hem 22 nisan’daki doğum günümü, hem de 23 nisan tatilini düşünerek, ural, zeynep, pınar, yüce, özge ve 2 aylık idil bebekle birlikte 2 gece, 3 günlük amasra, cide ve safranbolu gezisine çıktık.
gezinin 2. gecesi ankara'da fenerbahçe ile oynayacağımız lig maçını izlemek için pınar ve ural ile birlikte amasra'da güzel bir puba gittik. 2 katlı mekânın en üst katında 2 tane "loca" vardı. içeride bir televizyon, masa ve onu çevreleyen u şeklinde koltuklar vardı. sadece bize aitti ve oldukça güzeldi yani!
kadrolar ekrana geldiğinde son haftalarda kötü performans çizen hurşut ve jimmy'nin yedek olduğunu gördük. ama en büyük sürpriz defansın göbeğinde 19 yaşındaki ahmet yılmaz çalık'ın görev alması idi. rakipteki tecrübeli forvetleri düşününce aklımızda bir soru işareti oluşuyordu. çünkü ahmet daha önce sadece geçen yıl sonunda, "gazozuna" düzenlenen spor toto kupası'nda 3 maç görev almıştı ve bu sezon ilk kez kırmızı-siyahlı formayı giyecekti. ama bir yandan da curri’nin sakatlığı ve ante’nin cezası nedeniyle sahada yer alması gerekiyordu.
aklımızdaki bir soru işareti de, maçtan birkaç gün önce gündeme gelen ve 2 sezondur gençlerbirliği'nin başında yer alan fuat çapa'nın gönderileceği yönündeki haberlerin verdiği tatsız havanın takımı nasıl etkileyeceği idi.
başlama düdüğü ile birlikte gençlerbirlikliler saldırmaya başladılar. 3. dakikada tosic'in uzaktan şutunu volkan kolay kurtardı. 5. dakikada kazanılan konseri azo kullandı ve aykut, topu kafasıyla filelere mıhladı! pınar ve ural ile havalara fırladık! ama benim açımdan sevinç kısa sürdü. çünkü aklımdan "acaba bir ayar gelir mi?" sorusu geçiyordu. sonuçta son 13 yıldır takip ettiğim, fenerbahçe, galatasaray ve beşiktaş karşısında öne geçtikten sonra defalarca yaşadıklarımızdan dolayı tedirgindim...
ural ise, "gol erken geldi!" diye kaygılanıyordu. çünkü son oynadığımız karabük, elazığ, gaziantep ve sivasspor maçlarında da benzer şekilde erken gol bulmuş ama ardından takım "saçma bir şekilde" geriye yaslanarak baskı ve akabinde gol yememizi sağlamıştı.
ama bu sefer topu ayağımızda daha çok tutuyor ve duran toplar dışında çok fazla yaslanmamaya çabalıyorduk. ama zaman geçtikçe baskı artmaya ve geride kalmaya başladık. ama fenerlilerin atakları genelde avutla sonuçlanıyordu. sadece ramazan'ın beşiklerinden kaçırdığı ve son anda uçarak çizgi üzerinde kontrol ettiği topta "eyvah!" dedik. bir önceki hafta nefis bir maç çıkartan ramazan'ın kendi kalesine tokatladığı ve berabere kaldığımız sivas maçını da düşünerek ural, pozisyondan sonra, "gol olsaydı bu sefer ramazanı kimse kurtaramazdı!" diyordu.
ilk yarının sonlarına doğru tomic'in sağdan yaptığı ortaya gökhan'ın itmesine rağmen vleminckx'in nefis kafası ile skor 2-0'a geliyor ve derin bir nefes alıyorduk!
ilk yarı tamamlandıktan sonra, son haftalarda devre arasında fenerbahçe başkanı aziz yıldırım'ın soyunma odasına giderek hakemi tehdit etmelerine gönderme yapmak için "aziz yıldırım ankara'da mı?" diye bir twit attım. bu işin esprisiydi ama ne yalan söyleyeyim 2-0'a rağmen için hala “çekilebilecek bir ayar nedeniyle” tam olarak rahat değildi...
ikinci yarının ilk dakikalarında önce kuyt'un çaprazdan şutunu ramazan çok iyi çıkartıyor ardından da tosic'in şutunu volkan son anda uzaklaştırıyordu. geriye yaslanmıyorduk ve topu ayakta tutarak paslaşmaya ve ileri çıkmaya çalışıyorduk. maçın başından beri egemen ve gökhan gönül çok sert oynuyorlardı. egemen 56'da tomic'e oldukça sert girdi. tomic sedye ile çıkartıldı ve yerine jimmy girdi. biz bu pozisyonun normal bir sakatlık olduğunu düşünüyorduk ama bir gün sonra tomic'in ambulansla apar topar hastaneye götürüldüğünü ve elmacık kemiğinin kırıldığı öğrenecektim. oysa maçı anlatanlar bu konuda en ufak bir bilgi bile vermediler! unutmadan, faulden sonra maçın taçla devam ettiğini de belirtmem gerek!
sonrasında sarı-lacivertliler oyuna sow ve mehmet topuz'u aldılar. ama tam olarak baskı kuramıyorlar ve etkili olamıyorlardı. biz ise özellikle sağ kanattan jimmy ile peş peşe 2 kez 3'e 2 pozisyona girecekken jimmy'nin artistlik hareket yapma isteği yüzünden topu kaptırışını izliyorduk. ikincisinden sonra masaya vurup öyle bir bağırdım ki, pınar dönüp, "sakin ya!" dedi. "ama görmüyor musun?" diye sesimi azaltıp tepkimi anlatmaya çalıştım ama bir yandan da utanmıştım...
bu arada gökhan’ın topu aldığında gençler tribünlerinin ıslıkladığını fark ettim. bir gün sonra orcan'dan maçın başından sonuna kadar gökhan'ın, istanbul'da oynanan maçta jimmy'i topsuz alanda tabelalara itmesine bir tepki olarak ıslıklandığını ve bir ara gökhan'ın tribüne dönüp cinsel organını avuçlayarak hareket çektiğini öğrenecektim...
bir pozisyonda azo, fenerlilerin bulunduğu saatli kale arkasının kapalı ile birleştiği köşeden kullanacağı korner öncesinde kafasına isabet eden su şişesi nedeniyle yere düştü. biz televizyon karşısında “yuh! ya” diye bağırıp çağırırken, tekrarlarda kale arkasında bulunan bazı fenerlilerin azo'ya "kalksana" diye tepki gösterdiklerini görüyorduk!
geri kalan kısımda çok da bir şey olmadı ve 2-0 kazanarak hesabı ödemeye gittik. maçın başında nasıl bir performans göstereceğini düşündüğümüz 94’lü ahmet süper bir oyun çıkartmıştı ve tüm takım oldukça dikkatli ve güzel oynamıştı.
hesabı ödedikten sonra gülüp eğlenerek kaldığımız pansiyona doğru ilerledik. kapı açılırken ben "kırmızıııı" diye bağırdım ama karşılığında "sessiz! idil uyuyor"u duydum. "öfff" diyerek odaya geçtiğimde zeynep, idil'i uyutmuştu ve başında duruyordu. her kelimemden sonra "sessiz!" diyordu. oysa 2-0 kazanmıştık ve benim anlatacak o kadar çok şeyim vardı ki!
tam bu sırada içeri pınar girdi ve lambayı kapattı. ben, "yahu konuşamıyoruz bir de uyuyalım mı ya abartmayın!" diye tepki gösterecekken özge, elinde mumları yanan pasta ile odaya girdiğini gördüm…