13 maçı doğru bilen, fakat yaşını yazmayı unutan ö. f. tandoğan mahkemeye baş vurdu
ankara, hususî
spor – toto idaresi geçen hafta 13 maçı doğru olarak bildiği halde kupona yaşını yazmayı unutan ömer faruk tandoğan’ın müracaati üzerine 268.000 lira tutarındaki büyük ikramiyeyi dün emanet hesaba almıştır.
toto idaresinden bir müşahit heyet ömer faruk tandoğan’ın müracaatı üzerine bu kararı vermiştir. tandoğan ikramiyenin kendisine ödenmesi için dâva açacağını söylemiştir. dâva müsbet bir netice verdiği takdirde tot’nun diğer neticelerine ait ikramiye miktarları değisecektir.
spor toto müdürlüğünden selâhiyetli bir idareci «tandoğan’ın müracaatını tetkik ediyoruz. 268.000 lira adı geçen şahsa ait bir meblağ gibi bloke edilmiştir. dâva lehine neticelenirse parayı kendisine ödeyeceğiz.» demiştir.
toto’dan şikâyetler arttı
spor toto idaresinden şikâvetler son günlerde artmıştır. toto oynayanların çoğu ikramiyelerin zamanında öd mediğinden şikâyet etmektedir. bu orada bundan evvelki haftalara ait 320 kuruşluk ikramiye miktarından 120 kuruş havale ve vergi ücreti kesilmesi üzerine toto idaresi protesto edilmiştir.
spor - toto'nun 18. haftasında 268 bin lira kazandığı halde kupona yaşını yazmayı unutan ömer faruk tandoğan ile 30. haftada kazandığı 479 bin lirayı ikinci bir bilet daha doldurduğu için alamayan ahmet nurdoğan'ın hakettikleri ikramiye bedelleri ödenecektir.
spor toto idaresi omer faruk tandoğanın reşit olduğunu isbat ettiği takdirde parasını alabileceği sonucuna varmıştır.
diğer taraftan nizamnamenin 25-26 ve 27. maddeleri iştirakçilerin lehine olarak değiştirilmiştir. ahmet nurdoğan da bu değişiklikten faydalanarak ikramiyesini alacaktır.
beşiktaş'ın efsane oyuncularından olan 'baba' lakaplı recep adanır, yıllar sonra haber1903'e konuştu.
galatasaray - beşiktaş maçında elimi kalbime koydum
"beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra sırası ile kasımpaşa'ya ordanda galatasaray'a gittim. sarı kırmızılı formayla çıktığım maçta beşiktaş'a karşı mücadele ettim. o karşılaşma öncesinde beşiktaş tribünü tarafından çağrıldım ve elimi kalbime götürerek siyah beyazlı taraftara olan bağlılığımı ifade ettim. daha sonra galatasaray tribünleri tarafarından selamlanmak için çağırıldığımda ise sarı kırmızılı tribüne ayağımı gösterdim. bu demek oluyor ki ben sadece bu kulüpte futbol için varım beşiktaş'a ise kalbimle bağlıyım. yaptığım bu hareketten dolayı iki takımın tribünleri ayağa kalkıp beni alkışladılar."
dünden bugüne 1 ocak ali murat hamarat birgün.net 7/01/2014 10:08:00
1 ocak yaşlı kıta'da uzun zamandır şöyle başlıyor, önce viyana filarmoni orkestrası yeniyıl konserine başlıyor, ardından ada'da futbolcular sahne alıyor. avusturya'nın başkentinde çalınan valsler, polkalar, futbolun beşiğinde atılan goller yeni bir seneyi müjdeliyor.
bu sezon ingiltere, en üst ligde yılın ilk günü oynanan 500. maça, kuruluşundan bu yana premier lig de 100. karşılaşmaya merhaba dedi. müsaadenizle biraz geriye sarayım...
yıllar önceydi. senenin ilk gününe yorgun başlamıştım, birçokları gibi. açık televizyon karşısında kendime gelmeye çalışırken, bir de ne göreyim futbol maçı var. karşılaşmanın canlı oynandığına ihtimal veremediğimden, hemen bilgisayara davranmıştım.
ingiltere’deki boxing day geleneğinden bihaberdim o zamanlar. yok efendim kısacık bir zaman diliminde bir zamanlar işçi sınıfının tek eğlencesi olan futbolcular, milyonları eğlendiriyormuş. tabii bilmiyordum. yayınlar deseniz, pek doyurucu de değildi o senelerde.
internete sarılmış, ada’da yılın ilk gününde de 22 adamın bir topu kovalayabildiğini öğrenmiştim. fakat sadece futbolun beşiğinde mi... işte o gün bulduğum şeye inananamıştım. bir zamanlar bizim ülkemizde de 1 ocak'ta top oynanıyormuş...
daha ikinci dünya savaşı öncesinde mahalli liglerde başlanmış yılın ilk gününde sahne alınmaya. istanbul ligi'nin geleneğiymiş adeta 1 ocak maçları. bu alışkanlık milli lig'den sonra da devam etmiş.
1961'in ilk saatleriydi. istanbul'da kasımpaşa-karagümrük, izmir'de vefa-izmirspor mücadeleleri başladığında saatler 12.00'yi gösteriyordu. evet yanlış duymadınız, ilk düdükler tam da günün ortasında çalınmıştı. 120 dakika geçmemişti ki beşiktaş-galatasaray derbisi başlamıştı. bahri altıntabak'ın golü sarı-kırmızılıları o gün zirveye taşımıştı.
maçı radyoda anlatan halit kıvanç, ertesi gün milliyet'te yayımlanan yazısında döktürüyordu: “dünyanın en eski mesleğinin hangisi olduğu tartışılıyormuş. doktor 'hiç münakaşaya lüzum yok', demiş, 'en eski meslek doktorluktur. havvâ anamız âdem babamızın belkemiğinden yaratıldığı gün doktorluk başladı.' mimar 'o bir efsane' diye cevap vermiş, 'dünyanın ilk hali taş, toprak, kaya, dağ, gelişi güzel bir manzara arzediyordu. işte dünyayı biçime soktuğu için mimarlık en eski meslektir.' bu sefer politikacı itiraz etmiş: 'taş, topraktan evvel insanları düşünelim. dünyanın ilk insanları tam bir karışıklık içinde yaşıyorlardı. bunları bir cemiyet nizamına sokmakla, politikacılık en eski meslek oldu.' bu âna kadar söze karışmayan futbol hakemi birden yerinden fırlamış: evet, demiş, dünyanın ilk halinde tam bir karışıklık hüküm sürüyordu. ama o karışıklığı kimin çıkarmış olduğunu hiç düşündünüz mü? yaaa… ceddim olan ilk futbol hakeminin eseri idi bu kargaşalık…”
1 ocak 1962'de bu sefer ezeli rakipler fenerbahçe ile galatasaray, mithatpaşa stadyumu’nda kozlarını paylaşıyordu. 13.45'te başlayan maçı yine halit kıvanç anlatıyor, gol yine bahri'den geliyordu. tatsız tuzsuz geçen derbiden sonra kahraman bapçum büyüklerin kalemini kırmıştı: “türk spor tarihinin yetiştirdiği müstesna kıymetler olarak şöhretin zirvesine taht kurup kendisine hayran olan taraftarları ile alay edercesine sahada dolaşan futbolcular adına utanıyoruz... türk futbolunun kaderine hükmeden iki ezeli rakibin gösterdiği inanılmaz seviye düşüklüğüne bakıp topyekün türk futbolu adına utanıyoruz...”
1966'nın ilk gününde beşiktaş hacettepe'yi tek golle geçerken, ali sami yen ilk defa bir lig maçına ev sahipliği yapıyordu. bir manada galada galatasaray değil, beykoz ile ankaragücü sahne alıyordu. istanbul temsilcisi futbol tarihimizin çim sahada oynanan ilk mücadelesini tek golle kazanırken, fileleri havalandıran niyazi tarihe geçiyordu. o günün gazetelerini futbolcuların okşadığı “halı gibi yumuşak çim” haberleri süslüyordu.
1 ocak 1967'de fenerbahçe beşiktaş'ı abdullah çevrim'in attığı golle geçerken, her iki takımda da olan yabancı futbolcular hafiften yadırganıyordu. evet, o tarihlerde maçları yabancı hakemler yönetiyor fakat bizimkiler oynuyordu. nereden nereye değil mi...
yeni yıl, türkiye'de statlarda son kez 1978'de kutlanmıştı. hem de ligin tüm takımları tıpkı ingiltere gibi sahne almıştı.
bir zamanlar 1 ocak'ta futbol oynanırmış memlekette. şimdi masal gibi geliyor değil mi kulaklara...