son 2 haftada önce deplasmanda ordu ve ardından evde eskişehirspor'a karşı kaybedilen 6 puanın ardından tüm morallerimiz altüst olmuştu. çünkü sezon başından beri ilk sıraları düşlerken bir anda düşme hattına yaklaşıyorduk. hele bir de rakip düşme hattında yer alan mersin idman yurdu olunca alınacak kötü bir sonuç takımın ve taraftarların tüm ibrelerini aşağıya doğru çevirecekti. işte bu haleti ruhiye içinde tanıl abiyle beraber güvenlik caddesinden stada kadar yürümeye başladık. bol bol laklak edip son gelişmeleri, takımın durumunu falan konuştuk. bu arada geçen hafta da maça gelen istanbullu arkadaşım aydoğan stad girişinde bizi bekliyordu. onu da aldık ve tribünlere doğru adımlamaya başladık. ilk polis kontrolünü geçip girişe yaklaştığımızda tanıl abinin tercih ettiği kapıya doğru yönümüzü çevirdik. çünkü çarşamba günü tanıl abiye bir mail atarak "abi bence artık totem zamanı! bu hafta maçı yan yana, omuz omuza" izleyelim demiştim. o da "evet buna ihtiyacımız var" diye cevap dönmüştü. yani o nerede maçı izlerse biz de onun yanında olacaktık! tanıl abi c bloğun en arka ve saatliye en yakın koltuğuna oturdu biz de onun önündeki sıraya...
maç öncesi selamlaşmaları, muhabbetler, şu bu derken takımlar sahaya çıktı. mersin'in kadrosu hiç de fena görünmüyordu. geçen yıl orduda oldukça iyi maçlar çıkartan culio, bizim eski futbolcumuz burhan eşer, sivas'ın 2 yıl üst üste zirve yarışına girmesindeki baş aktörlerden mehmet yıldız, trabzon'un defans oyuncularından milan stephanov, antep'in iyi topçularından ivan de souza... bizdeki en büyük süpriz ise devre arasında partizan'dan gelen "yetenekli" orta saha oyuncusu tomic'in 77 numaralı formayla ilk kez sahada yer alması idi.
bu arada tanıl abi galatasaray'lı olan aydoğan'a dönüp "ben de 80'lerde galatasaraylıydım ama gerçeği görüp gençlerli oldum! emin ol sen de kurtulabilirsin!" diyordu. aydoğan önce afalladı ama ardından politik bir cevapla, "ankara'ya yerleşirsem her türlü desteği veririm abi!" dedi ve sıyırdı...
maça oldukça panik başladık. sanki futbolcuların aklında "bu maçı kaybedersek kesin düşeriz!" gibi bir düşünce vardı. topa sahip olmak yerine acele ediyorduk ve bu yüzden bolca top kaptırıyorduk. derken biraz toparlanıp pozisyon bulmaya başladık. ama maç ortadaydı. neyse ki, 32'de tomic saatlinin önündeki kalenin sağından kullandığı köşe vuruşuna vleminckx kafasının en arka tarafı ile dokundu ve topu filelere gönderdi. haliyle morallerimiz bir anda tavan yaptı!
bundan 3 hafta önce 1-0 kazandığımız akhisar maçından sonra, gencler.org için gençlerbirliği'nin lig tarihi boyunca ankara'da 997. golünü attığı ve büyük dalyaya 3 gol kaldığına dair bir istatistik haberi yayınlamıştım. golden sonra aklıma bu geldi ve bizimkilere dönüp "998. golü attık kaldı 2!" dedim. golün ardından takım sakinleşmiş ve akıllı bir şekilde oynamaya ve topu tutup oyunu yönlendirmeye başlamıştı. ilk yarı 1-0 bitti.
devre arasında yanımıza pınar geldi. ona da 1000. golden bahettim biraz son maçların moral bozukluğu ile "önce 999 yapalım da!" dedi. "öööf" dedim güldüm. ikinci yarının başında frikikten jimmy topu filelere gönderince benim için asıl eğlence başladı. çünkü 1000'e 1 gol kalmıştı! etrafımdakilere sürekli "1000 olsun, 1000 olsun" diye düşüncelerimi aktarıyordum. ara ara tutulan "üç üç üç" temposuna durumun farkında olan bizim ekip "bin bin bin" diye bağırıyordu. oldukça eğlenceliydi!
maç ritüele bağlanmış devam ederken tanıl abi, "1000. golü kim atsın istersen?" diye sordu. kısa bir düşüncenin ardından "vleminckx atsın abi haketti" dedim. onaylar gibi kafasını salladı. ardından sahaya döndüm ve tosic'i gördüm. hemen arkamı döndüm ve "tosic atsın aslında abi bu yıl gol pozisyonuna girmemize en çok desteği sağlayan adam!" dedim. tanıl abi onu du da haklı bulmuş gibi kafasını salladı.
72'de değişiklik için zec saha kenarına geldi. sezon başında "iddaa ediyorum zec'in bu yıl 14 golü var!" diyen tanıl abiye dönüp, "abi zec kaç golde" dedim. güldü ve "daha üç golde be!" dedi. "abi" dedim, "eğer golü zec atarsa ben 3 gol sayacağım ve 6 olacak. uyar mı?" diye ekledim. güldü. sahaya döndüğümde zec rakip defans oyuncusundan topu kazanmış gole gidiyordu ve golünü attı! tribünde herkes çılgına dönerken ben daha bir çılgına dönüyordum! ardından tanıl abiye döndüm ve "abi zec 6. golünü attı" dedim güldük.
3-0'dan sonra futbolcular daha kişisel oynamaya başladılar ve skorda bu yüzden bir değişiklik olmadı. mersinlilerin gardı ise düşmüştü ama pozisyona girmeye çalışıyordu. bir pozisyonda ante ceza alanı içinde topa vurmak isterken burhan yere düştü ve hakem penaltıyı verdi. cluio farkı 2'ye indirdi ama devamında skor değişmedi ve 3 puanla maçı tamamladık.
3 puan ile moral bulduk. ama bence daha önemlisi sürekli kötü performans sergileyen petrovic bu maçta "top ayağındayken" daha iyi ve yaratıcı oynadı. takım olarak da genelde pek görmediğimiz kadar mücadeleci ve hırslı idik. günün tek negatif yanı ise avantajlı olmamıza rağmen maçın başındaki panik havamızdı. olası bir gol yememiz durumunda bu panik bizi boğabilirdi...
tomic'i de oldukça mücadele seven ve teknik bulduk. ayrıca ileri dönük oynarsa son 3 haftadır vleminckx ile kopuk olan hatlarımızı toparlayacağının da sinyallerini verdi.
3 hafta önce yaptığım haberden sonra, "eses maçında tribünde olamayacağım en fazla iki gol atın da 1000. golü tribünde olacağım mersin maçında beraber izleyeyim" diyen ural'ın ballılığına yaptığımız göndermeler eşliğinde stattan çıkışa doğru yol aldık.
dip not: penaltı pozsiyonunu lig tv özetlerinde birkaç kere izledim ama ante'nin burhan'a herhangi bir temasını göremedim.