daha önce hiç süper lig maçına gitmemiş olan gürsel abiyi ve bir ara sık sık gençlerbirliği maçlarına gelen ama bu aralar boşlayan izzet ile birlikte, incekteki iş yerinden 30 dakika erken çıkmamıza rağmen, bir yandan trafikle boğuşarak ve bir yandan da hafta içi oynanan bir maçın saatini (bir kere daha) son dakikada 20'den 19'a alan federasyonu ve bu değişikliye (bir kere daha) ses çıkartmayan yönetimimizi bol bol anarak maçın başlamasına birkaç dakika kala turnikelere ulaştık. şükür sıra falan yoktu da içeriye rahatça girebildik.
normalde maçı izlediğimiz c blok dolmuştu o yüzden bir yandaki bloka gittik. fakat maç başlayınca kara kızıl maçı ayakta izlediğinden sahanın gecekondu tarafını tam olarak görememekten rahatsız olup c blokun içlerine geçtik. ama bu sefer de sağ taraf tam olarak görünmüyordu. ilk yarıyı burada bitirdikten sonra tekrar eski yerimize, sonra daha arkalara ve en sonunda ayakta izlemeye karar verdim. kısacası maç boyunca 4-5 yer değiştirerek bu konuda kendi çapımda bir rekor kırdım. elbette bundaki en büyük sebep misafirlerimi yalnız bırakmama isteği idi.
maçtan önce son 3 haftada üzerimizde bulunan üç takımla oynayacağımız için az da olsa avrupa kupası biletine tutunma umudumuz vardı. her iki takım da ofans bir oyun oynamaya çalışıyorlar ama acayip derecek çok pas hatası yapıyorlardı. belki de bu yüzden izleyiciler olarak tribünde çok sıkıldık. hani bizim oradan sahadaki oyuncuların, "sezon bitti hadi tatile" havası var gibiydi.
ama buna rağmen azo'nun 90'da patlayan şutu, vleminckx'in karşı karşıya 2 tane kaçırdığı pozisyon ve yine vleminckx'in güzel kafa vuruşuna da şahit oluyor ama gol izlemiyorduk. kasımpaşa'da ise özellikle uche'yi çok beğendim. deparları, her türlü gelen topa bir şekilde vurabilmesi bana youla'nın daha tekniği gibi geldi.
bu maç ile ilgili olarak iki tane ilginç olay not ettim aklıma. bunlardan biri devre arasında hoparlörlerden çalan reggea ve punk müziklerdi ki, bilen bilir türkiye'deki hiçbir stadyumda bu tarz (özellikle punk) müzik çalınmaz/çalınamaz. punk sever biri olarak çok hoşuma gittiğini söylememe gerek yok sanırım :)
ikinci olay ise, 2008-10 yılları arasında kırmızı-siyah formayı da giymiş olan kasımpaşa'lı ilhan eker'in "maçın sakinliğine rağmen" ortaya koyduğu agresif hareketlerdi. ve akabinde tribünde yaşananlardı. şöyle ki;
ilhan, jimmy'e birkaç kere oldukça sert müdahalelerde bulundu. ardından bizim sahamızda hızlı taç kullanmak isteyen tosic'e hem topu vermedi hem de tosic zorla topu alınca onu itti. sonrasında da jimmy ile topsuz alanda itiş kakış yaptı. bunun üzerine tribünler ilhan her topu aldığında ıslıklamaya başladılar. bir ara da "sahtekar ilhan" diye tepki verdiler. işte bu sıralarda tribünde daha önce görmediğim biri ayağa kalkıp, "piç ilhan piiiç!" diye bağırdı. bunun üzerine klasik olarak tribündekiler ıslıklayarak "küfür yok" diye bağırdılar. 12 yıldır bu tarz yaşanan olaylardan sonra küfreden kişi genelde oturup maçı izlemeye devam ederdi ama bu seferki adam, "size mi sorcam lan! küfrederim küfretmem size ne?" diye tepki koyup ardından da "küfretme" diyenleri tehdit etmeye başladı. birkaç dakika sonra güvenliğe olay anlatıldı ve alkışlar arasında küfreden kişi stadyumdan dışarı çıkartıldı.
bu olay aslında gençlerbirliği'nin çok uzun yıllardır süre gelen "küfürsüz tribün" kültürünün devamı için önemli bir andı.
üstte de dediğim gibi normalde bu tarz olayları tribünü bilmeyenler yapıyor ve akabinde tepki alınca ortama ayak uyduruyorlar. (gerçi bazıları sonraki maçlara gelmiyor ama olsun bizim duruşumuz bu ve doğal olarak istemeyen gelmez) ama bu sefer yaşananları farklı kılan şey ise, küfreden adamın hazırlanmış bir şekilde anında "küfür yok" diyenlere önce sözle ardında tehditlerle saldırgan bir tepki vermesi idi.
maç çıkışı birkaç arkadaş adamın hem alkollü olduğunu hem de birkaç hafta önce antep ile oynanan maçta benzer bir şekilde ortalığı karıştıran kişilerden biri olduğunu söylediler...