gürsel’in bulunduğu ve muazzam bir kalabalığın tâkip ettiği maçta beşiktaşı mağlûp eden golü hilmi attı, lefter penaltı kaçırdı
siyah-beyazlılar 2. devrede hâkim oynamalarına rağmen şampiyonluğa giden fenerbahçe'yi durduramadı
bayrağı, dövizi, borazanı, tefi ve dümbeleği ile anadolu’nun dört tarafından gelmiş taraftarların anlatılmaz gürültüsü ile başladı maç… daha doğrusu bu gürültü maçtan çok evvel başlamıştı bile…
aynı heyecan. seyirci kadar futbolcularda da vardı. bir taraf için sâdec «prestij maçı» olduğu halde, belli ki bu maç hakiki bir final havası ile oynanacak. ılk dakikalarda görülen şu : fenerbahçe’nin en canlı tarafı can, hilmi lefter’den kurulu sol hücum kanadı, beşiktaş’ın en zayıf tarafı da sağ müdafaa kanadı… bu cin gibi üç adamdan necmi’nin çekeceği var galiba…
ama dakikalar ilerledikçe oyunun sıklet merkezi dağılıyor. işte dördüncü dakikada şenol’un soldan kaleye dalışı ve patlattığı şüt ve ozcan’ın kalc ağzında sırt üstü yatarak bloke edişi… ışte onsekizinci dakikada kornerden gelen ve ortalarda dolaşan bir topu gene şenol’un yerden kalenin köşesine sallayışı ve ozcan’ın yılan gibi uzayarak bloke edişi… ılk nazarda necmi’nin çekeceği var derken, yirmi dakika dolmadan ozcan tehlikeler atlatıyor…
hakikaten öyle… fenerbahçe’nin hızı az sürdü. ve aldı beşiktaş inisyatifi. şimdi yirminci dakikadayız ve beşiktaş hâkim… fenerbahçe kalesinin sol tarafında üzt üste kornerler oluyor. basri oldukça sinirli bugün…
vayyy… bu ne süratli oyun? şimdi de mustafa daldı, attı çalımını. sıyrıldı. kaçtı. tam çizgi üzerinde ayhan va kaya birlikte biçtiler mikro’yu… penaltı ve hakemin bütün maç boyunca verdiği kararların en isabetlisi belki de bu… fenerbahçe’nin penaltıcısı lefter tabil… dikti topu. gerildi ve vurdu. en yeni ünvanı ile «penaltı kaçırma kralı» lefter bu penaltıyı birkaç metre yukarıdan avuta atıyor. bir sezonda bu kaçıncı penaltı?
hilminin golü
dört dakika geçti kaçan penaltıdan… ve fenerbahçe hızını arttırdı. can solaçıktan güç pozisyonda fakat güzel bir orta yaptı. top taaa sağ tarafta mikro’nun önüne düştü. durdurmadan ortalıyor. lefter ve hilmi birlikte sıçrıyorlar topa. hilmi öyle falsolu ve affetmez bir kafa şütü atıyor ki, necmi topu ancak ağlardan alıyor.
ve şimdi oyun yeniden mütevazin bir hal aldı. ama hızı kesilmiyor. heyecan azalmıyor. her iki taraf da büyük bir final maçı oynar gibi…
devre bitiyor. beş dakika var… oyunun her saniyesi an az altmış saniyelik harcket dolu. buna mukabil her dakika da saniye kadar çabuk geçiyor… dört dakika var… birol’un soldan korneri… ozcan çıktı… kontrpiyede kaldı. kendi hatâsı ozcan’ın ve bütün maç boyunca yaptığı tek hatâ… bereket versin korner için ileriye kaymış olan sabahattin oracıktaki şenol’a bırakmayıp kendi vuruyor da top avuta gidiyor. şimdi üç dakika var devrenin bitmesine. top bir orada, bir burada… basketbol gibi süratli ve güzel. hilmi aldı ve daldı. sola can’a verdi. can tamamen demarke vaziyette fırladı… bu defa da bereket versin ki o ayağından açtı..
ohhh… hele şükür devre bitti. ve gerilmiş sinirler biraz yatışıyor.
ikinci devre
ikinci devreye başlarken tıpkı ilk devrenin ilk dakikalarındaki gibi biı peşin hüküm vermek istiyorum. ve ilk devredekinin tam tersine bir hüküm vermeğe mecbur oluyorum: beşiktaş forveti oynamağa başladı. şimdi de ozcan’ın çekeceği var galiba… ve bu defa ilk devredeki aldanmıyoruz. ozcan bu devrede hakikaten korkulu dakikalar geçirdi.
lefter fenerbahçe forvetinin en çalışkan adamı… çalışan, didinen ve iş başaran adam… değil, değil öyle fantezi değil… lefter hakikaten forvetin çalışan adamı. gerilerden gelip birkaç top alışı var ki… ve aldığı toplarla bir süzülüp gidişi var ki… maçtan evvel oynananharb okulu - ankara gençleri maçında yeri vardı desem doğrudur. beşiktaşlılar daima orta sahaya hâkim. çünkü: can sakatlığı nüksetmiş olarak solda dolaşıyor. forvet dört kişi. ustelik sarı - lâcivertli yan haflar da yalnız defans için çalışyorlar. tabii ortalık bomboş kalıyor.
özcan’ın şâhâne kurtarışları
nitekim devrenin onbirinci daki asında selim ortalardan aldığı toplademarke kalıverdi. sola kayarak sıyrıldı. düzc lti, çaktı. ama ne çakış… ve ozcan, eski günlerin ozcan’ını hatırlatan stille yâni tabanca mermisini eliyle durdurur gibi, bloke edip düştü. böylesine kurtarış bir sezonda birkaç defa ya görülür, ya görülmez…
aradan üç dakika geçmeden. bu defa şenol girdi ortadan… ozcan fırladı ve aldı. oyle hâkim ki kale sahasına… hem dekendine güveni o kadar büyük ki, ama bu güven az daha büyük bir tehlike doğuruyordu. devrenin onaltıncı dakikasında basri’nin bir geri pasını alırken kalkıp şenol’un yüzüne dirsekleriyle çarpıverdi. neresinden bakılırsa bakılsın bu hareket fauldü ve hakem bunu sâdece «tehlikeli hareket» diye kabul etti. ceza sahası içindeki çift vuruştan beşiktaşlılar faydalanamadılar.
maçın bitmesine sekiz dakika kala basri’nin hediye ettiği bir pozisyonda şenol sağdan girdi. ortaya verdi. ortalık karıştı. kimin, nereye ve kime vurduğu belli değildi karambolda. son pozisyonda ozcan ahmet’in ayaklarına yatıyor ve ahmet topu söküp kaleye atıyordu. hakem ahmet aleyhine hentbol veya faul verdi. bu karar hakkında söz edilecek durumda değildik. ama maçın son dakikasında can’ın iki kişi arasından sıyrılarak yaptığı golün ofsayd olmadığını söyleyebilirdik. bu karar hakemin kendi kendine yarattığı bir mânevi baskıdan doğmuştu galiba…