özcan'ın maçını seyretmek için sahaya koşanlar, «hayatının oyunu» nu çıkaran hâzım'ı seyrettiler.
hazım tek başına tam 45 dakika beşiktaş forvetinin karşısına dikilmiş, sağdan soldan gelen bütün şutları kurtarmıştı.
doğrusu evvelâ hayret uyandırmıştı. hazımın bu oyunu. evvela, «aaaa, hâzım bu topu iyi aldı» denildi. sonra «müthiş bir kurtarış. yo... yo... fevkalade, olmaz... olmaz.» cümleleri dudaklardan döküldü. o mütereddit o çekingen hâzım gitmiş. adeta yerine bir panter kaleci gelmişti. doğukkanlı hareket ediyordu. arkadaşlarına itimad telkin ediyordu. uzun degajmanlar yapıyordu... ve icabında topu eli ile en yakın adama aktarıveriyordu. demek ki hâzım büyük maç kalecisiydi.
dünkü beşiktaş, fenerbahçe maçının diğer karakteristik bir tarafı da müsabakanın, hem kuru, hem de ıslak sahada oynanması idi. hazım bir kaleci için çok zor olan bu şartları da yeniverdi. kuru sahada üst üste dört gol önledi. birden sağnağın başlaması ile göl halini alan ikinci yarıda da yine blokajları emindi. bizce beşiktaşın farklı galibiyetine hazımın fevkalâde oyun çıkarması mani teşkil eder. maçın favorisi, siyah , beyazlılardı. ama az kalsın sahadan yine de mağlûp olarak beşiktaş ayrılacaktı. siyah - beyazlı forvette şenolun, özer tarafından yakın bir markaja tabi tutuluşu, birol'un pasif hareketleri ve güven'in maç kabiliyetini kaybetmiş gözüküşü dikkati çekti. haf hattında yer alan yüksel için «lüzumlu lüzümsuz adama vuran bir futbolcu», sabahattin için «gayretli», nedim için ise «ilk defa oynadığı bu yeri doldurdu» diyebiliriz. küfür yağmuruna tutulan özcan'ın «hatasız», muhittin ve süreyya'nın ise «gayretli» olduklarını kaydetmek icap edecek. fenerbahçe takımını da aynı tenkid süzgecinden geçirmemiz halinde hazım, atilla, özcan, tuncay, özer, naci ve şerefi «başarılı»lar listesine geçirecek, diğerleri için de «sahada bir sabun köpüğü gibi kaybolup eridiler» diyeceğiz.