espri, kapalı tribünde büyük maçı seyreden bir seyirciye ait. muhakkak ki bir fenerbahçe taraftarı. zira, sarı - lâcivertli renklere gönül verenlerin kümelendiği tribünde benimsenen bu cümle, maç boyunca italyan hakemin fenerbahçe lehine verdiği her ceza atışından sonra tekrarlanıp durdu.
hakem politano'yu ilk defa mithatpaşa'da seyrettik. şöhretli bir isim değil. belki de politano, hakemlik hayatı içinde kendi memleketinde mithatpaşa'daki kadar seyirciler tarafından tcşçi edilmemiştir. şu veya bu, bizce uzun boylu, zayıf yapılı, oyuncuları sahada dut ağacı silkeler gibi sallayan hakem, aslında fevkalâde bir maç idare etmedi. bol bol avantaj kaidelerini çiğnedi. bu aleyhte not. lehinde olan taraf ise, rakiplerin birbirlerine amansız şekilde, daha doğrusu kasten girmelerini affetmemesi, oyunu en az bir futbolcu kadar sahada koşarak takip edişi ve profesyonelce yapılan numaraları yutmaması oldu. bu bakımdan bir trafik polisi gibi sık sık düdük çalışını ve futbolcuları sahada hırpalayışını mazur gördük.
büyük maç, büyük maç diyoruz. ismen büyükler, ne hikmetse ortaya doyurucu bir futbol koyamıyorlar. elektrikli bir hava, acaip bie tansiyon. lüzumsuz sertlik ve bol bol tekme... dün geceki fenerbahçe - galatasaray maçından da zihinlerimizde kalan sadece bunlar. yukarıda üç beş cümle ile çizebildiğimiz tabloya ilâve edebileceğimiz bir renk de italyan hakemin maçtan sonra aynı sert ifade ile metin oktay'ı koltuğunun altına alışı ve fotoğrafçılara bir hâtıra resmi çektirişi oldu.