gençlerbirliği – beşiktaş: bir taraftarın gözünden!
özet inişte bir beşiktaş, çıkışta bir gençlerbirliği. yüksek bir umut. umudum isteklilik anlamında yerini bulsa da skora yansımadı. penaltı pozisyonu olmasa muhtemelen iki tarafın da birbirini yenemediği bir maç izleyecektik. sonuç olarak bir mağlubiyet daha alarak kümede olduğumuz yere demir attık.
hikaye bu maçla ilgili olarak daha çok taraftarlar ve staddaki atmosfer konusunda yazasım var.
bu maça diğerlerinden erken geldim. malum geçen yıl üç bilindik istanbul takımına karşı yaptığımız maçlarda erken gelmeme rağmen bırakın kendi yerime oturmayı kendi bloğuma dahi girememiş maçları farklı bölgelerden izlemek durumunda kalmıştım. maça erken gelince de tribünlerdeki olayları da uzun süre izleme şansına eriştim.
ben bu malum 3 takıma karşı olan maçlarda zevk alamıyorum. çünkü hayal ettiğim, kendimi ait hissetiğim o taraftar grubunun ya içeriği değişiyor ya da huyu. sonuçta ortaya hoş olmayan görüntüler ve sesler çıkıyor. ne mi kast ediyorum? şöyle:
daha maça 1 saat kadar var. beşiktaş taraftarı kalabalık ve tezahüratlara başlamış. gençlerbirliği tribününün ortasında bir kaç genç ilk tezahürata başlıyor: “beşiktaşın köpeğine…” ve defalarca tekrar ediliyor. hatta bu arkadaşlar hızını alamayıp beşiktaş tribünlerinin yakınına kadar koşarak bir de orada yapıyorlar şovlarını. ortam daha baştan geriliyor. maç boyunca kulaklarımıza inanamadığımız tezahüratlar devam ediyor. hakeme ve beşiktaş taraftarına. bir tribün kendi takımını desteklemek için oradayken nasıl oluyor da daha ilk tezahürat karşı takımın varlığı üzerine kuruluyor. beşiktaş takımı sahaya çıkınca da yuhalama sesleri. diyorum ya bu taraftarı ben tanımıyorum. hiç yapmadığımız işler, gurur duyduğumuz özelliklerimiz bu tür maçlarda pırtlayıveriyor. çözeblir miyiz bu sorunu? tribün liderleri?
beşiktaş seyircisine teşekkürler. bizim bu garip tezahüratlarımıza pek de kulak asmadılar. maç boyunca bir şölen havasında eğlendiler.
gelelim maça. gençlerbirliği maça iyi başlamadı. oyuncular çok heyecanlı ya da gergindiler. neredeyse 20 dakika hiç top kullanamadık. beşiktaş da bir kaç pozisyonu cömertçe harcadı. gol geldi gelecek derken gençlerbirliği oyunda dengeyi yakaladı. hatta kaçan bir iki pozisyon ve atak var ki… ama maçın ilk yarısını mağlup kapatmak için bir penaltı gerekliymiş. ben tv’den hala izleyemesem de tribünden bakılınca penaltı yok diye görüldü. öyle ya da böyle geri düştük ve ikinci yarıda uğraşsak da geri gelemedik. gol pozisyonlarına girsek de golcülerimiz bugün çalışamadı. şu anda belki de ligin gol atma anlamında en sıkıntılı takımlarından biriyiz.
gençlerbirliği bugün harbuzinin yokluğunu çok hissetti. bütün topları ileri çıkarmak için tek yol jedinac’dı. o da bir yere kadar işleyebiliyor. defansımız, kanatlarımız her zamanki gibiydi. hatta bugün murat dahi hücumlara daha etkili katıldı. ama orta saha sıkıntımız devam ediyor. defansif anlamda yeterli ancak hücumda etkisiz orta sahamım. dedim ya bir de harbuzi olsa zec olsa bugün ne olurdu merak ediyorum.
beşiktaş’da en çok konuşulan isim quaresma oldu bizim tarafımızda. her pozisyonda kendini yere atıyor, kameraların çekmediği bölgelerde bizim oyunculara sataşıyor vb. şımarık futbolcu. umarım guti’den biraz ders alır bu anlamda.
son olarak da hakeme değinmek istiyorum. herkes hakemi kendince haklı ya da haksız bulur. ama bugün gençler tribünlerinde çok ciddi bir tepki vardı hakeme karşı. tribünlerde uzun süre “hakem kümeye” sesleri yükseldi.
maçın adamı bizim taraftarlar benimle pek de aynı fikirde olmuyor jedinac konusunda. ama ben bu maçta jedinac’ı beğendim. en kilit rolü oynadı diyebilirim. bir de orhan bugün diğer takım arkadaşlarına göre daha istekli ve etkiliydi diye düşünüyorum.
taraftarın güzelliği taraftar hakkında yukarıda zaten yeterince yazdım. yine de herşeye rağmen maç sonrasında takımımızı alkışlamamız ve tribüne çağırmamız oldukça olumluydu. ama oynamayalım, 3 istanbul takımıyla oynamayalım. sebat maçındaki seyircimiz çok daha güzeldi.
haftanın önerisi maç öncesinde iki takım taraftarı da tezahüratlar yapıyor. güzel bir atmosfer doğabilir. ancak stadda yapılan müzik yayını bu “ambiyansı” çok bozuyor. zaten hiçbir anons maratonda duyulmuyor. biri lütfen bu müzikleri durdursun. “alehandro, alehandro…”