23 aralık 2012’de oynadığımız bursaspor maçımızdan bu yana ( http://macanilari.com/get...d=201220131707&aid=128588) tanıl abilerdeki deplasman tribünümüzde, o ya da bu sebeplerle bir araya gelemiyorduk. kısmet ankara’da 23 derecelik nefis bir bahar günü yaşadığımız bu pazar gününeymiş.
öğlen odtü ormanında geçirdiğimiz 2-3 saatlik doğa yürüyüşünün verdiği rahatlık duygusu ile 18:30’da tanıl abilerin yükseklerdeki evine doğru tırmanmaya başladım. nedendir bilinmez ama, sanki en son yıllar önce bu kadar güzel bir havada tanıl abilere maç izlemeye gitmişim gibi hissediyordum. yaklaşık 15 dakika süren yorucu yolculuğun ardından son nefeste eve ulaştım. aksu abla ve tanıl abiyle hoşbeş muhabbetin ardından salondaki deplasman tribünümüze geçip maç hakkında konuşmaya başladık.
fuat hoca, milli maç arasından önce kazandığımız son lig maçındaki (karabük) kadroda iki değişiklik yapmıştı. artun ve serkan’ın yerlerine jimmy ve özgür sahadaydılar.
maçın başında elazığspor biraz baskılı görünse de bir süre sonra topa hakim olmaya başladık. 17. dakikada azo, korneri kullanmaya giderken ben sezon başından beri yaptığım gibi topa kimin dokunacağı tahminimi yapıp, “ante! ante!” dedim. ardından korner kullanıldı ve ante bomboş pozisyonda topu filelere gönderdi! çakların ardından tanıl abi bana dönüp, “tutturdun!” dedi güldük.
elazığspor beklediğimden hem sakin hem de pozisyon üretmekte çok beceriksiz görünüyorlardı. biz ise topu ayağımızda tutup özellikle soldan zec ile ataklar geliştiriyorduk. çok da net bir pozisyon olmasa da bir türlü 2ikinci golü bulamamanın sıkıntısını yaşıyorduk. ilk yarı 1-0 bitti.
ikinci yarıya hem daha etkili hem de daha iyi başladık. petrovic’in önce ceza alanı çizgisine kadar gelip tam karşıdan yararlanamadığı vuruşu ve hemen ardından çaprazdan kaleciyi nişanlaması ile saç baş yoluyorduk. ama oynadığımız oyuna bakıp, “ikinci gol gelecek ve maçı kopartacağız” diye düşünüyorduk. ama 60. dakikadan sonra garip bir şekilde geriye yaslanmaya başladık. top çıkartmıyor onun yerine ileri şişiriyorduk. vleminckx yalnız kalıyordu ve elazığ topu kapıp bir kere daha geliyordu. anlayacağınız baskı üstüne baskı yiyorduk. kale direğini yalayarak giden şutun ardından “yuh!” çektik. allahtan elazığlılar beceriksizdi! ama daha çok zaman vardı!
maçın sonlarına doğru güzel bir kontra ile artun ivesa ile karşı karşıya kaldı. şutunu kaleciye nişanladı ama top bir şekilde kalecinin arkasında kaldı. artun, boş kaleye doğru topa biraz sakince pis burun dayadı. ama bilica bir şekilde topun önüne atladı ve “gooool!” diye havaya fırladığımızla kaldık!
bu pozisyondan birkaç dakika sonra sane ceza alanı çizgisi üstünde yerden çok kötü bir vuruş yaptı. top defans oyuncumuzun ayağına çarpıp ramazan’ı yanıldı ve önce direğe çarpıp ardından filelere gitti! biz de yıkıldık haliyle…
ardından gol bulmak için yüklenmeye çalıştık ama 90+4’de maçın bitiş düdüğü ile 2 puanı elazığ’da bıraktık.
maçtan önce elazığ’ın daha agresif oynayacağını düşünerek “1 puan iyi” diye düşünsem de maç sırasında “kesin 3 puan” diyordum. ama son 30 dakika fazlaca geriye yaslanarak büyük hata işledik hele bir de artun “yüzde 1 milyonluk” golü kaçırınca resmen kötü bir golle cezalandırıldık!
maçın ardından tanıl abi her şeye rağmen pozitifliğini bozmayarak, “yeni televizyonumuzda izlediğimiz ilk maçımızda bir puan kazandık!” diyordu. kapıdan çıkmak üzereyken tanıl abi, oğlu ışık’a laf atmak için, “buradaki 4 kişiden sadece birinin 3 günü tatil!” dedi. derin bir “ah!” çektikten sonra, “adam gençlerbirliği’nin orta saha oyuncuları kadar rahat!” diye ekledi. gülüştük…