bu sezon ikinci kez tribünde yerimi almak üzere yola çıkmadan önce maça beraber gideceğimiz emre ve arzu ile buluşmak için aslılara gittim. bir süre sonra emre’nin eşi zeynep ve aslı da “ilk gençlerbirliği maçları”na gelmek için bize eklendiler.
ankara arena’daki ak parti kongresi nedeniyle stadın çevresindeki bazı yollar kapalı olduğundan emre’nin arabasını kızılay’a park edip taksiye atladık. gençlik parkı girişi ana-baba günü idi. bizimkiler zeynep ve aslı’ya bilet alırken ben elimdeki fazla kombineyi vermek üzere kutayların yanına gittim. bir süre maraton girişlerinin olduğu yerde bizimkileri bekledik. bu arada maça daha 40 dakika vardı ve akın akın insanlar maratona doğru geliyordu. 2002-03’den bu yana ilk kez bu kadar ilgi görüyorduk. bu arada 3-4 farklı kişinin bize “maraton girişi neresi” diye sorması da tribüne ilk kez gelenlerin olduğunu kanıtlıyordu. bu oldukça güzel bir gelişmeydi. çünkü sezonun daha başıydı ve takım tam randımanla çalışmaya başlamamıştı bile…
merdivenleri tırmanırken çağrı ile selamlaştık ardından "maçı 2-0 kazancağımızı hissediyorum" dedi güldüm. "ama hislerim tutar göreceksin" diye ekledi. bu ısrar hooşuma gitmişti "hadi bakalım inşallah" dedim.
tribünde tanıl abinin yanına geçtiğimde, oradan buradan muhabbet ettikten sonra “bu maçı kazanalım ki ‘şu kalabalığı’ kaybetmeyelim!” dedi. gülüştük.
elinde kalburüstü bir kadro olmasına rağmen bir türlü istediği sonuçları alamayan kayserispor oyuna baskılı başladı. fakat birkaç ataktan sonra oyun dengelendi. sağ kanatta hurşut’un taşıdığı ve akabinde -cılız da olsa- şutladığı toplar oldu. bunun dışında maç kafa kafaya gidiyordu. her an bir takım gol atabilirdi. kayserinin kaçırdığı bir pozisyon sırasında tribünlerde o klasik “…gençlere rahat yok, ankara’da kayseri’ye…” bestesi söylenirken tanıl abi “gençlere rahat yok burası kesinlikle doğru” diyordu!
bu arada tanıl abinin bir arkadaşı ve küçük oğlu geldi. bir tane boş koltuğumuz vardı. tuğberk hemen ayağa kalkıp yerini verdi ve arkamızda ayakta izlemeye başladı.
derken hurşut’un kullandığı kornerde artun’un topun üstünden atlaması ve karambolda (benim sezon başından beri salak bir şekilde sürekli radoviç dediğim) petrovic’in güzel şutu ile öne geçtik. hemen akabinde hurşut’un düşüşü ile kazanılan penaltı ve zec’in attığı gol ile rahatlayacağımızı düşündük ama yanılıyorduk!
golden sonra tanıl abi ayağa fırlayıp tuğberk’e “sen otur biraz da ben ayakta izleyeyim.” dedi. yer değiştirdiler. bu arada tuğberk yanıma otururken tanıl abiye “gole kadar abi. gol olunca değişiriz” dedi. ben de itiraf edeyim ki, içimden “abartmasak yahu 3 mü olacak?” diye geçirdim!
ilk yarı 2-0 bitti. takımlar soyunma odasına giderken kayseri tribünü shota’yı yuhalıyordu…
ikinci yarının başında 3 tane net kontra golü kaçırdık. ardından kayserispor oyunu sahamıza yıktı. sağlı-sollu ortalar, duran toplar derken tribünlerde daraldıkça daralıyorduk. çünkü garip bir şekilde topa bir türlü sahip olamıyorduk. genelde top ileri şişiriliyor ve bu da yeni bir kayseri atağı oluyordu. maçın 73. dakikasında bir serbest vuruş kazandık. ben tanıl abiye dönüp “azo atar biz de son 17 dakikayı rahat rahat izleriz. hem yarın iş var abi ne gerek var bu kadar strese ya!” dedim.
topun başında azo ve cem can vardı. tanıl abi “cem can vursun” diyordu. cem can önce fake attı ardından topu açtı ve azo vurmak için koşmaya başladı. aynı anda kayserisporlu bir oyuncu da topun önünü kapatmak için koşuyordu (doğrusu bizim açımızdan topu kesecekmiş gibi de görünüyordu) ama azo nefis bir vuruş yaptı ve skoru 3-0’a taşıdı. tanıl abi bir yandan “goool” diye bağırırken bir yandan da bana sarılıp “bildin” dedikten sonra kaan abiye dönüp “mali bildi yahu!” diyordu...
hem ritüel yapıldı ve tuğberk ile tanıl abi “gole kadar!” diyerek birbirlerine sözler verdiler ve yerlerini değiştirdiler. bu arada ben de ayağa katlım ve tanıl abi ile sohbete ayakta devam ettik. tanıl abi “yahu bir de türk evladı gol atsın” dedi ve hemen “ya da süryani!” diye ekledi. ben de “jimmy atsın abi moral olur ne güzel” diye cümlesinin son bölümüne katıldığımı ifade ettim.
jimmy oyuna girdiğinden beri çok istekliydi. maçın son anlarında soldan zec’in yaptığı ortada topu kontrol eden ve çizgiye doğru inen jimmy sağ ayağındaki topu hızlı bir şekilde sol-sağ yapıp ardından kaleci ile direğin arasından topu filelere gönderdi.
bol pozisyon versek de gol yemeden ve 4-0’lık galibiyetle sahadan ayrıldık ve pazar gecesi eve huzurlu gitmenin tadının bir başka olduğunu bir kere daha yaşadık.
unutmadan yazmak gerekir ki, kayserisporlular ceza alanı içinden kaleci ile karşı karşıya tam şut çekecekken araya giren ve 2 kere golü engelleyen cem can bence maçın adamı idi!
tribünlerden çıkarken ilk kez maça gelen zeynep ve aslı'ya "uğurumuzsunuz artık her maça geleceksiniz!" dediğimde zeynep, "biz uğurböcekleri diye bir kadın taraftar grubu kurma planları yaptık bile" diyordu!
eve gelip gencler.org’u güncelledikten sonra jimmy’nin golünün kayser’ye lig tarihi boyunca attığımız 50. gol olduğunu görüp mutlu oldum. ama daha sonra ebedi puan cetvelinde aynı golün lig tarihinin 38 bininci golü olduğunu görünce inanamadım! daha çok mutlu oldum… hemen istatistiği yaymaya başladım :)