sarı – lâcivertlilerin 1 – 0 galibiyeti ile biten maç uzun müddet kırmızı – beyazlıların hâkimiyeti altında geçti
profesörlü, baronlu ve ismi şöhrete çıkan futbolcuları ile fenerbahçe dün feriköy karşısında ne yaptı? hiç… tam 80 dakika süren bir bocalama, sonra can’ın attığı tesadüfî bir gol…
doğum sancısı içinde kıvranan taraftarlar ancak 81. dakikadan sonra bir ohhh… diyebildiler. gerçi sarı – lâcivertli takım eksik bir kadro ile sahaya çıkmıştı, ama ne olursa olsun bu fenerbahçe için bir mazeret teşkil etmezdi. zira iki takımın bir teraziye konup tartılması halinde fenerbahçe kefesinin çok ağır bastığı görülecekti. nedense sarı – lâcivertliler en ful kadroları ile dahi feriköy karşısında bugüne kadar büyük bir başarıya ulaşamamışlardır. bunun böyle olmasında mütevazı kırmızı beyazlı takımın enerjik mücadelesinin ve oyun bozucu vasfının büyük rolü vardır. nitekim feriköy dün de aynı varlığı göstermiştir. yakın markajda fenerbahçenin insicamını bozan feriköylüler, daha sonra da kontr ataklarla aksayan müdafaada gediker yarattılar. fakat hüseyin, faruk ve ismet favul yapmayı, neticeye gidecek hareket yapmağa tercih ettiler. ve böylece feriköy hücum hatının gol atma şansı beşte üç nisbetinde azaldı. kaldı ki, münacettinin forvetle irtibat kurmak maksadı ile geri kalması feriköy hücumlarının tesirini büsbütün azaltıyordu. kısscası kırmızılı - beyazlı takımın müdafaada gösterdiği azim ve inadı, hücumda tekrarlayamadığı söylenebilir. halkası kopuk bir zincire benzeyen fenerbahçe takımına gelince ne müdafaa ve ne da hücum hattı kollektif oyuna intibak eder tarzda çalışmadı. kadri ve şerefin tanınmıyacak derecede kötü ve markajsız çalışmaları, sağiçte son haftalarda üzerinde israrla durulan ve şans tanınan genç kabiliyet selçukun pasif oyunu feriköy müdafaaasının işini bir hayli kolaylaştırdı. mustafa sağaçıkta tek başına dolaşıyor. lefter ise bazen parlayıp bazen sönüyordu. baron can ise mithatpaşada yine talihsiz günlerinden birini yaşıyordu. onu. eski can olarak seyredebilmek için fenerbahçeli seyircilerin her halde deplâsman maçlarını takip etmesi gerekecektir. sarı lâcivertli takım ilk 20 dakikada rakibinc tam mânası ile mahkûm olmuştu. sonra biraz toparlanacaktı. 24. dakikada canın barajın üzerinden attığı frikik direğin tam köşesine vurarak geri dönüyordu. bu ilk şanosızlıktı. devrenin sonlarına doğru candan çok müsait bir pas alan yüksel sert bir şüt atacak. fakat top yine direkten donecekti. bu da ikinci talihsizlikti. ikinci devrede rüzgârı arkasına alan fenerbahçeliler beraberliğe rıza gösteren feriköye nisbetle oyuna kıl payı denecek kadar biz farkla hâkim oldular. 55 dakikada yüksele ceza sahası içinde yapılan favulü hakem çift vuruşla tecziye etti. neden. niçin çift vuruş? basın tribününde otoriteler, diğer tribünlerde ise seyirciler bunun uzun uzun münakaşasını yaptılar. hakemin daha sonra hiç de sebep yokken sert protestolarla karşılaşması 55. dakikaya teşadüf eden hâdiseyi penaltı ile tecziye etmemiş olmasında aranmalıydı. feriköyün enerjik mücadelesi, fenerbahçenin dağınık oyunu ve dakikaların ilerleyişi pek çok kimsede bu maç böyle biter düşüncesini hâkim kılmıştı. fakat böyle olmadı. 82. dakikada yükselin bir kafa pasını yakalayan can durdurmadan attığı bir şütle galibiyeti temin ediyordu. feriköy için bu sahne hakikaten hazindi. çalış didin. mücadele et ve sonra bir gol yiyerek sahadan mağlûp ayrıl. «galip sayılır bu yolda mağlûp» sözünü dün feriköy için kullanmak kanaatimizce çok yerinde olacaktır.