ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
söz fatih terim ve arkadaşlarından açıldığında elbette ki uzun yıllar bekâr evinde birlikte yaşadıkları takım arkadaşı öner kılıç'tan mutlaka söz edilmelidir. buraya kadar epeyce gamlı, kederli değerlendirmeler yapıldığından, onlar arasında geçen çok eğlenceli bir öyküyü aktaralım:
bir bekâr evinin başat yemeklerinden birinin sucuklu yumurta olması doğal... aynı evi paylaştıkları bekârlık günlerinde imparator'un gece yarısı eve dönüşlerinde, "arabım be, bir sucuklu yumurta yapsan..." ricası klasikleşmiş gibidir. öner bazen biraz homurdanır ama arkadaşını da kırmaz. bir gece imparator sucuklu yumurtasını yiyip teşekkür ettikten sonra öner homurdanmasını sürdürmektedir. imparator nedenini merak eder. öner: "hayatında yiyebileceğin en pahalı sucuklu yumurtayı yediğini biliyor musun?" der.
imparator, bunun altından ne çıkabileceğini kestirebilmek için biraz sessiz kalır. öner de uzatmaz: "lenslerimden birini yumurtanın içine düşürmüşüm. sen yerken fark ettim. keyfini kaçırmamak için sesimi çıkartmadım."
olayın ayrıntısı da şöyle:
o dönemin fırtına sağ açığı öner'in, yıldırım gibi kanattan çizgiye indikten sonra yaptığı ortalar biraz saç baş yoldurur niteliktedir. bu durumun gece maçlarında daha sık yinelenmesi üzerine öner'de bir görme bozukluğunun olduğu fark edilir. gerekli muayene yapıldıktan sonra öner'in gözlüğe gereksinmesi olduğu anlaşılır. ancak bir futbolcu gözlükle sahaya çıkamayacağına göre, başka bir çözüm bulmak zorunlu olur. dönemin yöneticilerinden alp yalman da çok geçmeden gerekli çözümü bulur. o günlerde lens denilen nesneden türkiyede pek az kişinin haberi vardır. alp beyin isviçre'den getirdiği lensleri takmaya başlayan öner. hem sahada rahat eder, hem de bu işin öncülerinden olur.
günün, daha doğrusu gecenin birinde de, öner'in lenslerinden biri, gözünden düşüp imparator'un yiyeceği sucuklu yumurtanın malzemesine katılır!