5 mayıs 2019’da yine 1. ligde oynadığımız ve şampiyonluk beklerken rezil bir oyunla 3-0 kaybettiğimiz denizlispor maçından ( https://www.macanilari.co...ispor-201820193210--.html) sonra ilk kez tribünlerdeki yerimi aldım. aynı zamanda eryaman stadyumunun maraton tribününe de ilk kez maç izledim.
2 yıl 3 aylık sürede hem gençlerbirliği, hem türkiye, hem de dünyada bir sürü acayip şey oldu. dünyada başlayan ve mart 2020’den itibaren bizi de etkileyen covid salgını her şeyi altüst etti. maçlar iptal oldu, tüm ülkeler, hatta şehirler kapılarını kapattı, ekonomik olarak herkes zor duruma düştü vs vs…
gençlerbirliği’nde ise 1. lig’de şampiyon olup süper lige çıktıktan sonra kulübün için boşaltmak için ant içmiş gibi davranan murat cavcav ve ekibi 3, 5 sezonda kulübü manevi olarak rezil rüsvan etmekle kalmadı bir de 2017’de +70 milyon parası olan kulübü -130 milyon lira yapıp defolup gitti!
şükür, benim gibi birçok gençlerbirliği sevdalısının da yoğun uğraşlarıyla kulübün başına gelebilecek en düzgün insan, “yemez yedirmez” diye bilinen ki, kulübün şu an ihtiyacı olan en önemli özellik, niyazi akdaş başa geldi ve yeniden kulübün ayakta kalacağına olan umutlarımız yeşerdi!
kongrede de dediği gibi niyazi bey ilk iş olarak kulübün borçlarını kapatmak için hamlelere başladı. eldeki yüksek maaş alan futbolcular gönderildi, daha önce yaklaşık yıllık 1 milyon euro civarı ödenen oyuncuların yerine max 250 bin euro’luk oyuncular alındı. ki eyüp maçında da gördük ki 4’de bir fiyata oynayan bu oyuncular öncekilere göre x8 falan daha yetenekli ve istekliler! bu bile eski ekibin kulübü nasıl düdüklediğinin bir kanıtı!
kısaca 2021-2022 sezonuna süper lig’e çıkmaktan çok kulübün borçlarının kapatılıp finansal olarak ayakta kalmasının sağlanması için uğraşılacağını bilerek tribündeki yerimizi aldık. sonuçta son kurşun misali, bir yıl şampiyon olmaya kasıp olmazsa batmak yerine bir belki birkaç yıl daha ortalarda takılıp finansal olarak güçlenip ondan sonra şampiyon olmak elbette ki gençlerbirliği için çok daha akıl karı olacaktır.
gelelim maça.
başakşehir, kasımpaşa ve karagümrük’ten sonra süper lige çıkartılacak bir “proje takımı” olarak gördüğüm eyüpspor’dan oldukça çekiniyordum. çünkü yaşlı ama aynı zamanda deneyimli bir kadro kurmuşlardı. ilk 27 dakikada bu deneyimi sahaya yansıttılar ve çok basit görünen ama bana göre oldukça iyi paslaşmalar sonucu elde edilen iki güzel golle bir anda maç için umutlarımızı tükettiler.
fakat skora rağmen gençlerbirliklilerin “ayakta durması”, arzulu oyunları, rahmetullah’ın nefis ara pasları derken içimizde hala bir “acaba” vardı. ilk yarının sonlarına doğru, mackolikte sintiyahu salalik olarak geçen ama formada da yazdığı gibi sintiyahu sallalich olan, bizim kısaca santi dediğimiz israilli oyuncumuzun kaleci ile karşı karşıya kalması fakat golü yapamaması devrenin bizim adımıza en önemli anı idi.
kısacası beklediğimiz üzere son vuruş konusunda sıkıntı yaşıyorduk.
ikinci yarıda, bence bu yıl çalımlarına, adam eksiltmelerine ve paslarına doyamayacağımız, lulalua’nın içeriye pası, lima’nın alır almaz topukla çerçeveyi tam karşıdan gören kerim avcı’ya iletmesi ve onun da kaleciyi avlaması! nefis bir şut ve bu golle bir anda havalara fırladık!
takım güzel paslaşıyor, pozisyonları olgunlaştırmaya çalışıyordu ama eyüp gerçekten oldukça diri ve formda görünüyordu.
bizi ikinci golü atacağız diye beklerken eyüp’ün peş peşe hızlı ve akıllı paslarla kontralara çıkışını izliyorduk. neyse ki ramazan’ın bir nefis kurtarışı ve çizgi üstünden kafayla topu çevirişimizle gol olmadı. fakat 78’te kullanılan bir serbest vuruşta peş peşe iki kere topun ceza alanında bizim oyuncularımızdan sekmesi ve oldukça çaprazda topla buluşan taşkın ilter’in sol ayakla ramazan’ın üstünden topu filelere göndermesi bir yandan nefis ama bir yandan da çok çok ekstra idi.
yine de oyundan düşmedik. asılmaya devam ettik ki 83’de ilker’in nefis ortasına lima’nın temiz kafa vuruşu ile yeniden umutlandık.
ama bu umut sadece 1 dakika sürdü. eyüp santra sonrası ilk atağında cenk ahmet’in çok çok ekstra aşırtma golüyle yeniden 2 farklı öne geçti ve maç da orada bitti! biz tribünden önde diye ramazana kızsak da golü televizyondan izlediğim de tam anlamıyla, “100 kere vursa biri girer o da bu” lafı aklıma geldi.
kısacası lige yenilgiyle ama futbolcuların iyi niyeti, arzuları, ellerinden geleni yapmaları, paslaşmaları, şutları derken umutla başladık. bir de bu takıma bir forvet daha alındığında ve kulübedekiler sahaya çıktığında “güzel günler göreceğiz çocuklar!”
bir de maç içinde dirim’in söylediği gibi, “adamların semtinde yatır var arkadaş, bir de bizim tiplere bak! nasıl kazanacaktık ki!” :)