bir tarafta bursaspor, diğer tarafta gençlerbirliği... 78. kez karşı karşıya geliyorlar ama özel olan şey iki takımın süper lig ve türkiye kupası dışında ilk kez farklı bir ligde karşı karşıya gelmeleri...
en üst ligin 2 köklü kulübü... dahası bursaspor kurulurken onlara ön ayak olup yardım eden kişi gençlerbirliği'nin en simge isimlerinden biri olan o günlerdeki federasyon başkanı orhan şeref apak.
bu ve bunun gibi iki takımın birçok hikayesi var akıllarda. mesela bursaspor'un çok acayip bir şey yapıp süper lig'de şampiyon olan 5. kulüp olması ya da şampiyonlar liginde oynayan türkiye'nin 4. kulübü olması... filan filan...
ama gelin görün ki, biri "cavcav zede" olup borç batağına saplanıp alt lige düştü, diğeri de benzer bir şekilde çok daha büyük bir borç batağına saplanıp transfer yasağı yediği için genç çocuklarla ayakta kalma mücadelesi vererek 1. lige kök salmaya başladı...
bu seon gençlerbirliği için özel bir sezon; çünkü çok uzun bir zamanın ardından, cavcav'lardan sonraki ilk sezon, artı parantez kulübün içi boşaltılmış ve borca batmış durumda. bu yüzden bu sezon en azından play-off'lara kalmak çok ama çok önemli. çünkü bilen bilir ki ülke futbolunda tek para kazanılan yer süper lig, gerisi ise sürekli teneke çalsın dursun! arkanda bir belediye, şirket, sponsor vs yoksa her yıl sadece figüran olur durursun. hatta onu da başaramaz yok olup gidersin...
uzatmayalım; beklendiği gibi alkaralar inişli çıkışlı bir grafik çiziyor bu sezon. ilk 4 hafta yokları oynadık, sonra yüklü miktarda "alım" gelmişcesine 5 haftada şahlandık, gümbür gümbür koşturduk dört nala grafiklerde... sonrasında şımarmaktan mı yoksa 5 haftalık sefanın cefasından mıdır bilinmez, "kar şatışları" yemişcesine 3 hafta perişanları oynadık!
bir nevi, en öndeki ikiliyi ha yakaladık derken attan düşmüşe döndük!
neyse ki, bu düşüşümüz bugün oynanan bursaspor maçının ilk yarısıyla terse dönecek gibiydi. ama bir türlü gol gelmek bilmedi. arda'nın iki kafası, kalecinin kurtarışları derken ilk yarı golsüz bitti.
ikinci yarıda lualua yaptığı en iyi şeyi yaptı, ortaladı, "kutsanmışlardan" eleke kafa ile topu ağlara gönderip 3 hafta sonra gol orucumuzu bozdu! sonrasında birkaç cılız atak dışında rahat bir maç çıkardık. 90+6'da ise sürpriz bir kontra ile lima sürdü kaleciyle karşı karşıya geldi yandaki dmytro'ya çıkardı o da boş kaleye gönderip günü tavanda kapatmamızı sağladı.
pandemi sırasında maçlar bir süre ertelendi sonrasında seyircisiz olarak oynandı ve akabinde stadyumun yarı kapasitesi dolu olacak şekilde seyircili oynanmaya başlandı.
son olarak da ful kapasite ama deplasman tribününün kapalı olmasına karar verildi. haliyle bu maç da deplasman tribünü olmaksızın sadece ev sahibi taraftarları önünde oynandı. en azından biz öyle olduğunu düşünüyorduk. fakat maçın bitimi ile şeref tribünü önündeki vip tribününde bir grubun ayağa kalkıp “atsana atsana twit atsana” tezahüratları, ardından da başkanı istifaya davet etmeleri şaşkınlığa yol açtı. birkaç dakika sonra bu grubun bursasporlu olduklarını öğrendik. çünkü maç çıkışı çekindikleri fotoğraflarda bursaspor atkılılar vardı!
bu arkadaşların yasak olmasına rağmen nasıl bilet aldıklarını hiç düşünmedik malum bir çözümü bulunmuştur ama en azından, kuralların “herkese eşit” şartlar altında devam ettiğini görmek adına ceza alırlar mı acaba diye düşünmeye başladık ki, sonuçta orada insanları tüm bilgileri passoligde vardı ve en azından kişisel olarak maç cezası vs alabilirlerdi, ilgililerin bakanın ricası ile tribüne alındıklarını öğrendik…
demem o ki, bu ülke futbolunda hiçbir kural düzgün işlemiyor. eşit şartlar alında işletilemiyor. halliyle bu da önce güvensizliğe ardından da paranoyaklaşmanın zirve yapmasını sağlıyor…
haliyle bunun akabinde de ülke futbolundan bir şey beklemek de hayal oluyor…