sarı – lâcivert’lilerin 6 cezalı adsan mahrum kadrosu ist. sporu gol yağmuruna tuttu. ergun dün de sol ayağından sakatlandı
lefter, hilmi, kadri, naci, şeref ve yüksel yok… fenerbahçe ne yapacak? nasıl bir tertiple sahaya çıkacak? ilk devrede, hem de şöhretli futbolcularının takımda yer almalarına rağmen 2-2 berahere kaldığı istanbulspor’dan bu defa kurtulacak mı? aradaki puan farkı üç ama. galatasaray durgunluk devresini atlattı. metin hızlandı. beykoz’a beş gol, dile kolay bu…
taraflı tarafsız pek çok kimse haftalardır beri ayni şeyi düşünüyor ve «acaba?» sualinin cevabını arıyordu. bu suale en iyi cevabı şöhretlerden mahrum sarı-lâcivertli onbir futbolcu verdi. yerden kısa kısa paslar, topun ayaklar arasında bir dantelâ gibi örülüşü, ince çalımlar ve sonra kaleye atılan bomba gibi şutlar… ne yapacağı merak edilen fenerbahçe. dün belki de son yıllarda arzuladığı, fakat bir türlü oynıyamadıg modern futbolden örnekler verdi. can orkestranın idarecisi, osman ise müdafaada son sözü söyleyen adamdı.
baron can her hareketi ile istanbulspor müdafaasını hallaç pamuğu gibi atıyor, birer tesbih tanesi gibi karşısına çıkan bütün müdafileri sıraya diziyordu. uzattığı paslar, topa girişi şöyle bir sahada salınışı, «ben varım. ben bu memlekette istersem futbol oynarım» demekten başka bir şey değildi. ve doksan dakika baron birbirinden güzel hareketler yapacak, kendisine bu asalet ve ünvanı verenleri mahçup çıkarmıyacaktı. yanında lefterler, kadriler hilmiler olduğu zaman acaba can niçin bu kadar güzel futbol oynamazdı? hissi tarafı bir yana bırakalım ve bu suale biz cevap verelim:
«gayret dayıya düşmüştü…»
gayret gösteren yalnız can mı idi? hayır… bütün futbolcular baştan sona kadar bir makine nizamı içinde çalışarak ve herkes kendi kapasitesi nisbetinde çarkın dönüşünde faydalı oluyordu.
tereddütlü dakikalar
ilk on dakika sâkin ve sessiz geçmişti. doğrusu istenirse maçı seyredenler bunun az sonra kopacak bir fırtınanın şüphe götürmez öncüsü olacağına inanmamıştı. fakat hayret! 13 üncü dakika can bir silindir hızı ile rakiplerini dağıta dağıta ıstanbulspor müdafilerinin arasına dalıyor. yanında ergun da var. kısacık bir pas ve ergun topu yine canın önü ne yuvarlıyor. kaleye on metre ya var ya yok. bomba gibi bir şut: top filelerde. avrupai futbol anlayışına uygun düşen bu golden sonra fenerbahçe rakibini artık sarsmağa başlamıştı. 25 inci dakikada canın bir o kadar mesafeden attığı bomba gibi frikik nerdeyse direkleri sökecekti. tribünlerden bir «aah!» nidası yükseliyor. belki de dudağını ısıranlar bile var ve iki dakika sonra hüseyin, hem de kendisinden hiç ümit edilmiyecek derecede nefis bir pas veriyor erguna, ergunun ayağı raket gibi uzanıyor. top köşeden kaleye ikinci defa giriyordu. fırtınalaşan fenerbahçe artık hücum insiyatifini almış. ıstanbulspor müdafaasını sağlı sollu akınlarla çökertmeğe başlamıştı. sabih, bütün şimşeklerin üzerinde toplanmasından olacak, şaşkınlık içerisindeydi. saatlerin 35 inci dakikayı gösterdiği bir sırada, selçukun çektiği kornerden gelen topa havada hâkim olacak, fakat tuttuğu topu elinden kaçıracaktı. yetişen mikro mustafa ufacık boyuna rağmen büyük iş yaparak bir kafa şutu ile üçüncü golü kaydedecekti. ilk devre bu netice ile sona erdi.
ikinci yarı
fenerbahçe rahat bir tempo ile oynuyordu. can yine hale yaparcasına topa hâkim oldu. iki üç kişiyi birden üzerine çekiyor, sonra aşırtma bir pasla ergunu görüyor. ergun solaçık mevkiinde. onünde kimse yok. rahat rahat ıstanbulspor kalesine süzülüyor ve sabihin üzerinden plâse bir vuruş: dördüncü gol. fenerbahçede bir gevşeme yok. galibiyetin sigortalanmış olmasına rağmen hemen hepsi çalışıyor. fakat 56 ncı dakikada müdafaanın bir anlık tereddütü ve ozcanııı. ısmailin önünde bulunması sababi ile topu görmeyişi, bir gol yemelerine sebep oluyor. ozcan sinirli ve hattâ biraz hırçınlaşıyor. fakat iri cüsseli dev kaleci. bilhassa nedimin üstüste patlattığı bomba gibi üç muhakkak gollük şutu, yerinde hareketlerle kurtaracaklı . 60 ıncı dakika baron yine sahnede. zaten ne zaman değil ki…
ince bir çalım ve solaçıkta bekleyen hüseyini bulan derin bir pas, hüseyin talihsiz. hattâ beceriksiz demek daha doğru olacak, kaleci sabihle kar şı karşıya dokunsa gol serisinde onun da ismi bulunacak… fakat topu yine cana aktarıyor. solaçıktan müsbet işaret alamıyan can bu defa sağaçıkta bulunan mikroya çok müsait bir pas uzatıyor. mustafanın şutu sabihin elleri arasında filelere takılıyor. az sonra canın uzattığı ileri bir pası kovalayan ergun hakemin ofsayti ilân eden sert düdüğü ile aniden fren yapan bir otomobil gibi yerinde duruyor. bu zorlanış talihsiz futbolcunun adele lifinin kopmasına sebep oluyor.
ve son gol
dakika 79… şimdi sahnede selçuk var. ufak çelimsiz ve haşarı çocuk. can gibi ayak numaraları yapıyor. ust üste atılan goller onu da iştahlandırmış ve biraz da gayrete getirmiş. candan bir pas alıyor ve kendi başına bütün müd fayı çalımlayarak sabihin hemen yanından altıncı golü kaydediyor. maçın bu netice ile biteceği tahmin edildiği bir sırada güngör fener müdafaasının bir anlık tereddüdünden faydalanarak ıs nbul sporun ikinci golünü kaydediyor. ve maç da tribünlerden yükselen «altı cezalı altı gol» tezahüratı arasında sona eriyor.