raphael honigstein'ın "dördüncü yıldız: alman futbolunun kendini yeniden keşfi ve dünyayı fethi" adlı kitabından
arne friedrich
bir sonraki maçımız sırbistan’laydı. nedendir bilinmez almanya bazı takımlara karşı çok zorlanır: italya (daima), ispanya (o yıllarda), hırvatistan (ki bizi 2008 avrupa şampiyonası’ndan mağlup etmeyi başarmışlardı) ve sırbistan. maçın daha başlarında miroslav klose oyundan atılmış, bir dakika sonra da sırbistan bir köşe vuruşu sonucunda golü bulmuştu. maçın tek hâkimi bizdik ve birçok gol pozisyonu da yakaladık. hatta lukas podolski bir penaltı kaçırdı. on kişi olmamıza rağmen maçı çevirebilirdik ama olmadı. gazeteler “michael ballack, neredesin?” diye soruyorlar ve bizim ikinci tura çıkamayacağımızı iddia ediyorlardı. ama biz takım olarak iyi bir futbol oynadığımızı ve bir sonraki maçta gana’yı mağlup edebileceğimizi biliyorduk. zaten kazanmaktan başka şansımız da yoktu.
üzerimizde müthiş bir baskı vardı. 2008 avrupa şampiyonasında sergilediğimiz performans sonrasında, ballack’lı veya ballack’sız, dünya kupası’na grup aşamasında veda etmemiz düşünülemezdi bile.
maç johnannesburg’daydı. 90,000 kadar taraftar vuvuze-lalarıyla o kadar çok gürültü çıkarıyorlardı ki kendi sesimizi bile duyamıyorduk. çok sinir bozucu bir ortamdı. sanırım alman televizyon kanalları da gelen şikayetler üzerine vuvuzelalarıyla o kadar çok gürültü çıkarıyorlardı ki kendi sesimizi bile duyamıyorduk. çok sinir bozucu bir ortamdı. sanırım alman televizyon kanalları da gelen şikayetler üzerine vuvuzela seslerini kesmek zorunda kalmışlar. neyse ki sahadaki dizilişimiz gereği birbirimize yakın oynuyorduk ve bu sayede söylediklerimizi duyabiliyorduk.
çok sabırlı olmamız gereken bir maçtı. ben bir defans oyuncusu olarak çok stresliydim çünkü yiyeceğimiz bir golün her şeyin sonunu getirebileceğini biliyordum. böyle anlarda bir sporcu turnuvadan elenebileceğini düşünmeye başlarsa kaybetmeye mahkûm olur. üzerimizdeki müthiş baskıya rağmen kendimize güveniyorduk ve eninde sonunda gol atacağımıza emindik. mesut özil ağları bulduğunda da üzerimizden büyük bir yük kalkmıştı. galibiyeti savunma partnerim per mertsesacker ile birlikte kutladık. o golün bizi takım olarak özgürleştirdiğini düşünüyorum.