polonyalılar vücut suplesleri kondisyonları bizden üstündü. bizimkiler ataklarını, ikili müğcadelelerini canlarını dişlerine takıp son eforla yaparlarken onlar daha rahat ve yumuşaktılar. gel gelelim bu canlılıklarını çok kerre kasdi, gayrinizami ve sportmence olmıyan girişlerde, mmüdahalerde kullandılar. bilhassa takım kaptanları olan (5) numaralı oyuncunun çirkin hareketeri ve çekişmeleri gözlerimizi tırmaladı durdu...
maçtan önce türk takımının hücum taktiği ile oynayacağını biliyorduk. fakat bu taktiği ofansif oyuncuları defansif mücadelerine nazaran çok zayıf olan iki yan haf kuramazdı. oyunun büyük bir kısmını hasım kalesinin önünde oynamamıza rağmen geriden oraya gelen toplar hesaplı paslar değil de ekseriye defedici vuruşlardı... sonra daha ziyade tehlikeli mıntıkada yani onsekiz çizgisi civarında kümelenip «saha markajı» yapan hasım müdafaanın ekmeğine yağ sürersecine bilhassa solaçğımız hep içerlere kayıp o sahayı büsbütün sıkıştırdı ve düğümledi.
eğer biz maçta baskılı oynadıysak bu daha ziyade rakiplerimizin çekilişindendir...