakışına rağmen yerini buluyordu: 2-2.
öylesine bir heyecan fırtınası bağlamıştı ki... topu, oyuncuları kontrol etmek güçleşiyordu... ve meşhur penaltı hâdisenin vukubuluşu. ergun'un, fenerbahçe'nin, galatasaray'ın ve milli lig’in kaderine penaltı atışı.. 3-2.
fenerbahçe devleşiyor…
fenerbahçe devleşivermişti birdenbire. bunu söyleyebilmek için 77. dakikaya tesadüf eden şık hareketleri anlatmak lâzımdı. hâdisenin iki kahramanı var: hilmi ile naci. biri alıyor, ötekine veriyor, öteki geri veriyor. son defa topun hilmi'ye geçtiğini görüyoruz. bir tor bulutu kalktı beykoz kalesinin önünde. patlatıyor yine. kalenin içinde aynı toz bulutu hilmi'nin şaheser golü ila skor açılıveriyor: 4-2...
maçın bundan sonrasında beykoz'un mücadele gücünü kaybettiği dikkati çekiyor. fenerbahçe ise şampiyon hüviyetiyle oynuyor. taraftarlar coşmuş. şarkılar. marşlar söylüyorlar... son dakikalardayız. bir ceza vuruşundan topu mikro mustafa kapıyor. şöyle bir kepçeleyiverdi. top «patt» diye sıtkı'nın üzerinden ağlara.. orada hsreketsiz kaldı. 5-2..
taraftarlar altı, altı diye bağıra dursunlar.. maç bitiyor ve fanerbahçe milli lig şampiyonluğunu galatasaray'la yapacağı maçtan evvel kampa götürüyordu. şeref turu için öyle uzun uzadıya yazılacak bir şey yoktu. bu her sene alıştığımız. gördüğümüz şeref turlarından biriydi.. halk selâmlanıyor, selâmlıyanlara sevgi tezahüratı yapılıyordu..
hasılı bir fenerbahçeli için dünkü gün, günlerin en güzeliydi…