gençlerbirliği – trabzonspor: bir taraftarın gözünden!
özet bu gece 19 mayıs’ta şampiyonluk mücadelesi yapan bir takımı daha konuk ettik. bir kez daha misafir takıma boyun eğdik. maçtan akılda kalanlar gençlerin aynı şekilde defalarca göstere göstere yenilmesi ve trabzon taraftarının olumsuz davranışları oldu. hikaye
her zamanki gibi maça erkenden geldik. tribünler soğuk ve yağmurlu havaya rağmen beklediğimden doluydu. trabzonspor seyircileri kale arkasını dolduramasa da kalabalıktı. bir klasik haline gelen maratonda misafir takım seyircisi hadisesi de yaşandı.
maça gençlerbirliği harika başladı. bu yıl takımımızın maça iyi başlamasının bir anlamı olmadığını, özellikle ilk 10 dakikadaki futbola bakarak konuşmamak gerektiğini iyice pekiştirdik. maça golle başladık. direkten dönen topumuz ve diğer ataklarımızla trabzonu şoke ettik diyebiliriz. ancak “haydi arkadaşlar geri yaslanalım” mantığı yedek kulübesinden çıkarak takıma sirayet etti ve biz de sonunu bildiğimiz maçı izlemeye başladık. hatta bu maçta bu mantığa rağmen iyi dayandık. mağlubiyet golümüzü son dakikalara saklamayı başarabildik. aynı filmi izlemekten yorulduk artık. neden kontra atak yapamazken bu kadar geri yasalanırız? neden bile bile lades deriz? trabzonun oldukça stres altında olduğunu söyleyebiliriz. gerginlikleri her hallerinden belli. maç sonrası olaylar bizim yazımızın konusunu oluşturmasa da dikkate değer. fenerbahçeliler trabzon için oynadınız diye bize kızar, iki hafta sonra da trabzonlular mücadele ettiğimiz için bize satılık der. bu yaklaşım şampiyonluk yolunda mücadele etmenin gereklerinden olsa gerek. sonuçta bir mağlubiyet daha aldık ve kümenin alt taraflarına doğru emin adımlarla ilerliyoruz. önümüzdeki maçların zorluk derecesine de bakacak olursak bizi ilginç bir dönem bekliyor diyebiliriz.
maçın adamı gençlerbirliği adına en etkili ismin cem can olduğunu düşünüyorum. gol attığı için değil orta sahadaki mücadelesi ve kestiği sayısız trabzon atağı için böyle düşünüyorum. azmi ve motivasyonuyla tüm arkadaşlarına örnek olması dileklerimle.
trabzon’un orta sahasını (özellikle ligin ilk yarısındaki performansıyla) beğeniyorum. bu akşam her ne kadar çok çok etkili olamasalar da maça ağırlıklarını koymayı başardılar. tebrikler.
taraftarın güzelliği gençlerbirliği maçlarını düzenli takip etmeye başladığımdan beri 19 mayıs’ta bu kadar küfürü bir arada görmemiştim. trabzon tribünleri sadece küfür etti diyebilirim. bize, fenerbahçeye, hakeme, kendilerine ve sonra tekrar fenerbahçeye, aziz yıldırıma. özellikle küfür etmeye gelmişler belli ki. gerçekten iğrendim, kulaklarımı kapadım. bu mantıkla şampiyon olacaklarsa olmasınlar gerçekten. “anadolu takımıdır, başarısı bizim başarımızdır” düşüncesinin trabzonla daha doğrusu bu seyirciyle alakası olamaz. olmasın da.
aynı fenerbahçe maçında olduğu gibi bu maçta da trabzonsporlular maratondaki yerlerini aldılar. alsınlar eyvallah ama başladılar tezahürata. her yazımda dile getiriyorum; bir olay çıkarsa bunun sorumlusu kim. bu kez gittim bu soruyu güvenlik şefine sordum. sorumlunun kim olduğunu öğrendim: gençlerbirliği kulübü. maraton biletlerini kulüp satıyormuş misafir takımlara ve arada tampon bölge oluşturulmasını istiyorlarmış. buyurun buradan yakın. doğru mu?
haftanın önerisi birçok ilksel toplumda çeşitli oyunlar vardır. bu oyunlar arasında “kazananın olmadığı” çeşitleri bulunur. oynarlar ama amaç bir tarafın kazanması değildir. “bir taraf kazanırsa diğeri üzülür, o zaman oynamanın anlamı ne ki” derler hatta. kazanmak için oynanınca işte durum bizim ligimizdeki gibi oluyor. kazanmaya yaklaşanlar kendilerinden geçip “kötüleşmeye” başlıyorlar. spor, oyun, etik gibi kavramlar arkalarda kalıyor. bir dönem futbol sistemimizden ne kadar nefret edip gençlerbirliğine nasıl sığındığımı, kendimi tekrardan nasıl bulduğumu bir kere daha hatırladım. bu haftalar boyunca da hatırlamaya devam edeceğim sanırım.