tamam skorlarla bakılınca 2. turda almanya ve arjantin rakiplerini 2-3 farklı skorlarla yendiler. ama talihsizlik ki, 2 takimda biri (arjantin) haksiz ofsayt golü ile, diğeri ise (almanya) 2-1 önde iken rakibinin bariz golünün sayılmaması ile çeyrek finale çıktı... bu konu hep konuşulacak... bunu bir kenara bırakırsak...
kupada ilk maçından sonra toparlanan ve peş peşe galibiyetlerle kendini bulan arjantin'in meksika maçında da gördüğümüz bazı bariz hataları var. mesela defansta çok hata yapıyorlar. bunun dışında da bir kopukluk var takımda. çok yetenekli futbolcular olmasına rağmen bir türlü hızlı top döndüremiyorlar. bir messi bu konuda arjantini ayakta tutuyor...
almanya'ya gelirsek. onlarda daha iti bir "takım" izlenimi veriyorlar. ingiltere maçında özellikle yarattıkları pozisyonlar hem "kötü" ingiliz defansının hem de "kontracı / hızlı" almanların başarısını gösteriyor...
kısacası çok güzel bir maç olacak gibi görünüyor ama arjantin eğer defansta bariz hatalar yaparsa almanlar bir anda fişi çekebilirler...
kişisel isteğim arjantinin yoluna devam etmesi yönünde...
dünya kupası tarihinde ilk kez 4 güney amerikalı takım çeyrek finallere kaldı. uruguay, praguay, arjantin ve brezilya. işin ilginç yanı 4 takımın da çeyrek finalde rakipleri kendileri değil. yani teoride 4 ü de yarı finale çıkabilir...
almanya ile arjantinin dünya kupası çeyrek finalindeki 2. karpışmaları olacak. daha önce 2006'da karşı karşıya gelmişler ve uzuatmalarda almanya yoluan devam etmişti...
maç saatine kadar almanya / neuwied'de yaşayan tüm alman halkının üzerine resmen sanki “ölü toprağı” serilmişti. etrafta ne bir ses ne de bir insan topluluğu vardı.
maç 3-0 olduğunda bile yine de çok temkinliydiler. sanki maç 1-0 da biraz sonra arjantin 1 gol atıp berabere kalacaklardı.
ama ama ama. klose’nin dördüncü golünden sonra ise resmen çılgına döndüler. hele hele oluşturdukları araba konvoyunun ortalarındaki bir “tır” ın, sürekli korna çalması yüzünden önündeki otomobildeki kişilerin arabalarını sağa çekip tırı önlerine almalarını ve ona “niye sürekli çalıyorsun?” gibimsi el-kol hareketlerini gülümseyerek izledim :))
dün gana'nın dramatik elenmesinin ardından kupanın başından beri şampiyon olmasını çok istediğim arjantin'in kötü bir şekilde elendiği maç oldu... gerçekten çok üzüldüm çünkü messi'yi ve maradona'yı kupayı tutarken görmek bence en değerli anı olacaktı 2010 dünya kupası için...
germany are through to the semi-finals after producing another masterful performance to beat argentina 4-0 at cape town’s green point stadium. diego maradona’s albiceleste came into this match with high hopes of avenging their quarter-final defeat in 2006 but they ultimately had no answer to a slick, powerful german side who will now face either spain or paraguay in the last four.
games as eagerly-anticipated as this one often disappoint, but this particular encounter took just three minutes to catch fire as joachim low's side snatched an early advantage. bastian schweinsteiger provided the assist with a superbly judged inswinging free-kick, and with sergio romero caught in no man’s land, thomas muller applied the slightest of headed touches to flick the ball into the net. it was germany’s 200th fifa world cup™ goal, their fastest in 32 years and the quickest so far at south africa 2010. the only downside for low’s side was that it left argentina with 87 minutes to respond.
however, it was the germans who continued to carve out the better chances, with miroslav klose - winning his 100th cap – firing wastefully over from the edge of the box after some outstanding, unselfish set-up play from muller. argentina attempted to grab a foothold, with angel di maria and gonzalo higuain creating decent shooting positions, but on each occasion manuel neuer proved equal to their goal-bound efforts.
nevertheless, as the match wore on, la albiceleste relied increasingly on speculative long-range efforts, with the subdued lionel messi firing over just before the break and di maria missing the left-hand post by a matter of inches with a ferociously-struck 25-yard drive. germany also remained a constant threat on the break, and podolski – who had earlier come close to scoring himself – was to lead the counter-attack that provided low’s team with their all-important second goal.
with the second half reaching its midway point, the cologne forward broke clear on the left and, from a position where he would have been forgiven for shooting, he instead squared intelligently for klose to tap home from inside the six yard box. the goal left argentina with little option but to throw men forward, and with diego maradona’s side over-committed, germany proceeded to pick them off on the break.
within six minutes of klose making it two, arne friedrich removed any lingering doubts over the outcome with another close-range finish, profiting on this occasion from a dazzling solo run from the excellent schweinsteiger. there was even time for klose to rub salt into argentinian wounds, side-footing home mesut ozil's measured cross with a minute remaining to round off a memorable german win.
yardımcı hakemler: rafael ilyasov (uzb), bakhadyr kochkarov (kgz)
4. hakem: jerome damon (rsa)
arjantin: sergio romero (gk), martin demichelis, nicolas burdisso, gabriel heinze, angel di maria (dk. 75 sergio aguero), gonzalo higuain, lionel messi, carlos tevez, javier mascherano (c), nicolas otamendi (dk. 70 javier pastore), maxi rodriguez
teknik direktör: diego maradona (arg)
almanya: manuel neuer (gk), arne friedrich, sami khedira (dk. 77 toni kroos), bastian schweinsteiger, mesut oezil "mesut özil", lukas podolski, miroslav klose, thomas mueller (dk. 84 piotr trochowski), philipp lahm (c), per mertesacker, jerome boateng (dk. 72 marcell jansen)
teknik direktör: joachim loew "joachim löw" (ger)
goller: dk. 3 thomas mueller (0-1) dk. 68 miroslav klose (0-2) dk. 74 arne friedrich (0-3) dk. 89 miroslav klose (0-4)
sarı kartlar: dk. 11 nicolas otamendi, dk. 80 javier mascherano (arjantin) dk. 35 thomas mueller (almanya)
bu maçın sonucuna iddiaya girmiş ve maçın hemen başında telefonumu kapatmak zorunda kalmıştım arkadaşların dalga geçmesinden kurtulmak için. sonra tunalıda güzel bir yemek ısmarlamak zorunda kaldım almanya'ya oynayan sevgili arkadaşlara. hoş yine olsa yine girerim iddiaya messi oynadıkça.
raphael honigstein'ın "dördüncü yıldız: alman futbolunun kendini yeniden keşfi ve dünyayı fethi" adlı kitabından
arne friedrich
cape town’da arjantin’e karşı oynayacağımız maç 2006’da berlin’de oynadığımız çeyrek finalin bir rövanşı niteliğindeydi: onlar maçı penaltılarla kaybettikleri için, biz ise onların maç sonunda yaptıkları sportmenlik dışı hareketler yüzünden (arjantinli birkaç oyuncu maç sonunda per mertesacker’e tekme atmışlardı) intikam peşindeydik. maç sonunda çıkan olaylara karıştığı için torsten frings yarı finalde italya’ya karşı forma giyememişti ve biz onların 2006’da ne kadar boktan hareketler yaptıklarını asla unutmamıştık.
diego maradona yönetimindeki arjantin çok büyük yeteneklerden oluşuyordu. fakat birbirinden tamamen kopuk bir savunma ve hücum hattından oluşan bu takım taktiksel anlamda çok zayıftı. hücuma hep ortadan, topu bir şekilde messi’ye ulaştırarak çıkmaya çalışıyorlardı. bu sistemde, kanat oyuncuları, özellikle de inanılmaz hızlı bir oyuncu olan ángel di maría, çoğu zaman oyuna tam anlamıyla dahil olamıyorlardı. bu da bizim işimizi kolaylaştırıyordu. messi’ye iki ve zaman zaman üç kişi (ben, schweinsteiger ve sami) basıyorduk ve onun kalitesinde bir oyuncu bile böyle bir pres karşısında yeteneklerini sergilemekte zorlanıyordu. yani planımız tıkır tıkır işliyordu.
ancak ben, maçtan önce turnuva başladığından beri ilk kez rakipten çekiniyordum. tünelde, maradona'yı dünyanın en iyi oyuncularından bazılarını gaza getirmek için avazı çıktığı kadar bağırırken görmüştüm ve açıkçası bu sahne beni etkilemişti. ama maç başladıktan bir iki dakika sonra bu çekincelerimden eser kalmamıştı. bloemfontain'dekinden bile iyi bir futbol oynuyorduk. her şey planladığımız şekilde gelişiyordu. arjantin'i bir huninin içine çekiyor, kaptığımız toplarla hızlı atağa çıkıyorduk. 4-0 kazandığımız maçta attığımız her gol güzeldi ama bence üçüncü gol ayrı bir yerdeydi zira bu 78 kez giymiş olduğum milli formayla attığım ilk goldü. maçı tribünlerden izleyen ve aralarında ailemin de olduğu taraftarlar da, biz oyuncular da mutluluktan kendimizden geçmiştik. yolda, otelimize varana dek, şarkılar söyledik ve otel çalışanları bizim için lobide bir conga (küba’da düzenlenen karnavallarında yapılan danslar) partisi düzenlediler. ne yazık ki ben bu partinin bir kısmını kaçırdım zira aynı ingiltere maçı sonunda olduğu gibi, doping kontrolü için fifa doping kontrol ofisine çağrılmıştım.