beşiktaş ile nefes nefese bir şampiyonluk yarışı sürdürüyoruz.o hafta da inönü stadı'nda kozlarımızı paylaşacağız..ama beraberlik beşiktaş'a yarıyor.gece saat 23.00 civarında dolmabahçe'ye doğru hareketlendik. stadın oraya geldiğimizde gece karanlığında eski açık ve kapalıya dönen köşede birikmiş olan binlerce kişiyi gördüğümüzde şok olduk diyebilirim.defalarca maç için sabahladığımız halede,bu kadar insanı hemde o saatte ilk defa görüyorduk.bizim sayımız 5 bin kadardı ama beşiktaşlılar da kapalının yanındı takılıyorlardı. mhtemelen onlarda bizim kadar vardı.
işin güzel tarafı insanlar birbirleriyle kavga etmiyor,hatta sohbet ediyorlardı.ama maçka tarafında ise kıyamet kopuyordu.tribün grupları birbirine girmiş,çok sayıda insan yaralanmıştı.sonunda kapalının ortasında bize ayrılan bölümün en üstünde yerimizi aldık ve vakit geçsin diye sohbet etmeye başladık.ama sırf sohbetle vakit geçmiyor ki illa hareket lazım! beşiktaşlılarda sıkılmış olacak ki,karşılıklı atışmalar yerini pet şişe ve bilumum ıvır zıvıra bıraktığında gayet neşelenmiştik! cünkü üst taraftaydık,bize bir şey gelmiyordu.ya da biz böyle sanıyorduk! bir anda yanımdaki arkadaşımın kafasına bir ayran kutusu isabet edince bende nasibimi aldım.
neyse ki,ayranı severim! tuvalete temizlenmek için gittiğimde,her iki taraftanda onlarca kişinin birbirine bakıp güldüğünü ve temizlenmeye çalıştığını gördüm.maç başladı. rambo yusuf'un (altıntaş) uzaktan attığı golle 1-0 öne geçmiştik.yer yerinden oynuyordu.cünkü bu sonuç bizi şampiyonluğa koşturacaktı.ama maçın ikinci yarısının başlarında oyuna giren beşiktaşlı ziya,daha topla ilk buluşmasında kafa ile topu ağlarımıza gönderince dünya başımıza yıkıldı.gol sonrası sağıma soluma baktığımda herkesin delikanlı gibi ağladığını gördüm. ben ise...neyse boş verin...