1-1 berabere biten maçta şampiyon namzedi siyah - beyazlı takım, 90 dakika hiçbir varlık göstermedi
namık sevik
şampiyonluk yolundaki beşiktaş, dün beykoz'a çok kıymetli bir puan kaptırdı.
doğrusunu söylemek icabederse bir puan değil, siyah - beyazlı takımın iki puan dahi kaybetmesi normal sayılırdı. zira, koca takımda haf hattı hariç, vazife gören başka hiç bir yer yoktu. şampiyonluk yolcusu, tekke ayini yapan dervişler gibi, ceza sahasının önlerine kadar sokuluyor ve orada daire çizip duruyordu. ne bir şut, ne güzel bir hareket, ne de neticeyi alıcı bir oyun. yok. yok. yok...
beşiktaş'ın bu dökülüşünde hiç şüphe yok ki, üst üste oynadığı maçların yorgunluğunun büyük rolü bulunmaktadır. ancak, her takımın aynı turnikeden zaman zaman geçtiği ve 15 günde 8 maç oynadığı göz önüne alınacak olursa siyah - beyazlı takım yöneticilerinin, futbolcuları istenilen dirilikte ayakta tutamadıkları açıkça ortaya çıkar. buna bir de, birol ve güven gibi iki oyun kurucu futbolcunun eksiklikleri ilave edilince koca beşiktaş, «büyük takım» olmak hüviyetinden çıkmış ve alelade bir takım şahsiyetine bürünmüştü. işte dün, tam 90 dakika acz içinde kıvranan bir şampiyon namzedi seyrettik. futbolcular sahada ecel teri dökerken, taraftarlar da tribünlerde, bir türlü dünyaya gözlerini açamayan iki puanın doğum sancılarını çektiler.
ilk devrede fizikman iri kıyım yordan'ın yaradana sığınıp necmi'ye giydirdiği tabanın dışında, 22. dakikada ahmet'in kornerden gelen bir tesadüf golünü seyrettik. bunu 41. dakikada cevdetin çok müsait bir pasını kullanan yordan'ın beraberlik golü takip etti. bir matador edası ile top yokken yordan'ı kovalayan ve top oyunda iken rakibini boş bırakan sabahattin'in bu goldeki hatası affedilmeyecek kadar büyüktü.
ikinci yarıda gene aynı şuursuz bir mücadele ve zevk verici olmaktan uzak bir oyun... bu arada, her iki takımın da lehine kaydedilebilecek müsbet bir tek hareket dahi olmadı. ve beşiktaşlı taraftarların üzerinde bir soğuk duş tesiri bırakan maç da ilk devredeki skorla 1-1 nihayete erdi.