büyük maç dedik... mevsimin ilk dev maçı dedik... mithatpaşa'da fırtına kopacak dedik... galatasaray — fenerbahçe maçı demekti bunlar... seyirci, veya taraftar, önü alınmaz bir ar-zu ile gecenin serinliğinde oynanacak bu iddialı oyuna koşmuştu. tribünler heyecandan sarsılıyor, taraftarların uğultusu 180. fener - g.saray mücadelesinin startını veriyordu...
...sonra, bütün düşüncelerden, bütün tahminlerden uzak bir oyun oynanmaya başladı sahada... eğer ezeli rekabetin bundan evvelki devirlerini yaşayanlar bu ciddiyeti kaybolmuş maçta hazır bulunmuşlarla, mutlaka üzülmüş, mutlaka dövünmüş ve «vahh, vahh. fenerbahçe — galatasaray rekabeti ne hale getirilmiş» demişlerdir.
bir itişme, favl yapma, can acıtma ve kısacası «futbol oynatmama» iddiası üzerine kurulmuş bir oyundu bu.. koca maçta 4 şut, bir, iki, iyiye yaklaşan paslaşma, hepsi, hepsi o kadar..
bu müsabakaya gelen bir seyirci, eğer bir futbol müsabakasının ilk seyircisiyse türk futbolunun iki büyük kulübünün modernize ettiği ezeli rekabet maçını, hayatının futbol sahalarındaki ilk ve son hatası kabul edip, bir daha o kalabalığın arasına girmezdi..
büyük maç dedik.. mevsimin ilk dev maçı dedik.. mithatpaşa'da fırtına kopacak dedik... gerçi, bu tip bir mücadeleyi saracak gerginliğin işaretleri, hoşa gitmeyen sahneleri olacaktı. ama, böylesi değil. hasılı günlerdir beklenen bir koca g.saray - fener maçından seyredilmesi değil, anlatılması dahi dinleyene üzüntü veren ve artık rekabet vasfını kaybetmeye başlayan bir didinme kaldı hâtıralarda...