mithatpaşa'yı dolduran 41.673 futbolsever, kalitesiz ve zevksiz bir oyun seyretti
g. saray beşiktaş'ı yendi
sarı-krımızılılara 2 puanı getiren golü turan attı
necmi tanyolaç
galatasaray maçı kazandı... evet.
beşiktaş bu oyunla, bu takımla kazanamazdı.. evet.
golü o ana kadar ayağına top değmeyen turan attı... evet.
iki takım da, yıldızlardan çok, acemi havasındaki oyuncularla doluydu... evet.
maç o tesadüf golü olmasaydı, berabere biterdi... evet.
işte yılın en büyük maçından, işte yılın dev futbol gösteisinden (!) üç, beş çizgicik!.
bunun dışında ne vardı, dünkü maçta? seyirciler konuşsun bırakalım. aralarında, eski beşiktaş - galatasaray maçlarını görenler varsa, anlatsınlar gençlere. 5, 10 sene evvel seyrettikleri futbol, buna benziyor muydu? siz seyirciler, ne gördünüz bu oyunda? hangi futbolcu, hangi hareketiyle sizi ayağa kaldırabildi? naci hariç, hangisinde bir milli maçta oynayacak klâs ve güçlülük vardı? futbolu bizden başka tarzda oynayan memleketlerde, takımlar maçın ilk yarısındaki futbol komedisini yaratabilseler, hiç çakası yok, tribünlerin üzerinde şu dövizleri görürdünüz:paramızı geri isteriz.. siz de gidin geldiğiniz yerlere!..
adama, böyle futbol oynarsa, çıkar o formayı üzerinden denilen yerler de vardı, futbol ülkelerinde ve biz, futbol dünyamızın küçücük penceresinden, iki dev (!) takımın maçını seyretmeye devam edecektik çâresiz...
bir kaç not daha
galatasaray, rüzgârlı kaleye düşmüştü ilk devrede. başında eski kalecilerimizin moda haline getirdiği keplerden birini taşıyan turgay ilk yarıda hiç yorulmadı, denilebilirdi. necmi de öyle. iki takım da sahanın ortasında gariplikler içerisinde bocalıyor ve beşiktaş rüzgârlı kaleye tam 15. dakikada sanlı'nın ortasıyla ilk akını yapabiliyordu. ama yusuf, ayağının ucuna gelen fırsatı harcayacaktı tabii. bir de maçın başında mikro’nun ayağından çıkan bir kaç ortanın yarattığı karışıklık vardı ki? güven'i -beşiktaşın çalışkan tek adamı güven‘i - canla, başla tâkipeden naci'de bitiyordu bunlar. sonrası. galatasaray parlayacak ve 20. dakikada yavuz'u geçen tarık, yine kaybedecekti pozisyonu.
ikinci devreye hızla başladı beşiktaş. canlanmıştı siyah - beyazlılar. taraftarlar da coşmuş, gelecek golü bekliyordu. ama, gelmeyecekti beklenen gol. beşiktaş, çabuk sivrilmiş as'lariyle, yusuf'ları sanlıları, hattâ kocamış ahmet'leriyle bu maçı galibiyete götürecek futbolü oynayamıyordu. mustafa bile, sahada sıfırlar çizmeye devam ediyor ve bütün yük, her topu alışında naci ile cebelleşen güven'in omuzlarına biniyordu. tabii güven'in kudreti de, bu kendinde olmayan forvete bir şey veremeyecekti. mamafih galatasaray'ın korkaklığı yüzünden beşiktaş ilk 10 dakikayı rakip kale önünde geçirdi. ve güven yeni bir saldırıya hazırlanırken, bir âni atak maçın kaderini tâyin ediverdi. tam 58. dakikasıydı oyunun. metin, topu seyreden necimi'nin üzerinden kafa ile aşırdı. turan kale önündeydi. davrandı. patlattı şutunu, beklerden biri çeldi. aynı anda, turan sol ayağını kaldırarak, topu beşiktaş ağlarına gömdü adetâ.. turan golü atmış necmi ise golü hazırlamıştı. bu iş burada bitiyordu. maç biterken
beşiktaş'ta iki adam kalmıştı sahada. biri yavuz, diğeri fehmi... onlar için «beşiktaş’ın beki değil» denmişti zamanında. ikisi de g. sarayın beşiktaş’a yüklendiği anlarda, düşe, kalka, ama iyi niyetle formalarının hakkını verdiler. bu iş burada bitiyor ve galatasaray büyük maçı iki puanla kazanıp, gidiyordu.