her 9-6 çalışan gibi ben de koştura koştura maça yetişmek için uğraşıyorum. çünkü hafta içi oynanacak olan bir lig maçının saat 19’da oynanmasının saçma olduğunu bir kere daha yazmaya sıkılıyorum ama büyük (!) federasyonumuz ile digitürk el ele verip, bir kere daha bu kör saate maç koymaya hiç sıkılmıyorlar!
herşeye rağmen, 2012-13 sezonunda ilk kez tribünde yerimi alacağım için oldukça heyecanlıyım. stada girip maraton tribününe yüzümü çevirdiğimde daha önce hiç karşılaşmadığım bir sahne ile karşılaşıyorum. tribündeki herkes en arka 2 koltuk ve onun arkasına sıkışmış durumdalar. önce afallıyorum ama merdivenlerden çıkarken insanların güneşten kaçtıklarını fark ediyorum. 5-6 dakika sonra rafi abi, abreg ve tanıl abinin daveti ile maça gelen rober koptaş’ı görüyorum. yanlarına gidip “hoş geldiniz” diyorum.
âdete uyarak biz de en arkaya geçiyoruz. rober ve rafi abi ile muhabbet ediyoruz. bu arada sahada alışık olmadığımız bir şekilde kaleci hariç 10 değil 11 futbolcu ısınıyor. bunu, “fuat hocanın bir kişide kararını son dakika vereceği” olarak yorumluyoruz. maç saati yaklaştıkça rafi abi heyecandan yerinde duramamaya başlıyor. bir ara ortadan kayboluyor. bir bakıyoruz ki maratonun saatliye en yakın olan tarafında volta atıyor. aklıma erdem ve ural’ın antalya maçında rafi abinin en arkada ve en uzakta heyecandan yerine oturmadan maçı takip etmesi geliyor. o yüzden şaşkınlığımı üzerimden atıyorum.
bu arada ömer abim, eşi, ufaklıklar ve ismail dayımı görüp yanlarına gidiyorum. bu sahneye en son (yanlışım yoksa) 2004-05 sezonunda gördüğüm için çok mutlu oluyorum. çünkü bu an, aynı zamanda takıma olan güveni gösteriyor. tanıdıklar tribünü doldurmaya devam ediyorlar. gördüklerimin yanına gidip 3-5 cümle ediyorum.
maçın başlama düdüğü sırasında etrafıma bakınıyorum. maratonun neredeyse %80’i dolu durumda. mesai günü ve kör bir saatte tribünün bu kadar dolması da takıma olan güveni göstermesi açısından önemli bir veri olarak aklıma kazınıyor. geçen yıl kale arkasında olan grup maratonun sağında yer alıyor. kapalının normalde deplasman tribünü olan solunda ise antalya maçında olduğu gibi yine altyapı öğrencileri ve velileri doldurmuş durumda. saatlide de beklediğimden çok ordusporlu var.
aykut’un cezalı, azo, (sanırım) oktay’ın sakatlığından ve ileride etkisiz kalan lekic’den ötürü 3 yeni transferle maça başlıyoruz. ekigho ileride, serkan kurtuluş sağ bekte ve petrovic tam ortada başlıyor. ilk dakikalar iki takımın birbirini tartması ile geçiyor. ama geçen yıl en önemli özelliğimiz olan ortadan top çıkmayı bir türlü başaramıyoruz. petrovic birkaç defansif hamle ve kafasını kaldırarak oyunu okumaya çalışan hareketle “iyi olacağını” gösteriyor. fakat şu anda yetersiz ve desteksiz kalıyor. bu yüzden oyunu jimmy’nin sağ ve hurşut’un sol kanadına yıkmaya çalışıyoruz. derken 7. dakikada orduspor sahasından bir top şişiriliyor. kafamı sağa çevirdiğimde ordusporlu oyuncunun bizimkilerden en az 10 metre ileride olduğunu görüp şaşırıyorum. yan hakeme, akabinde orta hakeme bakıyorum ama oyun devam ediyor. ramazan oyuncunun açısını daraltmak için çıkıyor, oyuncu solundaki orduluya topu çıkarttığında mehmet sedef oyuncu ile kaleci arasına girip topa hamle yapıyor ama top sekip kaleye giriyor. şaşkınız! uzun süre pozisyonun ofsayt olduğunu konuşuyoruz. (ama akşam, eski yenide maç özetini izlerken, en uzaktaki serkan kurtuluş’un anlık hata ile ofsaydı bozduğunu göreceğiz.)
ardından takım sürekli kanatlardan yükleniyor. güzel bir baskı kuruyoruz ama bir türlü gol gelmiyor. derken jimmy’nin sol kanattan içeri doğru geçip çektiği efsanevi şut üst direkte patlıyor. o an tribünde öyle bir hareketlenme oluyor ki! herkes ayağa fırlıyor ve bir anda tezahürata başlanıyor. takım baskıya devam ederken orduspor, kendi sahasında kaptığı topu ilk golde olduğu gibi gençler defansının arkasına şişirmeye çalışıyor. zec’in çaprazdan şutunu kaleci çıkardıktan ve orduspor’un bir müsait pozisyonundan sonra ilk yarı bitiyor.
devre arasında yeni gördüklerimle selamlaşıp bir yandan da maçın kritiğini yapıyoruz.
maçın başında kara-kızıl’ın tellere astığı "çizgi metin gözün arkada kalmasın. sol çizgi boş kalmayacak” pankartının ilk yarının ortalarında (muhtemelen) polisten gelen uyarı ile indirilmesi en saçma anlardan biriydi. 19 mayıs’taki saçma yasaklardan birini daha yaşamış olduk!
ikinci yarıya ekigho yerine lekic ve özgür’ün yerine mehmet kara oyuna giriyor. mehmet kara ve petrovic, iyi bir ikili oluşturuyor ve orta sahada biraz daha etkin oluyoruz. lekic’in boyu da düşünülerek sağlı-sollu ortalar ile orduspor kalesi ablukaya alınıyor ve sedef’in ortası ve ordusporlu defans oyuncusunun uzaklaştırmak isterken sağ kanatta topu önünde bulan hurşut’un sert ve yerden vuruşu ile beraberliği yakalıyoruz. yaklaşık %90’ı dolmuş olan maraton tribünündeki hareketlenmeyi, haykırışları ve gol seslerini görmeliydiniz!
ardından baskı sürdürülüyor ve lekic’in ofsayttan attığı gol, lekic’in soldan orta-şut karışımı vuruşuna kimsenin dokunamaması, hurşut’un kornerinde lekic’in güzel kafasını kalecinin çıkartması ve petrovic’in kalenin dibinde topu dışarı atışı ve zec’in çaprazdan topu kaleciye nişanlaması ile galibiyet golü bir türlü gelmiyor. orduspor ise genelde cılız olsa da, david baral’ın maçın sonlarında köşe vuruşundan gelen topu, kalenin tersini nişanladığı nefis bir kafa vuruşu yapıyor.
maç 1-1 sona eriyor. bir yandan galibiyet gelmediği için üzülürken bir yandan da sezon başı ve kör bir saat olmasına rağmen tribünler dolmaya başladığı için yenilmediğimize seviniyoruz. rafi abi, rober ve abreg ile tribünler tamamen boşalmışken fotoğraf çekiniyoruz. ardından eski yeni’ye doğru gitmek için abreg’in gardaki arabasına doğru yürümeye başlıyoruz. bu arada rober, abreg’in ermenicede ‘yaşasın’ anlamına geldiğini söylüyor. abreg, “bundan sonra abreg gençlerbirliği diye tezahürat yapabiliriz” diye prim yapmaya çalışıyor. ben de “viva gibi yani!” diye ekliyorum.
yolda bir yandan rober’in tribünümüz hakkındaki görüşlerini alıyordum, bir yandan da tribün kültürümüzü, 19 mayıs stadındaki “sert/gereksiz/anlamsız” uygulamalardan bahsediyorum. rober’in tribünde en şaşırdığı olayın kimsenin küfretmemesi ve hakemi eleştirmek için yapılan “acemi hakem” tezahüratı olduğunu öğreniyorum.
eski yenide yapılan laklak, benim 1 saat sonra kalkışım ve yatağa uzanmışken rober’in twiter’dan paylaştığı “eğlence” fotoğraflarına “vay arkadaş 2 dakika uzaklaştık olaya bak!” diye tepki verişim ile bir maç anısı daha tamamlanıyor…