günlerden beri, dostların hep aynı sorularına yanıt yermekten dilimizde tüy bitti. «ne olur» diyorlar. «beşiktaş» diyoruz...
neden?..
işte özeti...
pazar günkü derby (yani engelli at yarışı) maçı berabere biter veya beşiktaş kazanırsa, beşiktaş şampiyon olur. galatasaray kazanırsa, galatasaray belki şampiyon olur.
çünkü galatasaray iki puan öne geçse bile, ondan sonraki maçları kazasız bitirmesi mucize bir takım. çünkü beşiktaş kazanması gereken her maçı kazanmayı biliyor. çünkü galatasaray korkak, sinameki, nane molla... çünkü beşiktaş, yürekli, saldırgan ve dövüşçü...
biraz açalım...
beşiktaş bu hafta iki yıldan beri hak ettiği şampiyonluğa oynuyor. geçen yıl, işin kuyruğuna gelmişken, stan-koviç’in kazandığı fenerbahçe maçının son 20 dakikasındaki inanılmaz taktik hatası şampiyonu değiştirmişti. o zaman babıâli ve beşiktaş camiasının tüm muhalif güçleri gospodin’in kellesini istiyordu. o zamanki yönetim kurulu üyesi ve basın sözcüsü cenk koray’ı aradık ve kendisine «cenk» dedik, «gerekirse kelleni koy, ama stankoviç’i savun... kurulu ikna et, kalsın.»
cenk, «merak etme» dedi, «ben de aynen senin gibi düşünüyorum, üstelik böyle düşünenlerin çoğunlukta olduğunu da biliyorum...» stankoviç kaldı ve milli takıma bir tek oyuncuyu kavga dövüş veren beşiktaş’ı bir kez daha sön dakikaya kadar şampiyonluk yarışında tutmayı başardı.
şimdi beşiktaş, taş gibi futbol oynuyor. bugün istanbul’un bir stadında beşiktaş’ın, ötekisinde galatasaray’ın maçı olsa, tereddüt etmez beşiktaş maçına gideriz. çünkü orada futbol seyredeceğimizi biliyoruz...
galatasaray maçlarında futbol öleli haftalar oluyor.
avuçlarının içine konan türkiye kupasını elinden düşüren galatasaray, o yenilmez galatasaray’ın haline bakın.
altay... trabzon... zonguldak... üç maç... 270 dakika... gol yok... ne golü... bir tek gol pozisyonu yok... bizim oyak sitesinden 11 delikanlıyı alıp sahaya sürsek, üç maçta bir pozisyona girerdi çocuklar. galatasaray durmuş ve susmuş. bu takımı seyretmek insana zerrece futbol zevki vermiyor. böyle top oynayan bir takım yenilmez olsa ne yazar? şampiyon olsa ne olur?
türkiye’nin tartışmasız en iyi adamlarından kurulu galatasaray’ın bu feci halinin sebebi ne? söyleyelim... yönetimsizlik... sahipsizlik... başıboşluk... vurdumduymazlık. .. hiç kimse, hiçbir şeyle ilgilenmeyince, futbolcu da, omuz silkip «benden bu kadar» diyor.
derwall ve mustafa denizli, haftalardır, bu takımda düşüşün sırrını çözemediler. çözemedikleri için önlem de alamadılar. bugün biraz akıllı bir antrenör, biraz diri bir takımla galatasaray’ı durdurur. değil ki stankoviç ve onun taş gibi beşiktaş’ı...
yönetimin zerre etkinliği yok. teknik adamların, can çekişen hastaya aspirin verme teşebbüsleri yok. ya futbolcular? başından sonuna bir korkaklar ordusu. her deplasman maçından korkarlar, bir puan alınca istanbul’a düğün bayram dönerler. her derby maçından korkarlar, bir puan aldılar mı, nerdeyse sahanın ortasında çiftetelli oynarlar. bu rekor düzeydeki 15 beraberlik nasıl doğdu sanırsınız? bu yürekler acısı korkaklıktan... galatasaray yürekli oynasa bu 15 maçın hiç değilse beşini kazanmaz mıydı?.. beşini kazansa bugün 5 puan farkla şampiyonluğunu ilan etmez miydi? yarın beşiktaş maçına* formalite gibi çıkmaz mıydı?..
fareyi görünce korkacaksın. sonra da «benim adım aslan» diyeceksin. tramvay da yok ki, istanbul’da artık kuyruğunu çiğnesin.
galatasaray, bugün kaybettiği 15 puanın on beşini de daha maça çıkmadan, maçtan bir gece önce kaybetti. bunu yönetime anlatamadık. «şu allah’ın belası beraberliklere prim vermekten vazgeçin de, takım futbol oynasın... kazansa da, kaybetse de futbol oynasın. çünkü bu on binlerce kişi sahaya, antifutbolla kazanılmış aşağılık bir puanı değil, futbol oyunu seyretmeye geliyor» dedik. ama nerde galatasaray’da yönetim.
galatasaray’da yönetici olsa, hele hele «yürü ya kulum» diyecek, «tanrı»sı olsa, bu maç inönü’de değil, ali sami yen’de oynanırdı. bir yıldır ekili çim, bir maçta bozulur mu? bozulursa canı cehenneme... türkiye liginin final maçı, çim sahada oynanmayacaksa, ne oynanacak bu sahada peki, diyen yok.
galatasaray çimde, beşiktaş toprakta çalışıyor, aylardır ve maç toprak sahada oynanıyor. galatasaray’ın o asilzade, o sorumluluktan kaçan yönetimi, aylardır ali sami yen’i açtırma başarısını dahi göstermedi... bırakın başarıyı... teşebbüste dahi bulunmadılar... adamlar, galatasaray yöneticisi değil, şeytanın avukatı... «açılır mı canım»ı önce onlar bastırıyor.
stankoviç, galatasaray’ı ve onun o nane molla, yanında biri koşunca, ayak tırnağı incinir diye topu bırakan adamlarını, maça daha şimdiden, «berabere bitirsek de eyüp sultan’da kurban kessek» diyen yüreksizleri avcunun içi gibi biliyor. bildiği için de, çok kolay durduracak rakibini...
galatasaray’ın şansı mı? bu maçı 5-0 kazanacak kadar şansı var, galatasaray’ın. kalecisinden sol açığına, kelle hesabı kantara koyun, beş ağır basar galatasaray belki. ama ağırlık lafta. işe gelince, sıfıra sıfır elde var sıfır altı on beş...
derwall ve mustafa denizli, stankoviç’in hiç hesap edemeyeceği sürpriz adamları ve taktiği sahaya sürecek, onu en az ilk 15 dakika yanıltacaklar... galatasaray’ın zora geldi mi, «bana ne» diye topu bırakan adamlarının yüreklerine, iki gece içinde, cesaret ve galatasaraylılık ruhu boca edilecek (kim yapacak ki bunu) ve galatasaray sahaya galatasaray gibi çıkacak. işte o zaman kazanır galatasaray maçı... ama beklediklerimiz olmaz. bu sürpriz değişiklikleri yapacak yüreğin ve cesaretin önce galatasaray teknik adamlarında olduğunun tek işaretini görmedik bugüne dek. gene o 270 dakikada tek pozisyona girmemiş takımı sahaya sürecek, gene akıllan ve fikirlerini hep «metin’i kim tutacak, fikret’i kim durduracakla şartlayıp, «golü kim atacak» sorusunu tartışmayı bile unutacaklar ve beş hafta sonra türk spor literatürüne «namağlup lig ikincisi» deyişini yazdırmış olmanın kınalı bayramını yapacaklar.