bu maç için uzun uzadiye yazacak bir şey yok aslında ama duygularımı ne kadar kısa cümlelerle anlatabilirim bilemedim. rafi abi, dünyanın bir ucundan memleketine gelmişti, uzun yıllar sonra takımını izleyeceği için kalbi duracak gibiydi, öyle ki maç sırasında c bloğun en üstünde sigara içip voltaladı, oturamadı bile, benim gibi bir çok insanın nasıl, iyi mi diye sürekli geri dönüp ona bakmaktan boynu tutuldu... bayram tatili olmasına ve ankara’nın neredeyse tamamının boşalmış olmasına rağmen tribün oldukça kalabalıktı. ilk yarı golsüz bitti, 2. yarı başladıktan sanırım 20 dakika kadar sonra antalya gol attı ve yıkıldık! tam tabiri bu olmalı... aklımda fikrimde sadece rafi abi vardı, bu maçı her ne olursa olsun almalydık, hiç bir şey için değilse bile rafi abinin hatrına, bunca yıl sonra 19 mayıs’dan boynu bükük çıkamazdı ya! hiç umutsuzluğa düşmedim ama bu kadarını ben bile hayal etmedim :) önce beraberlik golü oktay’la geldi, sonrasında takıma birşey oldu, maç öylesine hızlandı ki, son 10 dakika yerimizde duramadık, sonrasını zec tamamladı zaten, ikinci gol...aklımdan geçen, amman haaa! gol yemeyelimdi,geçen sezonki 4-2'lik beşiktaş maçında da aynı şeyleri hissetmiştim, derken 90+3’de 3. gol...ve bitiş düdüğü...beşiktaş maçı da böyle bitmişti :) sonra birden birinin bana sarıldığını farkettim, eşim ural olmalıydı, ben rafi abiyi arıyordum çünkü yukarılarda, yanlış yerde aramışım, bana sarılan, yüzündeki ifadenin gülümsemeyi çoktan aştığı, yüksek sesle kahkahalar atan rafi abiydi :) bitiş düdüğünden sonra takım ile tribün arasında olağanüstü bir iletişim yaşandı, üstüne çalan ankara havasında takım sahada, biz tribünde oynadık, ankara bebesi rafi abi de tabi ki....