* niçin mi bu kadar kalabalıktı? milli ligi iki gruba parçalayınca, seyirci de parçalanmıştı. gruplarda da tek amaç, ilk altıya girebilmekten ibaretti ve grup şampiyonu olmak dahi, kulüplere «manevi şeref» dışında hiç bir şey kazandırmayacaktı. böylece grup maçlarında «büyük» sıfatını taşıyan karşılaşma, beşiktaş'la fenerbahçe'nin çarpışmasından ibaret kalmıştı. işte dün on binler mithatpaşa stadına aktıysa, bunun en önemli sebebi, gruplardakı «ilk büyük maç»ı görebilmek arzusuydu. fenerbahçe ile beşiktaş tekrar karşılaşıncaya kadar, başka «büyük maç» da olmayacaktı galiba...
* dünkü maç, herşeyden önce bir «fedakârlık yarılması» oldu. futbolcular, üstlerinden şiddetle inen yağmurla, altlarındaki çamur göllü saha ile ve nihayet birbirleriyle mücadele zorundaydılar. az yorgunluk değildi bu... seyircinin büyük coğunluğu, oyunu takipten önce, bir yandan yağmurdan korunmak, öte yandan iki ayağı üzerinde zor durabildiği yeri korumak için çırpındı. hele yeni tribünlerde zaman zaman dalgalanmalar, pek çok futbolsevere belki de hayatında rastlamadığı derecede eziyet çektirdi. stadda görevliler için de bir fedakârlık maçı oldu bu... kimi tehacümden, kimi ıslanmaktan kaçan binlerce seyircinin sahaya inmesini önlemek, kolay değildi. nihayet maçın hakemi, bütün bu şartlarla daha da zorlayan oyunu gereği gibi idare için, gerçekten çok zahmet çekti. ama, soyadına yakışır davrandı, «başar» dı.
* maçtan önce «favori» gösterilen beşiktaş, ilk yarıda bu tahmine uyar bir üstünlük gösterdi. fenerbahçe ise maçtan önce, en çok kalecisinden korkuyordu. bu iki gerçeği birleştirince, ilk devrenin büyük kısmının sarı - lacivertli kale önünde oynayan beşiktaş'ın, 45 dakika sonunda en azından iki farkla öne geçmesi beklenirdi. fakat hazım, kendisinden çok kimsenin beklemediği çapta başarılı oynayınca, siyah - beyazlı forvetler de, keza kimsenin beklemediği kadar tesirsiz ve beceriksiz görününce, devre golsüz kapandı. evet, fenerbahçe kalecisinden korkarak çıkmıştı maça. fenerbahçeyi korktuğu bir sonuçtan kurtaran ise, o kaleci oldu. * ikinci yarıda fenerbahçe, üzerindeki korkuyu atmış, hatta rakibini korkutan bir ekip hüviyetindeydi. nitekim yediği gole hemen cevap verdi. ikinci bir gol fırsatını da zaman zaman yakaladı. maçın iki golü de güzeldi. ahmedin gölündeki ustaca vuruş payı yüksekti. naci'nin golü ise, hem çabukluğu, hem isabeti ile, her yönden nefisti.
* özcan, eski takımına karşı ilk defa oynuyordu. ve tesadüfün cilvesi işte, golü, kendisinin fenerbahçe'de kalması için en çok gayret sarfeden, kendisine en büyük yakınlığı gösteren bir arkadaşından, naci'den yedi. hayat mücadelesi futbol sahasında da olsa, bir gerçekti.
* maçın özeti mi? beşiktaş, galibiyeti ilk yarıda kaçırdı. fenerbahçe ise beraberliği ikinci devrede haketti. hatta sonda galibiyete bile yaklaşan, gene fenerbahçe oldu.