alâkasızlık var diyemiyeceğim... kaç gündür bu maçın lâfı oluyor. gazeteler sütun sütun yazıyor... milliyetde bilet için seferber oldu âdeta... fakat hani bizim günümüzde büyütüp «bir yenersek şunları» diye heyecanlandığımız, peşin tahminlere dalıp sabırsızlandığımız millî maçlar vardır ya, o hava yok bu maçın arifesinde. belki de polonya futbolu bize pek yabancı da ondan...
bir iki gazete akıl ederk 30-40 sene evvel oynanmış polonya maçlarında yer almış emekli futbolcularımızı konuşturdular. fakat bugünkü futbolları için bir fikir almak pek tabii imkânsızdır. anlattıklarını güzel bir masal gibi dinledik...
kısacası, bu meçhul futbolu bir türlü büyümseyemedik ve ona hırslanamadık. israil, yunan, iran milli maçlarında bile hepimizin şöhretlerini işitip sahada aradığımız futbolcular vardı. bunlarda hangimiz kimi tanıyoruz ki... diyeceğim bizim millî takımımızıa çok kere olağanüstü kudret veren hasmın, namıma, şanına karşı bilenme pek olmadı bu milli maçtan önce... halbuki aldıkları neticelere baksanıza. polonyalılar hiç de öyle yabana atılır gibilerden değiller... hattâ çekinilecek, korkulacak cinstenler... belki «rakipten korkmayız, ellerimiz ayaklarımız titremeden oynamak daha iyi değil mi?» dşyenleriniz buluanbilir... hayır dostlar! ayyıldızlı formayı ben de taşıdım. bizim millî takımın rakibinden korkması elinin ayağının titremesi değil, bilâkis pekleşmesidir...
bugün millî maçı seyredecek bizlere düşen vazife alkışlarımızla, teşviklerimizle, ayyıldızlı çocuklara işi ciddi gördüğümüzü anlatıp onları biran evvel coşturarak şahlandırmaktır. gelin bu vazifeye ilkönce hep beraber milli marşımızı söyleyerek başlayalım. haydi hep bir apızdan ve semaları çınlatarak...