küçük ahmet'in golüne 7 dakika sonra sarı - lâcivertliler sağiç naci'n in attığı fevkâlade vole ile cevap verdiler
kahraman bapçum
biz mi böyle «büyük» ve «iddialı» maçların heyecanını unutmuştuk, yoksa bu maç mı hakikaten hatırladıklarımızdan daha büyük ve daha iddialı idi? belki de bu büyük heyecan aslında türkiye stadlarında görmeğe alışmadığımız seyirci kalabalığındandı.
sebebi ne olursa olsun maç başlamadan önceki hava ister taraf tutsun ister tutmasın seyirciyi saran, boğan bir hava idi. yeni açılan tribündeki onbinlerin başına gelecek gibi görünen kazanın şimdi oldu şimdi olacak diye verdiği telâi da ayrı.
takımların sahaya çıkışındaki tezahürat birçok fenerhahçeliyi hayal sukutuna uğratacak şeklide oldu: beşiktaşlılar, fenerbahçelilerden daha koyu, daha yoğun, daha ısrarlı bir selâmla karşılandılar. halbuki sarı -lacivertliler alışıktı: her maçta rakipten daha çok onların sevgilileri alkışlanırdı. bundan şu anlaşılıyordu ki, fenerbahçe seyircisi bu maça asılmak için gelmemiş... içinde bir tereddür, bir güvensizlik var...
bu halin hiç de boşuna bir tahmin olmadığı maç başlar başlamaz anlaşıldı. beşiktaşın en ufak parlayışı tribünleri coşturuyor, beri tarafta fenerbahçe kalecisinin maç kurtaran cinsten hareketleri ise kapalı tribünün orta yerindeki birkaç yüz kişi hariç fazla heyecan vermiyordu... belliydi fenerbahçeli seyircinin bu maçtan ümidi olmadığı.
ilk devre: beşiktaş ve hâzım
nitekim, oyunun ilk devresini seyredip de bu maçı beşiktaşın neden kazanamadığını sormamak mümkün değildi. kalecisinden solaçığına kadar herkesin sakin, ne yaptığını bilerek hareket ettiği bir takımdı beşiktaş... defans temkinli ve becerikli idi... hücumlar ise rakibi yoklarken bile ani parlayışlarla gole gidebilir gibi görünüyordu. buna karşılık fenerbahçede anlatılmaz bir telasş, affedilmez bir karmakarışıklık vardı. hele forvet, hele forvet!... eee!.. bir takımın hücum hattı aldığı topları bu kadar çabuk, bu kadar kolay kaybederse, bir parçacık top tutmayı beceremezse defans elemanları ne yapsındı? hele bu müdafilerin de bütün diğerleri gibi heyecan ve sinir gerginliği içinde olduğu düşünülürse...
gelgelelim bu devrede fenerbahçe'de herşeye rağmen çökmeyen, yılmayan ve yıkılmayan bir kaleci vardı. hani fenerbahç kalesi kendisine teslim edilirken «eğer bu takım bu kaleci ile ligleri bitirmeğe kalkarsa hali dumandır» denilen kaleci...
kırkbeş dakikayı mütemadiyen sarı - lâcivert kaleyi baskı altında tutarak geçiren beşiktaşlılar hazımı yenemediler.
ilk on dakikayı her iki taraf ciddi hiçbir şey yapmadan geçirdiler. ama gene de beşiktaş bu on dakikada rakibinden farklı idi. hazım ilk aferini 11 inci dakikada aldı. şenol sol taraftan, aşırtarak kaçırdığı topu takip etti. güvenle birlikte daldılar. eğer hazım biraz gecikse hiçbir şansı olamazdı. fırladı. ceza çizgisine kadar geldi ve bloke etti. üç dakika sonra birol sol tarafla korner noktasına yakın bir yerden frikik attı. süzülerek kale azına düşen topa ahmet'in vurduğu kafa şutu, aldığı falso ile nefis bir plase halinde ters taraftaki üst köşeyi buldu. hazımın olduğu yerden kıvrılarak yükselişi ve kontrpiyede kaldığı halde topu çıkarışı tek kelime ile «müthiş» ti. 21 inci dakikada şenol gene sıyrıldı. güven aldı ve daldı. hazım ceza sahası içinde tek başına idi. fırladı, havadan aşırılmak istenen topu soğukkanlılıkla aldı. beş dakika sonra bu defa ahmet'in 20 metreden salladığı mükemmel voleyi de uçarak bloke etti.
beşiktaş üstünlüğü nisbetle şütör olamamış, yapılan son ataklar da daima hazımın elinde erimişti. fenerbahçeye gelince bu devreyi sadece - ama sadece - kalecisine borçlu olduğunu kabul etmeliydi.
ikinci devre: fenerbahçe uyanışı
ikinci devreye beşiktaş aynı serinkanlılıkla başladı, öyle ya, bu kadar üstün oldukları bir maçta nasıl olsa gol çıkarırlardı. üstelik rakibin değil gol atmam, gol pozisyonuna bile girmesi adeta sürpriz olurdu.
nitekim maçın 51 inci dakikasında soldan hilminin kaçarak auta attığı şut fenerbahcenln ilk «gol» hayal ettiren akını idi.
58 inci dakikada şenol ortalarda aldığı bir topla dönerek fırladı. düzelirken özcan kesti fakat açamadı. ahmet'in topu kapması ile sola kayması tek hareket halinde idi. sola kaydı.. sola kaydı... ve oradan vurdu. top aşağı yukarı bir saattir beşiktaş seyircisinin haklı olarak beklediği gol olarak kaleye giriyordu.
artık iş fenerbahçe için bitmiş sayılmaz mıydı? bu kadar beceriksiz ve şansız bir gününde olan bu takım şimdi büsbütün çözülmez miydi? ama böyle olmadı. fenerbahçe gittikçe açılıyor, düzeliyor, naci, şeref ve lefter takımın en büyük eksiği olan ileride biraz tutmak işini klâslarına yakışır bir tarzda başarmağa başlıyorlardı. hele 64 üncü dakikada birol'un ortadan çektiği bir frikikte hazım bir kere daha takımını kurtarıp uzun bir plonjonla topu kornere çıkarttıktan sonra fenerbahçe büsbütün açıldı.
ve... 65 inci dakikada hiç de iyi bir gününde olmayan hilmi, kendisine maç başındanberi devamlı faul yapan süreyyadan sıyrıldı, çizgiye kadar sokuldu ve ortasını yaptı. top fazla yükselmemişti. beşiktaş kalesi önünde işe yarar bir fenerbahçe yığınağı yoktu, forvet sokulmağa vakit bulamamıştı. özcan bu topu rahatça alırdı ve almağa hazırlandı. fakat ara yerde bitiveren naci en beklenmez bir anda, kaleye üstelik arkası dönük iken yaptığı tatlı bir kepçeleme ile topu kaleye atıverdi. topu çok başka yerden ve rahat bir pozisyonda bekleyen özcan ancak elini uzatabildi ve top ağlara girdi.
beşiktaş durmuştu. ilk devrede rahatça iki farklı bir skoru hakeden ve ikinci devreye nasıl olsa kazanacağız diye başlayan beşiktaş beraberlik golünü yediği anda durmuştu. nitekim çok geçmeden yükselin ofsayt pozisyonda iken yakalayıp şütünü patlattığı top özcanın plonjonuna rağmen içeri girecek ve tabii sayılmayacaktı. son dakikada şerefin yaptığı atak da biraz duraklaması yüzünden özcana kadar gidemeden kaldı. fenerbahçe bu son dakikalarda bir fırsattan istifade edip ikinci golü atsa netice oyunun genel gidişine anormal olurdu doğrusu...
fenerbahçe beraberliği kalecisine borçlu idi. ama beşiktaş galibiyeti forvetinin sütsüzlüğü yüzünden kaybetti. bu kadar bol fırsatı biraz şütle kuvvetlendirseler fenerbahçe kalecisi de, defansı da bunalacak ve maçı mutlaka verecekti. başka türlüsünü düşünmek bile fenerbahçe hesabına fazla iyimserlik olurdu.