hakemler : abdullah yılmaz, ismail köse, serkan akarca
gençlerbirliği : serdar kulbilge, orhan şam, mahmut boz, ante kulusic, murat kalkan, hurşut meriç, cem can (dk. 82 patiyo tambwe), oktay delibalta (dk. 70 soner aydoğdu), michael john jedinak "mile jedinak", serkan çalık, smeltz (dk. 62 william mehmet "billy mehmet")
teknik direktör : ralf zumdick
beşiktaş : rüştü reçber, roberto hilbert, ibrahim toraman, ersan gülüm, ibrahim üzülmez, tabata (dk. 73 necip uysal), guti (dk. 83 mert nobre), mehmet aurelio, fabian ernst, filip holosko (dk. 87 erhan güven), ricardo quaresma
3 büyükler açısından son yılların en kötü sezonunda 12. haftanın ardından ligdeki 4 istanbul takımı arasında en başarılısı 22 puanla 4. sırada yer alan istanbul büyükşehir belediyespor.
hani çok sinirlenirsiniz ama hiç ama hiçbir şey konuşmak, yazmak-çizmek istemezsiniz. çünkü sizi küplere bindiren olayın "aynı"sını daha önce defalarca görmüş/yaşamış ve bu durum hakkında uzun uzadıya konuşmuş, yazmış-çizmişsinizdir ama hiçbir sonuç elde edemediğinizden tekrar konuşmak istemezsiniz...
10 küsür yıldır tribünden gençlerbirliği maçlarını takip ediyorum. özellikle fenerbahçe, beşiktaş ve galatasaray maçlarında hakemlerin bu takımları kolladıklarını, aynı maç içinde benzer pozisyonlarda takımlara göre farklı kararlar verdiklerini, bu takımları öne geçirmek için uydurma penaltı, faul atışları sağladıklarını, bu takımlar öne geçtiklerinde oyunu sürekli durdurup soğutacak kararlar verdiklerini 100lerce kez tanık oldum...
bunları neredeyse her durumda anlatmak için çabalayıp durdum. sizin takımınızdan minumum 5-10 kat daha "değerli" takımların bir de hakem tarafından desteklenmesinin nedenini bir türlü anlayamadım. çünkü, 52 sezondur "büyük" olan bu takımların hakem olmasa da maçı kazanmaları gerekiyor...
bugünkü maçta da benzer anları yaşadık. maçın özellikle ilk yarısında hakem o kadar çok faul atışı "uydurdu" ki... baktı bunlardan bir sonuç gelmiyor ilk ceza alanı içinde "düşme" pozisyonunda penaltıyı da uydurdu...
ikinci yarıda ise biraz daha "adil" görünmeye çalıştı zira beşiktaş zaten öndeydi... quaresma 2 kere yan hakemin önünde topsuz pozisyonda gençlerli futbolcuları tekmeledi, tabata (ya da hilbert) de benzer bir pozsiyonda kendisinden topu kazanan ve ileriye aktaran jedinak'a yine topsuz alanda arkadan kaydı ve hakemler yine göremediler...
kısacası beşiktaş maçı 2-0 aldı. hakem de görsel ya da yazılı basında sadece bir iki cümle eleştiri almak dışında bundan önceki hakemler gibi kazançlı çıkan taraf olacak...
canı yanan da bir anadolu takımı olduğundan bu maçı ve maçta yaşananları da hiç kimse hatırlamayacak...
ne diyeyim helal olsun... yaşasın türk futboluz...
spor toto süper lig'de, deplasmanda gençlerbirliği ile karşılaşan beşiktaş, ankara'ya eksik bir kadroyla geldi. başkente dün akşam saatlerinde gelen siyah-beyazlılarda, sakatlıkları süren rıdvan, ferrari, sivok, ekrem, nihat ile bobo kadroya alınmadı. teknik direktör bernd schuster, sakatlığı bulunmayan golcü futbolcu fatih tekke'yi kupa karşılaşmasında olduğu gibi yine 18 kişilik maç kadrosuna almadı.
ligde sıkıntılı günler geçiren siyah-beyazlılarda fatih'in yanı sıra hakan, yusuf ve fink de 18 kişilik kadroda yer bulamadı. alman teknik adam, bobo'nun yokluğunda, ilk 11'de forvet hattında holosko'ya yer verdi. beşiktaş, gençlerbirliği ile yaptığı son 18 lig maçında yenilgi yüzü görmedi. siyah beyazlılar, bu süre içindeki 12 maçı kazanırken, 6'sında ise berabere kaldı. gençlerbirliği ile ligde yaptığı son 10 maçtan 9'unu kazanan istanbul temsilcisi, başkent ekibi karşısında ligdeki son yenilgisini 2000-2001 sezonunda aldı. bu sezonda kırmızı-siyahlılar, rakibini deplasmanda 3-0, ankara'da da 2-1 yenme başarısı gösterdi.
ligde son haftalarda aldığı sonuçlar ve güzel futbolla çıkışını sürdüren gençlerbirliği'nde ise toplam 6 futbolcu sakatlığı nedeniyle 18 kişilik maç kadrosunda yer almadı. başkent ekibinde, sakatlıkları süren mustafa pektemek, michael stewart, debatik curri, labinot harbuzi, ermin zec 18 kişilik kadronun dışında kaldı. kayserispor maçındaki bir pozisyon sonrasında sakatlanan ve kaburgalarında iç kanama tespit edilen aykut da riske edilmeyerek, beşiktaş karşısında kadroya alınmadı. öte yandan, gençlerbirliği'nin yeni zelandalı futbolcusu semltz, 4 hafta aradan sonra ligde ilk 11'de forma şansı buldu. bu arada, kırmızı-siyahlıların orta sahadaki çalışkan ismi cem can, hafta içinde ikinci kez babalık sevinci yaşadı. bebeğe, hamza kayra ismi verildi. cem can, babalık sevincini antrenmanda arkadaşlarına baklava ikram ederek kutladı.
kırmızı-siyahlıların orta sahadaki çalışkan ismi cem can, hafta içinde ikinci kez babalık sevinci yaşadı. bebeğe, hamza kayra ismi verildi. cem can, babalık sevincini antrenmanda arkadaşlarına baklava ikram ederek kutladı.
karşılaşmada biletler 30, 40 ve 60 tl'den satılırken, beşiktaşl ı taraftarlar kendilerine ayrılan bölümleri büyük oranda doldurdu. evsahibi gençlerbirliği taraftarları ise maraton ve kale arkası ile kapalı tribünün bir bölümünde yer alarak takımlarını desteklediler.
2. dakikada hurşut'un ceza sahası dışından yaptığı vuruşta, kaleci rüştü topa sahip oldu.
5. dakikada ceza sahası içinde topla buluşan quaresma'nın yerden vuruşunda, meşin yuvarlak kaleci serdar'dan döndü. dönen topa dokunamayan tabata, takımını mutlak bir golden etti.
7. dakikada ernst'in ceza sahası dışından vuruşunda, top yandan auta gitti.
20. dakikada tabata'nın kullandığı serbest vuruşta, kaleci serdar son anda topu kornere çeldi.
29. dakikada quaresma'nın ceza sahasına girerken yaptığı vuruşta, top üstten auta gitti.
43. dakikada oktay'ın pasında smeltz'den önce topa sahip olan kaleci rüştü, mutlak bir pozisyonu önledi.
44. dakikada hurşut'un ceza sahası dışından yaptığı vuruşta, kaleci rüştü iki hamlede topu kontrol etti.
45+1. dakikada maçın hakemi murat'ın ceza sahası içinde tabata'yı düşürmesiyle penaltı noktasını gösterdi. atışı kullanan guti, topla kaleci serdar'ı ayrı köşelere gönderdi. 0-1
50. dakikada sol çaprazdan çalımlarla ceza sahasına giren quaresma'nın dar açıdan yaptığı vuruşta, kaleci serdar gole izin vermedi.
52. dakikada hilbert'in yaptığı vuruşta, kaleci serdar topu kornere gönderdi.
63. dakikada quaresma'nın pasıyla sol çaprazdan ceza sahasına giren guti'nin mahmut'un müdahalesine rağmen yaptığı vuruşta, top auta gitti.
79. dakikada serkan'ın ceza sahası dışından yaptığı vuruşta, kaleci rüştü'nün çeldiği top üst direğe çarparak kornere gitti.
89. dakikada jedinak'ın ceza sahası dışından sert vuruşunda, kaleci rüştü gole izin vermedi.
90+5. dakikada gelişen beşiktaş kontra atağında quaresma'nın pasına hareketlenen hilbert'in düzgün vuruşunda top ağlara gitti. 0-2
maç sabahı akçiğer kongresi için antalya cornelia'daydık. saat 7.30 ciarlarında yola çıktık. yaklaşık 15 civarlarında ankaradaydık.
arkadaşlara "antalyadan ankaraya gençlerbirliği için deplasmana geldim sanırım" diye takılmıştım.
stada girdiğimizde bir yandan maça geldiğim için seviniyordum ama bir yandan da kafam çatlıyordu. bir de maç içinde yaşanan "taraflılık" mevzularının verdiği sinirle maç sonu direk eve gidip pineklmeye karar verdim.
ikinci yarının başlarında gençlerbirliğinin avustralyalı oyuncusu jedinak, hilbert'ten topu söktü ve ileri aktardı. bunun ardından hilbert jedinak'a çok sert bir şekilde arkadan kayarak yere indirdi. pozisyon yan hakemin ve tribünlerdeki bizim gözlerimiz önünde cereyan etti. fakat yan hakem hiçbir şekilde oralı olmadı. orta hakem ise döndü baktı ve devam ettirdi maçı. biz orta hakem dönüp bakınca "pozisyon sonrası kart var" dedik ama orta hakem de es geçti pozisyonu.
bunlar yaşanırken yerde yatan jedinak, yavaş yavaş ayağa kalkarken yan hakeme doğru sert bir şekilde bakıyordu. ardından ayağa kalktı ve oyuna devam etti.
yaklaşık 2 sezondur türkiye'de futbol oynayan jedinak'ın o sert bakışında türkiye'deki futbolu ne kadar iyi çözdüğünü anlayabiliyordunuz. koşup kendisini de paralasa hakemler gözleri önündeki bu pozisyonu gör(e)meyeceklerdi.
birçok ülkede futbol sistemi, içinde yer alanları belirli bir düzene sokarken bizde sistem insanların düzenlerini bozuyor. bu bozulma içinde hakkı yenenler zamanla haksızlığı haklarıymış gibi görüp daha bir acımasız ve korkusuz oluyorlar. bu yüzden düşük bütçeli takımlarda oynarken "efendi" olan oyuncular büyük bütçeli takımlara kapağı atar atmaz "hırçınlaşıp agresifleşiyorlar". zira büyük bütçeli takımlarda dokunulmazlaşıyorlar...
bunun bir benzeri de türkiye'ye gelen yabancı futbolcularda yaşanıyor. yine bu maçta quaresma topsuz alanda 2 kere rakip oyuncuya hiç çekinmeden tekme atabiliyor. çünkü biliyor ki "korunacak"... oysa avrupa liglerinde oynarken buna benzer hareketlerin cezasız kalmayacağını bilerek sisteme uymak zorundaydı...
bu ülkede futbol hiçbir zaman sevilmedi… doğduğunuzda, birileri tarafından “omuzlarınıza yüklenen” takımı sevmeniz öğretildi… daha ilkokul yaşına gelmemiş çocuklara “diğer” takımların “düşman” olduğu öğütlendi… “ben maç izlemem. sadece kendi takımımın maçını izlerim” diyen “futboldan yoksun” insanlar yaratıldı…
bu ülkede futbol hiçbir zaman sadece oyun olmadı… her maçı bir “savaş”, her karşılaşmayı bir “dava” olarak görmeniz istendi… hangi koşulda olursa olsun kendi takımınızı yüceltmeniz, diğer takımları ise küçümsemeniz beklendi… “ölmeye ölmeye ölmeye geldik” diyen “gözü dönmüş” insanlar yaratıldı…
bu ülkede futbolu sevmeniz için hiç kimse yol göstermedi… herkes sadece kendi takımının yolunu işaret etti… kayıtsız şartsız ona iman etmeniz beklendi… takımınızın hatalarını görmemeniz, sadece başarılarını dillendirmeniz istendi… “kazan da nasıl kazanırsan kazan” diyen “kör” insanlar yaratıldı…
bu ülke futbolunda hiçbir zaman bir “futbol sistem” kurulmadı… hep günü birlik başarılarla övünüldü… istikrar yerine adam asmalar daha cazip görüldü… uzun vadeli planlar yerine kısa vadeli/gün geçirici planlara prim verildi… en ufak başarısızlıkta kazanlar kaynatıldı… cadı avına başlandı… günah keçileri yaratıldı… linç kültürümüzü besleyen “zavallı” insan yaratıldı…
bu ülke futbolunda hep güçlüler kazandı… elenmesinler diye kurallar değiştirildi… hep onların kazanması için uğraşıldı… sürprizlerin önüne set gerildi… olması istenenlerle, diğerleri arasındaki uçurum her geçen gün daha da yükseltildi… “sadece güçlülerin kazanmasını isteyen” insanlar yaratıldı…
bu ülkede futbol hep birilerine hizmet etti… her yol birilerinin cebine çıktı… 3 kuruşluk oyunculara 100 lira verildi… paralar aklandı… borçlar silindi… “oy”undan korkanlar “aman dokunmayalım” diyerek oyunun devam etmesine göz yumdular… “futbolun canı cehenneme ben paraya/oya bakarım” diyen insanlar yaratıldı…
bu ülkede futbolcuya, teknik adama hiç saygı duyulmadı… bir günde vezir yapıldılar… bir günde rezil edildiler… “dövmeyi, tartaklamayı görev sayan” insanlar yaratıldı…
bu ülkede futbol asla sevilmedi… rakip takım taraftarları kafeslere kapatıldı… ya da stada alınmadı… gelmelerini yasaklayarak “olayı” kapattıklarını düşünenler aslında taraftarlar arasındaki kutuplaşmayı daha da arttırdıklarının farkına bile varmadılar…
bu ülke futbolunda güvenlik mercileri bile kuralları uygularken takım seçtiler… ev sahibi olay çıkartmıyor diye pankartını sokmasını izin vermezken “onlara” kapıları sonuna kadar açtılar… ev sahibi kavga-dövüşe katılmıyor, küfretmiyor diye deplasmandaki takımın amigosunun sahaya inmesine izin verdiler… “hep onlar için çalışan” insanlar yaratıldı…
bu ülkede futbol asla sevilmedi… bu ülkede futbol gerçekten asla ve asla sevilmedi… sevilmesi istenmedi… sevenler horlandı… sevilmesi için uğraşanlar küçümsendi… susturuldu… kessen damarlarından tuttuğu takımın renklerinin aktığını sanan “saflar” yaratıldı…
sorgulayanların aksine sorgulamayan bu safların önü her zaman açıldı…
bu maçta emniyet güçleri ve güvenlik görevlileri, gençlerlilerin ıslıklamalarına rağmen beşiktaş amigosunun sahaya inmesine izin vermiş ve bir kere daha "kavga, dövüş etmeyiz rakip taraftara saygı duyarız" diye bas bas bağıran gençlerbirliklileri "ezmiştir"...
sadece biraz empati kurulup, aynı durumda gençlerbirliği yerine ankaragücü olsaydı, böyle bir şeye izin verilir miydi bunu sorgulamak gerekir sanırım...
gençlerbirliği – beşiktaş: bir taraftarın gözünden!
özet inişte bir beşiktaş, çıkışta bir gençlerbirliği. yüksek bir umut. umudum isteklilik anlamında yerini bulsa da skora yansımadı. penaltı pozisyonu olmasa muhtemelen iki tarafın da birbirini yenemediği bir maç izleyecektik. sonuç olarak bir mağlubiyet daha alarak kümede olduğumuz yere demir attık.
hikaye bu maçla ilgili olarak daha çok taraftarlar ve staddaki atmosfer konusunda yazasım var.
bu maça diğerlerinden erken geldim. malum geçen yıl üç bilindik istanbul takımına karşı yaptığımız maçlarda erken gelmeme rağmen bırakın kendi yerime oturmayı kendi bloğuma dahi girememiş maçları farklı bölgelerden izlemek durumunda kalmıştım. maça erken gelince de tribünlerdeki olayları da uzun süre izleme şansına eriştim.
ben bu malum 3 takıma karşı olan maçlarda zevk alamıyorum. çünkü hayal ettiğim, kendimi ait hissetiğim o taraftar grubunun ya içeriği değişiyor ya da huyu. sonuçta ortaya hoş olmayan görüntüler ve sesler çıkıyor. ne mi kast ediyorum? şöyle:
daha maça 1 saat kadar var. beşiktaş taraftarı kalabalık ve tezahüratlara başlamış. gençlerbirliği tribününün ortasında bir kaç genç ilk tezahürata başlıyor: “beşiktaşın köpeğine…” ve defalarca tekrar ediliyor. hatta bu arkadaşlar hızını alamayıp beşiktaş tribünlerinin yakınına kadar koşarak bir de orada yapıyorlar şovlarını. ortam daha baştan geriliyor. maç boyunca kulaklarımıza inanamadığımız tezahüratlar devam ediyor. hakeme ve beşiktaş taraftarına. bir tribün kendi takımını desteklemek için oradayken nasıl oluyor da daha ilk tezahürat karşı takımın varlığı üzerine kuruluyor. beşiktaş takımı sahaya çıkınca da yuhalama sesleri. diyorum ya bu taraftarı ben tanımıyorum. hiç yapmadığımız işler, gurur duyduğumuz özelliklerimiz bu tür maçlarda pırtlayıveriyor. çözeblir miyiz bu sorunu? tribün liderleri?
beşiktaş seyircisine teşekkürler. bizim bu garip tezahüratlarımıza pek de kulak asmadılar. maç boyunca bir şölen havasında eğlendiler.
gelelim maça. gençlerbirliği maça iyi başlamadı. oyuncular çok heyecanlı ya da gergindiler. neredeyse 20 dakika hiç top kullanamadık. beşiktaş da bir kaç pozisyonu cömertçe harcadı. gol geldi gelecek derken gençlerbirliği oyunda dengeyi yakaladı. hatta kaçan bir iki pozisyon ve atak var ki… ama maçın ilk yarısını mağlup kapatmak için bir penaltı gerekliymiş. ben tv’den hala izleyemesem de tribünden bakılınca penaltı yok diye görüldü. öyle ya da böyle geri düştük ve ikinci yarıda uğraşsak da geri gelemedik. gol pozisyonlarına girsek de golcülerimiz bugün çalışamadı. şu anda belki de ligin gol atma anlamında en sıkıntılı takımlarından biriyiz.
gençlerbirliği bugün harbuzinin yokluğunu çok hissetti. bütün topları ileri çıkarmak için tek yol jedinac’dı. o da bir yere kadar işleyebiliyor. defansımız, kanatlarımız her zamanki gibiydi. hatta bugün murat dahi hücumlara daha etkili katıldı. ama orta saha sıkıntımız devam ediyor. defansif anlamda yeterli ancak hücumda etkisiz orta sahamım. dedim ya bir de harbuzi olsa zec olsa bugün ne olurdu merak ediyorum.
beşiktaş’da en çok konuşulan isim quaresma oldu bizim tarafımızda. her pozisyonda kendini yere atıyor, kameraların çekmediği bölgelerde bizim oyunculara sataşıyor vb. şımarık futbolcu. umarım guti’den biraz ders alır bu anlamda.
son olarak da hakeme değinmek istiyorum. herkes hakemi kendince haklı ya da haksız bulur. ama bugün gençler tribünlerinde çok ciddi bir tepki vardı hakeme karşı. tribünlerde uzun süre “hakem kümeye” sesleri yükseldi.
maçın adamı bizim taraftarlar benimle pek de aynı fikirde olmuyor jedinac konusunda. ama ben bu maçta jedinac’ı beğendim. en kilit rolü oynadı diyebilirim. bir de orhan bugün diğer takım arkadaşlarına göre daha istekli ve etkiliydi diye düşünüyorum.
taraftarın güzelliği taraftar hakkında yukarıda zaten yeterince yazdım. yine de herşeye rağmen maç sonrasında takımımızı alkışlamamız ve tribüne çağırmamız oldukça olumluydu. ama oynamayalım, 3 istanbul takımıyla oynamayalım. sebat maçındaki seyircimiz çok daha güzeldi.
haftanın önerisi maç öncesinde iki takım taraftarı da tezahüratlar yapıyor. güzel bir atmosfer doğabilir. ancak stadda yapılan müzik yayını bu “ambiyansı” çok bozuyor. zaten hiçbir anons maratonda duyulmuyor. biri lütfen bu müzikleri durdursun. “alehandro, alehandro…”
"the referee was rubbish, crap," so says little oz kanka who for my money was spot on.
the beautiful autumn weather continues in ankara for the start of the bayram week and so it was in comfort that spine, ambo kanka peter, patrick, ciaran, little oz kanka and myself sat and gossipped in the beer bus.
we all crammed into ambo peter's car and joined the massive queues to get in. i guess the good weather got the people out as prices for the match were 45tl for maraton. pretty steep when you consider that our season tickets cost us 90tl.
genclerbirligi 0 - 2 besiktas
with so many of our top players out injured (zec, harbuzi, stewart etc) it was with great joy that we saw gencler go out there with attacking intent. there has certainly been a big change since zumdick took over a few weeks ago and it is clear that the fans appreciate it.
we were taking besiktas on and, despite a few scares, were pretty pleased with the overall performance in the first half. one hassle though is that some of our players don't go for shots. this was particularly true of kiwi shane smetlz who seemed as if he wanted to walk the ball into the goal. come on guys, if you have a chance, go for it!
as i said things were going okay until stoppage time in the first half when a ball went in from the left and seemingly went across the goal and off to the other side. sighs of relief all round until we noticed that the ref had pointed to the spot. it certainly didn't look like a penalty to me and besiktas smashed in the goal. all the old (but clean) anti-referee chants went up and a moment or two later i got two text messages. the first from flying dutchman kanka:
"not a penalty! not even after replay on my laptop. referee has been bought, no surprise there, eh? shit istanbul teams. haydi gencler!!!"
then a moment later from sir eski kanka:
"how much did bjk pay ref?
i'm not sure but you can see the incident at the beginning of this youtube clip. sorry to those in turkey who have can't see it. youtube seems to be banned again. my advice, check out opendns.
second half and we stepped up a gear and could have so easily equalised. serkan pulled off the shot of the match with a lovely far distance strike that the besiktas keeper only just managed to get a hand to and the ball then hit the upright.
attack after attack and plenty of sighs and signs of desperation from us gencler fans when at the very death of the match, at 90+6, besiktas ran through on a counter attack and scored their second.
a tough end and no points but i'm still feeling positive. we would beat most teams the way we played today, not to mention the referee (it wasn't just the penalty, plenty of besiktas players should have been given multiple yellow cards).
i actually had a nice afternoon yesterday, and even though we are down near the bottom of the league things are starting to look positive.
gençlerbirliği: serdar kulbilge, ante kulusic, serkan çalık, oktay delibalta (dk. 70 soner aydoğdu), michael john jedinak, hurşut meriç, mahmut boz, cem can (dk. 81 patiyo tambwe), orhan şam, murat kalkan, shane edward smeltz (dk. 62 billy osman beyza)
yedekler: özkan karabulut, alparslan erdem, cem atan, emre balak
teknik direktör: ralf christoph bernard zumdick
beşiktaş a.ş.: rüştü reçber, ricardo andrade quresma bernardo, roberto jan hilbert, jose maria gutierrez hernandez (dk. 82 mert nobre), rodrigo barbosa tabata (dk. 72 necip uysal), ibrahim üzülmez, ibrahim toraman, ersan adem gülüm, filip holosko (dk. 86 erhan güven), fabian ernst, mehmet aurelio
yedekler: cenk gönen, ismail köybaşı, onur bayramoğlu, tomas zapotocny
teknik direktör: bernd schuster
goller: (0-1) dk. 44 [penaltıdan] jose maria gutierrez hernandez (0-2) dk. 89 roberto jan hilbert (ayakla)
sarı kartlar: dk. 16 ante kulusic, dk. 18 serdar kulbilge, dk. 44 murat kalkan (gençlerbirliği) dk. 18 jose maria gutierrez hernandez, dk. 57 ibrahim üzülmez, dk. 69 rodrigo barbosa tabata, dk. 88 rüştü reçber (beşiktaş a.ş.)