raphael honigstein'ın "dördüncü yıldız: alman futbolunun kendini yeniden keşfi ve dünyayı fethi" adlı kitabından
arne friedrich
cape town’da arjantin’e karşı oynayacağımız maç 2006’da berlin’de oynadığımız çeyrek finalin bir rövanşı niteliğindeydi: onlar maçı penaltılarla kaybettikleri için, biz ise onların maç sonunda yaptıkları sportmenlik dışı hareketler yüzünden (arjantinli birkaç oyuncu maç sonunda per mertesacker’e tekme atmışlardı) intikam peşindeydik. maç sonunda çıkan olaylara karıştığı için torsten frings yarı finalde italya’ya karşı forma giyememişti ve biz onların 2006’da ne kadar boktan hareketler yaptıklarını asla unutmamıştık.
diego maradona yönetimindeki arjantin çok büyük yeteneklerden oluşuyordu. fakat birbirinden tamamen kopuk bir savunma ve hücum hattından oluşan bu takım taktiksel anlamda çok zayıftı. hücuma hep ortadan, topu bir şekilde messi’ye ulaştırarak çıkmaya çalışıyorlardı. bu sistemde, kanat oyuncuları, özellikle de inanılmaz hızlı bir oyuncu olan ángel di maría, çoğu zaman oyuna tam anlamıyla dahil olamıyorlardı. bu da bizim işimizi kolaylaştırıyordu. messi’ye iki ve zaman zaman üç kişi (ben, schweinsteiger ve sami) basıyorduk ve onun kalitesinde bir oyuncu bile böyle bir pres karşısında yeteneklerini sergilemekte zorlanıyordu. yani planımız tıkır tıkır işliyordu.
ancak ben, maçtan önce turnuva başladığından beri ilk kez rakipten çekiniyordum. tünelde, maradona'yı dünyanın en iyi oyuncularından bazılarını gaza getirmek için avazı çıktığı kadar bağırırken görmüştüm ve açıkçası bu sahne beni etkilemişti. ama maç başladıktan bir iki dakika sonra bu çekincelerimden eser kalmamıştı. bloemfontain'dekinden bile iyi bir futbol oynuyorduk. her şey planladığımız şekilde gelişiyordu. arjantin'i bir huninin içine çekiyor, kaptığımız toplarla hızlı atağa çıkıyorduk. 4-0 kazandığımız maçta attığımız her gol güzeldi ama bence üçüncü gol ayrı bir yerdeydi zira bu 78 kez giymiş olduğum milli formayla attığım ilk goldü. maçı tribünlerden izleyen ve aralarında ailemin de olduğu taraftarlar da, biz oyuncular da mutluluktan kendimizden geçmiştik. yolda, otelimize varana dek, şarkılar söyledik ve otel çalışanları bizim için lobide bir conga (küba’da düzenlenen karnavallarında yapılan danslar) partisi düzenlediler. ne yazık ki ben bu partinin bir kısmını kaçırdım zira aynı ingiltere maçı sonunda olduğu gibi, doping kontrolü için fifa doping kontrol ofisine çağrılmıştım.