maçtan önce «gol yemeyeceğim» demişti varol... ve eklemişti: «yesem bile, arkadaşlarımın bu golün karşılığım atacağından eminim...»
oyunun ilk 45 dakikası sonunda, altay kalecisi, iddiasının ilk kısmını yerine getirmiş, «gol yememişti. ikinci yarıda ise, bu defa da varol'un ikinci iddiasının gerçekleştiğini gördük: «yediği golün karşılığını arkadaşları attı...»
gecikmiş bir randevu idi dünkü maç... kupa'nın sonunda yüz yüze gelememiş iki takım. lig’in başında karşılaşıyor ve bu da, zorlu bir mücadeleye imkân veriyordu. ancak bu mücadelede daha üstün görünen taraf, çoğunlukla galatasaray'dı.
devrenin golsüz kapanmasında varol’un kurtarışları kadar, galatasaray forvetlerinin cömertçe harcadıkları pozisyonlar da önemli yer tutmuştu.
ikinci devre, galatasaray'ın golü ile başladı: metin'in ara pasını sağa kayarak yakalayan turan, topu köşeden kaleye atıverdi. ilerleyen dakikalar, bu golü yenilerinin kovalayacağı intibaını verecek, fakat galatasaray'ın «beklenen gol»ü yerine altay'ın «beklenmeyen gol»ü, sonucu değiştirecekti:maçın bitimine üç dakika kala. nazmi'nin ileri pasına iyi atak yapan feridun, kaptığı topla inmiş ve tuncay'ın çıkmasıyla da onun yanından meçin yuvarlağı aşırtı vermişti.
galatasaray, devamlı akın yaptığı maçtan 1-1 berabere çıkmakla, elbette başarısız sayılacaktı. yalnız bu başarısızlık içinde, beceriksizlik kadar biraz şanssızlık etkisi de yok değildi. turan’ın ve metinin direkten dönen şutlarından sadece biri, iki puanı getirmeğe yeterdi. ama kale ağzına sokulmuşken dışarı atılan topların da, rahat bir galibiyete yeteceği muhakkaktı.