fenerbahçenin bu sezonda yakalayabildiği üstüste en fazla galibiyet serisi 4 maç olmuş.bu maç o serinin sonu olmuş.1-1 biten bjk maçından önceki 4 maçlık galibiyet serisi şöyleydi:
g / fenerbahçe 3-1 yeşildirek ( 23.09.1962 ) g / fenerbahçe 1-0 altınordu ( 06.10.1962 ) g / fenerbahçe 4-0 vefa ( 13.10.1962 ) g / izmirspor 0-2 fenerbahçe ( 28.10.1962 )
yarın fenerbahçe ile beşiktaş arasında yapılacak millî lig maçında yeni inşa edilen tribünlerin 15 bin kişilik kısmına 4 lira mukabilinde seyirci alınacaktır.
beşiktaş: özcan - muhittin, süreyya - yüksel, sabahattin, kaya - coşkun, güven, şenol, birol, ahmet
taraflar, son günlerini kamplarında maçın hazırlıkları ve istirahatle geçirmişlerdir. beşiktaşlılar sabah şeref stadında 15 dakika süren bir çalışma yapmışlar, bu arada sakat bulunan kaya ile rahmi denemeye tabi tutulmuştur. dünkü denemeden sonra sakatlığı tamamen geçen kaya kadroya dahil edilmiştir. siyah - beyazlılar öğleden sonra da emirgan korusuna gitmişlerdir.
antrenör spajic, «sakatlığı geçen güven, kaya ve birol'un takıma girişi ümidimi çok arttırdı, talebelerime gveniyorum.» demiştir.
lefter «galibiyet gençlerin oyununa bağlı» diyor
öğlene kadar kamplarda istirahat eden fenerbahçeliler, akşam üzeri çamlıca'da bir yürüyüşe çıkmışlardır. fenerbahçe takımı kaptanı lefter, «galibiyetimiz, takımımızda yer alan gençlerin oyununabağlıdır. onlar iyi oynadıkları takdirde beşiktaş'ı yenmemiz kolay olacaktır. şu anda beşiktaş, bize nispetle daha ağır basıyor» demiştir. kokotoviç, «bizim takım da form kazandı, verilen taktiği, futbolcularımızın en iyi şekilde tatbik edeceğine inanıyorum.» demiştir.
kırcan, f. bahçe kampını ziyaret etti
fenerbahçenin eski umumi kaptanı fikret kırcan, dün sarı - lacivetlilerin kampını ziyaret etmiş ve kendilerine şans dilemiştir. fikret kırcan, 4 aydanberi ilk defa bugün yapılacak fenerbahçe - beşiktaş maçına gidecektir.
ikinci devreyi radyo veriyor
bugün yapılacak fenerbahçe - beşiktaş maçının ikinci devresini istanbul radyosu, mithatpaşa stadından naklen verecektir.
beşiktaş kalecisi özcan arkoç, bugünkü maçta galatasaray kalecisi turgay'ın eldivenlerini giyecektir. eldivenleri eskiyen özcan, turgay'a telefon ederek bugünkü maç için kendisinden eldivenlerini istemiştir. turgay da, seve seve vereceğini söylemiş ve milli kaleci dün ali sami yen stadına giderek eldiveni almıştır.
küçük ahmet'in golüne 7 dakika sonra sarı - lâcivertliler sağiç naci'n in attığı fevkâlade vole ile cevap verdiler
kahraman bapçum
biz mi böyle «büyük» ve «iddialı» maçların heyecanını unutmuştuk, yoksa bu maç mı hakikaten hatırladıklarımızdan daha büyük ve daha iddialı idi? belki de bu büyük heyecan aslında türkiye stadlarında görmeğe alışmadığımız seyirci kalabalığındandı.
sebebi ne olursa olsun maç başlamadan önceki hava ister taraf tutsun ister tutmasın seyirciyi saran, boğan bir hava idi. yeni açılan tribündeki onbinlerin başına gelecek gibi görünen kazanın şimdi oldu şimdi olacak diye verdiği telâi da ayrı.
takımların sahaya çıkışındaki tezahürat birçok fenerhahçeliyi hayal sukutuna uğratacak şeklide oldu: beşiktaşlılar, fenerbahçelilerden daha koyu, daha yoğun, daha ısrarlı bir selâmla karşılandılar. halbuki sarı -lacivertliler alışıktı: her maçta rakipten daha çok onların sevgilileri alkışlanırdı. bundan şu anlaşılıyordu ki, fenerbahçe seyircisi bu maça asılmak için gelmemiş... içinde bir tereddür, bir güvensizlik var...
bu halin hiç de boşuna bir tahmin olmadığı maç başlar başlamaz anlaşıldı. beşiktaşın en ufak parlayışı tribünleri coşturuyor, beri tarafta fenerbahçe kalecisinin maç kurtaran cinsten hareketleri ise kapalı tribünün orta yerindeki birkaç yüz kişi hariç fazla heyecan vermiyordu... belliydi fenerbahçeli seyircinin bu maçtan ümidi olmadığı.
ilk devre: beşiktaş ve hâzım
nitekim, oyunun ilk devresini seyredip de bu maçı beşiktaşın neden kazanamadığını sormamak mümkün değildi. kalecisinden solaçığına kadar herkesin sakin, ne yaptığını bilerek hareket ettiği bir takımdı beşiktaş... defans temkinli ve becerikli idi... hücumlar ise rakibi yoklarken bile ani parlayışlarla gole gidebilir gibi görünüyordu. buna karşılık fenerbahçede anlatılmaz bir telasş, affedilmez bir karmakarışıklık vardı. hele forvet, hele forvet!... eee!.. bir takımın hücum hattı aldığı topları bu kadar çabuk, bu kadar kolay kaybederse, bir parçacık top tutmayı beceremezse defans elemanları ne yapsındı? hele bu müdafilerin de bütün diğerleri gibi heyecan ve sinir gerginliği içinde olduğu düşünülürse...
gelgelelim bu devrede fenerbahçe'de herşeye rağmen çökmeyen, yılmayan ve yıkılmayan bir kaleci vardı. hani fenerbahç kalesi kendisine teslim edilirken «eğer bu takım bu kaleci ile ligleri bitirmeğe kalkarsa hali dumandır» denilen kaleci...
kırkbeş dakikayı mütemadiyen sarı - lâcivert kaleyi baskı altında tutarak geçiren beşiktaşlılar hazımı yenemediler.
ilk on dakikayı her iki taraf ciddi hiçbir şey yapmadan geçirdiler. ama gene de beşiktaş bu on dakikada rakibinden farklı idi. hazım ilk aferini 11 inci dakikada aldı. şenol sol taraftan, aşırtarak kaçırdığı topu takip etti. güvenle birlikte daldılar. eğer hazım biraz gecikse hiçbir şansı olamazdı. fırladı. ceza çizgisine kadar geldi ve bloke etti. üç dakika sonra birol sol tarafla korner noktasına yakın bir yerden frikik attı. süzülerek kale azına düşen topa ahmet'in vurduğu kafa şutu, aldığı falso ile nefis bir plase halinde ters taraftaki üst köşeyi buldu. hazımın olduğu yerden kıvrılarak yükselişi ve kontrpiyede kaldığı halde topu çıkarışı tek kelime ile «müthiş» ti. 21 inci dakikada şenol gene sıyrıldı. güven aldı ve daldı. hazım ceza sahası içinde tek başına idi. fırladı, havadan aşırılmak istenen topu soğukkanlılıkla aldı. beş dakika sonra bu defa ahmet'in 20 metreden salladığı mükemmel voleyi de uçarak bloke etti.
beşiktaş üstünlüğü nisbetle şütör olamamış, yapılan son ataklar da daima hazımın elinde erimişti. fenerbahçeye gelince bu devreyi sadece - ama sadece - kalecisine borçlu olduğunu kabul etmeliydi.
ikinci devre: fenerbahçe uyanışı
ikinci devreye beşiktaş aynı serinkanlılıkla başladı, öyle ya, bu kadar üstün oldukları bir maçta nasıl olsa gol çıkarırlardı. üstelik rakibin değil gol atmam, gol pozisyonuna bile girmesi adeta sürpriz olurdu.
nitekim maçın 51 inci dakikasında soldan hilminin kaçarak auta attığı şut fenerbahcenln ilk «gol» hayal ettiren akını idi.
58 inci dakikada şenol ortalarda aldığı bir topla dönerek fırladı. düzelirken özcan kesti fakat açamadı. ahmet'in topu kapması ile sola kayması tek hareket halinde idi. sola kaydı.. sola kaydı... ve oradan vurdu. top aşağı yukarı bir saattir beşiktaş seyircisinin haklı olarak beklediği gol olarak kaleye giriyordu.
artık iş fenerbahçe için bitmiş sayılmaz mıydı? bu kadar beceriksiz ve şansız bir gününde olan bu takım şimdi büsbütün çözülmez miydi? ama böyle olmadı. fenerbahçe gittikçe açılıyor, düzeliyor, naci, şeref ve lefter takımın en büyük eksiği olan ileride biraz tutmak işini klâslarına yakışır bir tarzda başarmağa başlıyorlardı. hele 64 üncü dakikada birol'un ortadan çektiği bir frikikte hazım bir kere daha takımını kurtarıp uzun bir plonjonla topu kornere çıkarttıktan sonra fenerbahçe büsbütün açıldı.
ve... 65 inci dakikada hiç de iyi bir gününde olmayan hilmi, kendisine maç başındanberi devamlı faul yapan süreyyadan sıyrıldı, çizgiye kadar sokuldu ve ortasını yaptı. top fazla yükselmemişti. beşiktaş kalesi önünde işe yarar bir fenerbahçe yığınağı yoktu, forvet sokulmağa vakit bulamamıştı. özcan bu topu rahatça alırdı ve almağa hazırlandı. fakat ara yerde bitiveren naci en beklenmez bir anda, kaleye üstelik arkası dönük iken yaptığı tatlı bir kepçeleme ile topu kaleye atıverdi. topu çok başka yerden ve rahat bir pozisyonda bekleyen özcan ancak elini uzatabildi ve top ağlara girdi.
beşiktaş durmuştu. ilk devrede rahatça iki farklı bir skoru hakeden ve ikinci devreye nasıl olsa kazanacağız diye başlayan beşiktaş beraberlik golünü yediği anda durmuştu. nitekim çok geçmeden yükselin ofsayt pozisyonda iken yakalayıp şütünü patlattığı top özcanın plonjonuna rağmen içeri girecek ve tabii sayılmayacaktı. son dakikada şerefin yaptığı atak da biraz duraklaması yüzünden özcana kadar gidemeden kaldı. fenerbahçe bu son dakikalarda bir fırsattan istifade edip ikinci golü atsa netice oyunun genel gidişine anormal olurdu doğrusu...
fenerbahçe beraberliği kalecisine borçlu idi. ama beşiktaş galibiyeti forvetinin sütsüzlüğü yüzünden kaybetti. bu kadar bol fırsatı biraz şütle kuvvetlendirseler fenerbahçe kalecisi de, defansı da bunalacak ve maçı mutlaka verecekti. başka türlüsünü düşünmek bile fenerbahçe hesabına fazla iyimserlik olurdu.
özcan'ın maçını seyretmek için sahaya koşanlar, «hayatının oyunu» nu çıkaran hâzım'ı seyrettiler.
hazım tek başına tam 45 dakika beşiktaş forvetinin karşısına dikilmiş, sağdan soldan gelen bütün şutları kurtarmıştı.
doğrusu evvelâ hayret uyandırmıştı. hazımın bu oyunu. evvela, «aaaa, hâzım bu topu iyi aldı» denildi. sonra «müthiş bir kurtarış. yo... yo... fevkalade, olmaz... olmaz.» cümleleri dudaklardan döküldü. o mütereddit o çekingen hâzım gitmiş. adeta yerine bir panter kaleci gelmişti. doğukkanlı hareket ediyordu. arkadaşlarına itimad telkin ediyordu. uzun degajmanlar yapıyordu... ve icabında topu eli ile en yakın adama aktarıveriyordu. demek ki hâzım büyük maç kalecisiydi.
dünkü beşiktaş, fenerbahçe maçının diğer karakteristik bir tarafı da müsabakanın, hem kuru, hem de ıslak sahada oynanması idi. hazım bir kaleci için çok zor olan bu şartları da yeniverdi. kuru sahada üst üste dört gol önledi. birden sağnağın başlaması ile göl halini alan ikinci yarıda da yine blokajları emindi. bizce beşiktaşın farklı galibiyetine hazımın fevkalâde oyun çıkarması mani teşkil eder. maçın favorisi, siyah , beyazlılardı. ama az kalsın sahadan yine de mağlûp olarak beşiktaş ayrılacaktı. siyah - beyazlı forvette şenolun, özer tarafından yakın bir markaja tabi tutuluşu, birol'un pasif hareketleri ve güven'in maç kabiliyetini kaybetmiş gözüküşü dikkati çekti. haf hattında yer alan yüksel için «lüzumlu lüzümsuz adama vuran bir futbolcu», sabahattin için «gayretli», nedim için ise «ilk defa oynadığı bu yeri doldurdu» diyebiliriz. küfür yağmuruna tutulan özcan'ın «hatasız», muhittin ve süreyya'nın ise «gayretli» olduklarını kaydetmek icap edecek. fenerbahçe takımını da aynı tenkid süzgecinden geçirmemiz halinde hazım, atilla, özcan, tuncay, özer, naci ve şerefi «başarılı»lar listesine geçirecek, diğerleri için de «sahada bir sabun köpüğü gibi kaybolup eridiler» diyeceğiz.
beşiktaş kalecisi özcan arkoç, «fenerbahçeli seyircilere küskünüm» demiştir.
milli kaleci, dört sene sarı - lâcivertli formaya hizmet ettiğini ve taraftarlara hiç bir kötü harekette bulunmadığını söylemiş ve sözlerini şöyle bitirmiştir, «ben kendilerinden takdir beklemiyordum. fakat bu şekilde bağırmalarını da hiç iyi karşılamadım.»
özcan arkoç, naci'nin golü hakkında ise şunları söylemiştir, «doksan dakika içinde bir ciddi akın yaptılar o da gol oldu.»
* niçin mi bu kadar kalabalıktı? milli ligi iki gruba parçalayınca, seyirci de parçalanmıştı. gruplarda da tek amaç, ilk altıya girebilmekten ibaretti ve grup şampiyonu olmak dahi, kulüplere «manevi şeref» dışında hiç bir şey kazandırmayacaktı. böylece grup maçlarında «büyük» sıfatını taşıyan karşılaşma, beşiktaş'la fenerbahçe'nin çarpışmasından ibaret kalmıştı. işte dün on binler mithatpaşa stadına aktıysa, bunun en önemli sebebi, gruplardakı «ilk büyük maç»ı görebilmek arzusuydu. fenerbahçe ile beşiktaş tekrar karşılaşıncaya kadar, başka «büyük maç» da olmayacaktı galiba...
* dünkü maç, herşeyden önce bir «fedakârlık yarılması» oldu. futbolcular, üstlerinden şiddetle inen yağmurla, altlarındaki çamur göllü saha ile ve nihayet birbirleriyle mücadele zorundaydılar. az yorgunluk değildi bu... seyircinin büyük coğunluğu, oyunu takipten önce, bir yandan yağmurdan korunmak, öte yandan iki ayağı üzerinde zor durabildiği yeri korumak için çırpındı. hele yeni tribünlerde zaman zaman dalgalanmalar, pek çok futbolsevere belki de hayatında rastlamadığı derecede eziyet çektirdi. stadda görevliler için de bir fedakârlık maçı oldu bu... kimi tehacümden, kimi ıslanmaktan kaçan binlerce seyircinin sahaya inmesini önlemek, kolay değildi. nihayet maçın hakemi, bütün bu şartlarla daha da zorlayan oyunu gereği gibi idare için, gerçekten çok zahmet çekti. ama, soyadına yakışır davrandı, «başar» dı.
* maçtan önce «favori» gösterilen beşiktaş, ilk yarıda bu tahmine uyar bir üstünlük gösterdi. fenerbahçe ise maçtan önce, en çok kalecisinden korkuyordu. bu iki gerçeği birleştirince, ilk devrenin büyük kısmının sarı - lacivertli kale önünde oynayan beşiktaş'ın, 45 dakika sonunda en azından iki farkla öne geçmesi beklenirdi. fakat hazım, kendisinden çok kimsenin beklemediği çapta başarılı oynayınca, siyah - beyazlı forvetler de, keza kimsenin beklemediği kadar tesirsiz ve beceriksiz görününce, devre golsüz kapandı. evet, fenerbahçe kalecisinden korkarak çıkmıştı maça. fenerbahçeyi korktuğu bir sonuçtan kurtaran ise, o kaleci oldu. * ikinci yarıda fenerbahçe, üzerindeki korkuyu atmış, hatta rakibini korkutan bir ekip hüviyetindeydi. nitekim yediği gole hemen cevap verdi. ikinci bir gol fırsatını da zaman zaman yakaladı. maçın iki golü de güzeldi. ahmedin gölündeki ustaca vuruş payı yüksekti. naci'nin golü ise, hem çabukluğu, hem isabeti ile, her yönden nefisti.
* özcan, eski takımına karşı ilk defa oynuyordu. ve tesadüfün cilvesi işte, golü, kendisinin fenerbahçe'de kalması için en çok gayret sarfeden, kendisine en büyük yakınlığı gösteren bir arkadaşından, naci'den yedi. hayat mücadelesi futbol sahasında da olsa, bir gerçekti.
* maçın özeti mi? beşiktaş, galibiyeti ilk yarıda kaçırdı. fenerbahçe ise beraberliği ikinci devrede haketti. hatta sonda galibiyete bile yaklaşan, gene fenerbahçe oldu.