ilk deplasmanım 2009'daki kocaelispor - gençlerbirliği maçıydı. ailecek gebze'de dayımları ziyarete gitmiştik. babam ziyaret tarihinin maçla çakışmasını sağlamıştı. dayım ben ve babam arabaya atlayıp kocaeli'ne gitmiştik ve 2 golle 3 puan almıştık. ankara-eskişehir arasında hızlı tren yapıldığından dolayı babam sıklıkla günübirlik eskişehirspor maçına gitmek istediğini dile getiriyordu. ilk deplasmanımızdan 3 sene sonra 2012-2013 sezonunun 4. haftasında eskişehirspor maçına gidecektik. 16 eylül pazar günü saat 11'de trene binmiş ve eskişehir’e doğru yola çıkmıştık. yan vagonda amcamda bizimle birlikte yola çıkmıştı. yolculuk 1 saat45 dakika sürmüştü. gara inince birçok genlerbirliği taraftarı olduğu gördüm. indiğimiz andan itibaren başlayan "yemek yiyelim, açım" gibi yakınmalar sonuç verdi ve ilk olarak çiğ börek yemeye karar verdik. porsuk çayının başlangıcına yakın bir börekçiye oturduk ve sipariş verdik. ben bir önceki gün internette eskişehir hakkında yaptığım araştırmaya dayanarak böreğin isminin çiğ değil çi olduğunu iddia ettim. yemek yedikten sonra biletlerimizi almak için stada doğru yürümeye başladık. biletlerimizi alırken gişe görevlisi bize "behzat ç.'de geliyor mu?" diye sordu. maç saatine kadar olan zamanda önce odun pazarına gittik. ön taraftan restore edilmiş, renkli ve eski evler vardı. arka sokaklara doğru gittiğimizde ise yıkık dökük evleri gördük. bunun üzerine babam "pazarcıların yaptığı gibi iyileri öne, kötüleriyse arkaya koymaları gibi olmuş." demişti. buradan sonra çağdaş cam sanatları müzesi'ne ondan sonra kurşunlu külliyesi'ne gittik. külliyeye doğru giderken yolda gördüğümüz iki katlı, renkli ve gecekonduyu andıran "kahve evi" çok ilgimi çekmişti. külliyeden sonra benim isteğim üzerine karikatür müzesi'ne uğradıktan sonra stada doğru yürümeye başladık. içeri girdiğimizde ısınan tüm futbolcuların üzerinde 2 numaralı ediz forması vardı. birkaç dakika sonra saygı duruşunda kaldırmamız için harfler ve mevlüt şekeri dağıtılıyordu. (mevlüt şekerini saklıyordum ta ki 2 hafta önce kardeşim yiyene kadar.) bundan sonra eskişehirsporlular tarafından bize gönderilen halleyler dağıtılıyordu. maçın 2. dakikasında tribün tarafından açılan ediz forması pankartı ve yanlarına açtıkları kanatlar oldukça güzeldi. 13. dakikada dede'nin attığı gol bizi kendimize getirdi ve maça konsantre olmamızı sağladı. ardından lekic'in direkten dönen topu ve bunun dışında birçok pozisyon harcadık. devrenin sonlarına doğru skor 2-0 oldu. atılan her golden sonra golü atan oyuncunun soyadı anons ediliyor, tribünlerde ismi "ediz!" diyerek tamamlıyordu. skor 4-0 olduğunda maçın bitmesine daha 35 dakika vardı ve daha falza gol yemek istemiyorduk. tosic'in yaptığı bindirmeler sonucunda 2 gol bulduk. maç 4-2 bitti. amcam son düdükten sonra bana "üzülme böyle durumlarda en azından yeni yerler gördük diye düşüneceksin." demişti. önce eskişehirsporlular sonrada biz çıktık. dışarıda tüm gençlerbirliklileri tren garına götürmek için bekleyen bir otobüs vardı. trene bindik. yolculuk boyu uyumuştum. ankara'ya dönüp gardan dışarı çıkınca otobüslerine doğru yönelen gençlerbirliği futbolcularını gördüm ve çok mutlu oldum. onlarda maça hızlı tren yoluyla gitmişlerdi. eve döndüğümüzde anneme aldığımız hediyelik eşyaları verdik. ben hatıra olarak aldığım eskişehirspor atkısını ve maç biletini odama çıkardım. bileti koleksiyonuma ekledim, atkıyı da diğer atkılarımın yanına koydum. vakit çok geç olmuştu sonraki gün okul olduğu için erkenden yattım.