ilk devrede bunaltıcı bir hâkimiyet kuran sarı – kırmızılılar, ikinci devrede açıla sarı – siyahlıların kontrataklarını zaman zaman önlemekte büyük bir zorluk çektil
«neden rüzgârlı havalarda yağmur eğri yağar?...» ve neden, beykoz karşısında büyük takımlar böyle çapraza girip, netice alamazlar? çünkü futbol her şeyden evvel bir beden oyunudur, bir enerji sporudur, bir hareket mücadelesidir.
böyle takır takır sert, böyle cıva gibi hareketli, böyle ceylân gibi çabuk «onbir adam» elbette kendilerinden sadece teknik bakımdan üstün olan rakiplere kolay kolay baş eğmez… üstelik bir de rakibi kendi tarzına uymağa mecbur etmek gibi hasletleri var… «neden rüzgârlı havalarda yağmur eğri yağar?»
bastıran galatasaray
dün saha hâkimiyeti daha çok galatasarayda idi. çünkü metin fırtınasını durdurmak için hareket sahasını daraltmayı düşünmüşlerdi beykozlular. ilk devrede yordan, metin’in karşısında kendisini pek şanslı göremiyor gibiydi. ve bunun neticesi olarak hâkim olabileceği toplar için bile faul yapmağa başlamıştı. yarı sahada birbirini takib eden bu faul atışları ile sarı – kırmızılılarda oralara yerleştiler tabii… fakat soat’ın garip bir şekilde tutukluğu, iki açığın karşılarındaki sert, atak, girgin beklere mahkûm oluşları ve ahmetin bir forvet gibi çalışmaktansa boş sahalarda rahat bir oyun yeri araması metinin yarattığı «bastırışı» neticesiz bırakıyordu.