m. paşa'da ilk defa 38.662 seyirci önünde oynanan maçta galatasaray ile fenerbahçe yenişemedi
kahraman bapçum
sahneyi aydınlatan ışıkların yeşilimsi bir sarı rengi vardı. artistlerin yüzleri olduğundan daha solgun görünüyor, balmumundan maske takmış «yunanı kadim» oyuncularını hatırlatıyorlardı.
oynanan oyun bizim sahnelerde çok görülmüş bir komedi idi. komedinin adı «türk futbolu» ve artistler -birçoklarının adı dillere destan olmuş- türk futbolcuları idi. bir de misafir sanatçı vardı: sinyor politano...
bütün sanatçılar başarılı idi. yani komedide hisselerine düşeni yaptılar. ama asıl başarı bu eseri hazırlayanlara aitti. bu eseri türk futbolu ile ilgili herkes birden hazırlamıştı. seyircisinden, antrenörüne, gazetecisinden federasyon başkanına kadar...
eserde esas tema -her zamanki gibi- şu idi: futbol oynar gibi gözüken fakat futbol oynamayan bir takım insanların macerası.
misafir sanatçı yerli sanatçıların rollerini çalıp ön planda gözükmek başarısını da sağladı. dikkati çekmek için olmadık işler yapıyor, milli bir italyan sanatı olan pandomimada da usta olduğunu gösteriyordu. bu hali ile rollerini heyecan içinde kendilerini kaybeden artistlerin serleştirdiği havayı alabildiğine yumşatıp seyircileri bol bol güldürdü.
evet... sahada galatasaray'la fenerbahçe lig maçı oynuyorlardı. ve oynanan şey asla «futbol» değildi. insanlar koşuşuyorlar, insanlar çarpışıyor, insanlar meşin bir yuvarlağı tekmeleybilmek için itişip duruyordu. ama bu hareketlerde bir «şuursuzluk» bir «ne yaptığını biliş» yoktu. hele fenerbahçelilerde...
maç her iki taraf da gol yapamadan bitti. buna tabi sarı - lâcivertliler sevindi. çünkü o kadar dağınık o kadar telaşlı, o kadar tesadüfe bağlı bir çalışma içindeydiler ki, galibiyet onlar için ancak bir hayal olabilirdi.
galatasaraa gelince: rakiplerinden bir tek noktada farklı idiler, arada sırada «futbol taklidi yapmak» tam vazgeçip «futbol» oynayabileceklerini gösteriyorlardı. yani bir iki pas, bir kısa dripling...
maçtan notlar
sonra maç bitti. ve biz tuttuğumuz notlara bakınca «futbol» adına kaydedilmiş not olarak ancak şunları bulabildik:
dakika 15: lefterin 30 metreden frikiki. direğin toprakla brleştiği yere vurup çıktı.
dakika 22: gene lefterin solaçık yerinden frikiki. ters köşeye giden top üst direğe vurup çıktı.
dakika 25: lefterden gelen topa selim ceza sahası dışından çaktı. temiz, sert, güzel şut, direğin yanından dışarı gitti.
dakika 52: kaleden gelen topa suat akrobatik bir dalışla girdi. düzeltti ve falsolu vuruşunu yaptı. hazım karşıladı. yeni bir hamle ile hâkim oldu.
dakika 57: metin, suat paslaşmasında suat'ın güzel şütü ile oturmadı. yoksa...
dakika 58: metin'in bomba gibi frikiği hazım yukardan kornere çıkarttı.
dakika 82: tarık, topu nuri'ye geçirdi. nuri kale ağzında vurdu topa. ama o kadar yavaş ki... direk. hazım, tekrar direk, tekrar hazım ve açtılar...
işte bu kadar... ve ramp ışıklarının yeşilimsi bir sarı rengi vardı. oyuncular balmumu maske takmış eski artistlere benziyorlardı.