büyük firmalar yıl sonunda hesaplarını tasfiye eder, alacaklarını alır, borçlarını verirler. fenerbahçe de iki haftadır hesap tasfiyesiyle meşgul: kapısına dayanan alacaklıları hiç boş çevirmiyor. dün de 6-2’ nin hesabını, yüzde elli iskonto ile ödedi.
dünkü maç çok sakin geçti, belki de fenerbahçeli’lerin, geçen haftaki elektrikli maçta cereyana çarpılıp hâlâ kendilerine gelemeyişlerindendi.
fenerbahçe’nin bir golüne beşiktaş üç misli ile cevap verdi. küçük ahmet’in golleri, yüksel ve hilmi’nin cezası gibi postayla gelmediğinden fenerbahçe’ye çabuk ulaştı.
bâzı fenerbahçeli’lerin zaman zaman ayaklarından çok çeneleri yoruldu dün… hakemle konuşacaklarına topla koşuşsalardı, her halde maçtan sonra bu kadar susmazlardı.
fenerbahçe’de dün can da vardı. ergun da vardı. filmi de vardı yüksel de vardı. lefter de vardı. ne bileyim herkes vardı işte … yağ da vardı, un da vardı, şeker de vardı ama, taraftarlarına ağız tadı ile yiyecekleri bir helva sunamadılar. herşey vardı da, sadece helvayı pişirecek ateşi unutmuşlardı.
fenerbahçe kalesi iki haftadır kızılay aş ocağına döndü: kim geçse bu kaleye, yiyecek bir şeyler bulabiliyor.
büyük maçın sonucunu küçük ahmet’in golleri tâyin etti. ve ahmet’in attığı gollerle top fenerbahçe kalesine teker meker girerken, hep meşhur tekerlemeyi hatırladık: «aferin oğlum ahmet, sen bu işe devam et:»