ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında güntekin onay'ın "'90 italya'yı italya'da izlemek" başlıklı yazısından;
final günü maçın başlamasına yaklaşık 5 saat kala roma olimpiyat stadı'nın yolunu tuttuk. erken giderek karaborsa bilet bulacak ve stada ilk girenlerden olacaktık. ancak işler ters gidiyordu. stadın yakınlarında kuzenimin boynundaki lazio eşarbını gören romalı fed ayn grubundan ultra'lar (italyan holiganlar) ile bir kavga yaşadık. biz iki türktük ancak kentin klasikleşmiş lazio-roma kavgasına alet olmak zorunda kaldık. polislere bile türk olduğumuz zor anlattık.
maçın başlamasına iki saat kala stadın önünde dolaşırken italyan televizyonu raı'nin bayan muhabiri bana da mikrofon uzattı ve maç tahmini mi sordu. ben de "2-1 arjantin kazanacak..." diye cevap verdim. bu röportaj o gece italyan televizyonu raı'de yayınlandı ve böylece hayatımda ilk kez televizyona da çıkmış oldum!
ancak karaborsacılardan umduğumuzu bulamıyorduk. kale arkası biletleri bile 300-350 bin liretten başlıyordu ve cebimizdeki para birimizi bile finale sokmuyordu. artık maç saati de gelmişti. otele dönüp maçı televizyondan izlemek de imkânsızdı.
ve işte ilginç bir son: buradan italya'ya giden iki türk genci olarak, dünya kupası finalini roma olimpiyat stadı'nın 100 metre yanında, italyan polislerle birlikte, karakolda televizyondan izledik. romalı taraftarlarla olan kapışmamızdan sonra derdimizi zor anlattığımız polislerle birlikte kahve içerek final heyecanını yaşadık! brehme'nin maçın sonlarına doğru penaltıdan attığı gol, almanya'ya kupayı getirirken bizim de unutulmayacak dünya kupası maceramızın sonu anlamına geliyordu...