dün çok güzel bir oyundan sonra fenerbahçe’yi 3 – 1 mağlûp eden
beşiktaş şampiyonluğa ortak oldu
baştan sona kadar sahada bâriz bir hâkimiyet kuran siyah-beyaz’lıların üç golünü de ahmet attı
galipler maçtan sonra omuzlarda taşındı
gûya dün mithatpaşa stadında f. bahçenin kaderi değişecekti… bir galibiyet f. bahçenin şampiyonluktaki iddiasını iade edecek, bir galibiyet yaraları sarmaya kâfi gelecekti…
sarı – lâcivertli itaraııarıarın duşüncesi idi bu… beşiktaş karşısında elde edilecek iki puanla her şeyin hal yoluna gireceğini saumışlarsı. ve galiba fenerbahçenin beşiktaşla yapacağı maça «kader maçı» denilmesinin sebebi de buydu. sarı – lâciverdin taraftarları hazırlıklı gelmişlerdi mithatpaşaya… galatasarayın yaraladığı arslanın rakibini parçalayacağından o kadar ümidliydiler ki… zafer marşları söyleyecek, kazandık, ama herşeyi kazandık diye bağıracaklardı…
bir de beşiktaş takımı vardı madalyonun ters tarafında. milli lige talihsiz bir giriş yapmış, rapid maçlarının moral şokunu atlamadan kazanabileceklerinin hemen hepsini bir çırpıda vermişti… görünüşte, şampiyonlukta iddiası olmayan takımdı beşiktaş… zoru zoruna maçlar aldığını görüyorduk. büyük maç teranesi devam ettirilirken beşiktaş cephesinde olan bitenlerden haberimiz olmamış meğer. doğrusunu isterseniz dün mithatpaşa stadında fenerbahçe değil, beşiktaş bir kader maçı oynadı. şampiyonluğun kaderine fenerbahçe karşısında elde edilen 3-1 lik zaferle beşiktaş da ortak oluyor ve milli lig mücadelesini ezeli rakipler arasında bir mücadele olmaktan öteye götürüyordu…
fenerbahçe kaybetti… bu kaybedişin aslında hiçbir fevkalâdeliği yoktu ve olamazdı… kazansaydı da nihayet galatasaray karşısındaki silinişin taraftarlarda yarattığı hüzün geçecekti. ama dikkatli gözler fenerbahçedeki çöküntünün bir maçta alınacak iki puanla önlenemeyeceğini farkedeceklerdi.böylece fenerbahçe milli ligin sondan bir evvelki büyük maçlarından birini daha kaybederek tatile giriyordu. bu tatil devresinde fenerbahçenin yapılacak çok işi, düzeltilecek çok tarafı vardır. hâsılı; fenerbahçe ikinci devreye kadar ya kendini toparlayacak, ya da kendini talihine devredecektir. ama, bu takım üzerinde mutlaka ve mutlaka bir idarecilik kuvvetinin tesiri olması lâzımdır. fenerbahçe bir operasyon geçirecektir. fenerbahçe yeni baştan ele alınacaktır. fenerbahçe takım bünyesini takviye edecek ve normal mücadele gücüne sahip olacaktır. bunlar yapılmadığı takdirde?.. işte o zaman fenerbahçenin kader maçları başlayacaktır. diyebiliriz.
büyük maç mı?
…ve fenerbahçenin kader maçıdır denilen maça beşiktaş başladı. sarı – lâcivertlilerin deniz tarafındaki kalesi gazhaneden kopan bir fırtına ile ilk sarsıntıyı geçirdiği zaman henuz oyunun 3. dakikası doluyordu. şenol sol haftan uzatılan topu özcanın önüne kadar götürmüş ve ofsayda girerek akını yarıda bırakmıştı. mamafih fenerbahçenin karşı taarruzu için aradan fazla zaman geçmiş sayılmazdı. can daldı, sebahattine takıldı. fauldü hareket. can topu çok uzaklara gönderdi.
fenerbahçeyi maçın başında geçen hafta hezimete uğrayan takımdan farklı görüyorduk. müdafaa aksamakla beraber, hücum hattında can ve lefter’in istekli hareketlerle bir şeyler yapmak arzusunda oldukları dikkati çekiyordu. dak. 10: can, tuncay’dan kaçtı ve lefter’e uzattı. lefter –şöyle böyle, dört maçtır görülmeyen– mükemmel bir vuruş yaptı. topa vurduğu yerle kale arasında tahminen 30, 35 metre mesafe vardı. necmi yerinden fırladı ve köşede bu tehlikeyi durdurdu. derken lefter bir düzgün şütle tekrar şansını denedi.
beşiktaş doğanı geride, boş sahada çalıştırıyor… iki yanhaf –tuncay ve kaya– sahaya ve rakiplerine ısınmaya başladılar.
dak. 18: doğanın frikiki… özcan sert vuruşu kesti, ama top henüz tehlikeli sahadan uzaklaşmış değildi. şenol atağa hazırlanırken lefter –evet lefter bile geriye yardım ediyordu– müdahale etti.
fırtına başlıyor
ilk devredeki hareketler kaliteli bir maç seyretmediğimizi gösteriyordu. tek dikkati çeken nokta, iki takımın da sinirsiz, hattâ aşırı derece sâkin çalıştığıydı.
kafat, bir ikinci devre başladı ki.. beşiktaş fırtınalaşmıştı adetâ. birden fenerbahçe kalesini sarmış, kaleyi zaptedilmesi lüzumlu bir hedef halinde bombardımana başlamıştı. bir 30 saniyelik zaman geçti.. bu, oyunun en can alıcı, en şahane tarafıydı. fenerbahçe kalesini siyah-beyazlı forvetler demir gibi şütlerle uzaktan, yakından dövüyor.. ahmet, doğan, şenol ve erdoğan’ın birer değil, ikişer defa tekrarladıkları şütler fenerbahçe kalesi önünde bir oyuncudan diğerine çarpıp kurtuluyordu. elhak, fenerbahçe kalesi bir kasırga atlatmış ve siyah-beyazlılar şahlanmışlardı…
goller başlıyor
beşiktaş sür’atini arttırmış, bilhassa şenol ve ahmet vasıtasıyla karşı kaleyi zorluyordu. böyle bir hücum temposu altında fenerbahçe beklenmeyen bir anda oyunun ilk golünü kazandı. 61. dakikadaydık. can’ın pasını hilmi kaptı ve kaçtı, şütünü çekti. necmi atladı. topun kaleye girişini önlemişti. elinden kaçırmıştı topu. yüksel yetişti ve rahatça sayıyı kaydetti. beşiktaş’ı gol bozmamıştı. bastırıyor ve beraberliği arıyorlardı.
64. dakikada şenol şeref’le naci’den kurtulup ceza sahasına girerken çelmelediler. hakem gerçeker hâdiseyi yakından takip ediyor ve avantaj kaidesinin tabii bir icabını yerine getiriyordu. şenol pozisyonu kaybettiği anda penaltıyı gösterdi. ahmet penaltıyı iyi kullandı ve beşiktaş ın beraberliğini temin etti. fenerbahçe bilhassa geri hatlarda ezilmeğe başlamıştı. nitekim 68. dakikada avni’nin «eğlencelik kabilinden» lûzumsuz yere sebebiyet verdiği korner fenerbahçe’ye ağıra maloldu. korneri şenol çekmiş, kale önünde bulunan ahmet de kafa ile ou topu fenerbahçe kalesine göndermişti. çok seri bir şekilde yan direğe vurup ağları bulan bu golde eski iyi günlerindeki ozcan’ın hatâsını bulmak zordu.
beşiktaş 2-1 galip duruma geçmiş, fenerbahçe ise mağlûbiyete alışık takım hüviyetini takınmıştı. bu «alışkanlık» beşiktaş’ın işine yarayacaktı tabü. tam 71 . dakika: ıleri çıkan doğan her hangi bir müdahaleye maruz kalmadan golü hazırlayıverdi. kafa ile önüne düşen topu ahmet sert ve yerden bir şütle bir kere daha sarı-lâcivertli kaleye atarken maç bitmiş sayılırdı. zirâ, fenerbahçe iki gol farkını kapayacak halde değildi. takım dağılmış, siyah-beyazlı futbolcuların «üç»ü kâfi gorür şekildeki hareketlerini seyre başlamıştı.
beşiktaş hakkı olan neticeyi sağlamış bir ekip olarak taraftarlarının omuzlarında sahayı terkederken, fenerbahçe tribününde tam bir matem vardı.. sahadaki takım gibi mağlûbiyete alışabilseler, bu derece üzülmeyeceklerdi…